'Sonbahar'ı çeken Özcan Alper gibi genç yönetmenlerin, gerçi filminden belli, Özcan Alper gibileri az gelir ama, işte 'Bahoz-Fırtına'nın 1973 doğumlu yönetmeni Kazım Öz de az buz iş...

"Sonbahar"ı çeken Özcan Alper gibi genç yönetmenlerin, gerçi filminden belli, Özcan Alper gibileri az gelir ama, işte "Bahoz-Fırtına"nın 1973 doğumlu yönetmeni Kazım Öz de az buz iş başarmamış, o da yüzümüzü ağartıyor, evet onların Türkiye sinemasına gelişi, hoş gelişi bu sektörde "genç sinema" kisvesi altında seyirciye yıllardır dayatılan kibirli sinizmi, koket nihilizmi deşifre ediyor. 12 Eylül sonrasında başta Atıf Yılmaz olmak üzere Zeki Ökten, Şerif Gören, Ömer Kavur, Bilge Olgaç, Tunç Başaran"ın cunta karanlığını aralamaya çalıştıkları, feminizm ve benzeri yeni toplumsal hareketlenmeleri dert edindikleri, senaryosundan oyuncu yönetimine, müziğinden sanat yönetmenliğine cesur ve samimi filmleri, Yeşilçam"da yarım asırdır etkisini açıkça ya da alttan alta sürdüren ve Yılmaz Güney"de militanlık uğrağından geçen Sol damarın kesintiye uğramasını, kopmasını böylesi zor yıllarda engellemeyi başarmıştı, engellemişti. Bugün bu yönetmenlerin bazı 80"li yıllar tarihli ürünleri "kitsch" kategorisinde değerlendiriliyor, burun kıvrılıyor olsa da onlar yenilikçi eleştirellikleri ve arayışları ile hâlâ aktüel.

Sonrasında evet, mesela Yeşim Ustaoğlu"nun işleri ve Yılmaz Erdoğan"ın ilk iki işi gibi işler de oldu ama ilk elde isimlerini sayacağım Serdar Akar, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan"ın politik söylemden mesafe alan, hatta uzak duran, kaçan, yenilikçiliği nihilizm ve sinizm olarak algılayan ve algılatan, kentte ve kentlide taşra dekadansının sıkıntıdan şiddete yeniden üretiminden başka bir şey saptamayan, saptayamayan "yalnız ve güzel ülke" filmleri -ki Ceylan"ın bu tanımı şu sıralar her alandan her tür gerici ve statükocunun diline pelesenk olmuş durumda- işte bu tarz filmler aldıkları festival destekleriyle "ana akım" haline gelerek bu demin sözünü ettiğim Sol damarı tehdit eder olmuştu.

Özcan ya da Kazım"ın gelişleri biraz da bu yüzden bizim tarafımızdan olduğu kadar, sanırım Yeşilçam"ın birçok kuşaktan emekçisi tarafından sevinçle karşılanmıştır.

"Sonbahar"ı da, "Bahoz-Fırtına"yı da siz zaten kaçırmazsınız seyredersiniz, kaçırmayın da zaten. Ama ben şimdi burada bir de "Sonbahar"ın salı akşamı Beyoğlu Emek Sineması"nda yapılan galasından bahsetmek istiyorum. Öyle iyi çıktım ki film bitince o gece Emek"ten, çocukluğumdan beri müdavimi olduğum bu sinemadan. Filmin hissettirdikleri elbette bir başka güzellikti içimdeki ama bir de ne güzel bir buluşmaydı o fuayedeki, salondaki, ne hoş bir kalabalık.

Nasıl daha da hoş görünüyordu gencecik bir arkadaşımızın filmi bir araya getirdiği için, bu kalabalık. Nasıl hoş görünmüşüzdür hepimiz. Bizim galalarımız da böyle oluyor işte.

Kendisini öncelikle bir "sinema emekçisi" olarak tanımlayan 90"lık devrimci Vedat Türkali filmin öncesinde sahnede, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi"ye, kendisine verdiği çiçekler için teşekkür ederken, bir sanatçı ile bir işçi sınıfı liderinin buluşmasını nasıl zarif ve nasıl net anlamlandırdı. Sahnede nasıl güzel bir grup oluşmuştu.

Filmin çekildiği Hopa"nın ÖDP"li Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu da sahnede filmin yönetmeninin, yapımcılarının, oyuncularının yanındaydı. 6 günlük bebeğini bırakıp koşmuş galaya. Özcan ona destekleri için, o Özcan"a filmi için teşekkür etti sahnede.

Daha fuayede, film başlamadan önce muhabbet ederken gururlanmıştım zaten kalabalığımızla. "Her şeye rağmen biz de bu ülkedeyiz işte, biz de yaşıyoruz bu ülkede" demiştim içimden. Bir yanda Bülent Aydın davudi anlatıyor, diğer yanda Alper Taş heyecanla. İkisi de bugün başlayacak, yarın da sürecek ASP ile ÖDP"nin düzenlediği Ortadoğu Konferansı"na çağırıyor tanıdıkları. Materler ailece gelmiş Emek"e. Çıkışta ayaküstü sohbet ediyoruz. BirGün"den İbrahim Aydın, Evrensel"den Fatih Polat da fuayede. Ben Fatih"le geldim zaten. EMEP"li gençler bir köşede cumartesi günü yapacakları Emperyalizme Karşı Bağımsızlık Yürüyüşü"nü konuşuyor. Mahir Sayın yine yeni bir coşkuyla selamlıyor rastladıklarını. Kapıdan girerken Rakel Dink"i görmüştüm. Onun orada oluşu da ayrı bir sevinç olmuştur Özcan için. Biz de sevindik tabii.

Daha çok arkadaş çok arkadaşını gördü, görmüştür o akşam Emek"te.

Biz sonbaharlarda ilkbaharları hatırlamayı, hatırlatmayı bilenler. Murathan"ın sözleriyle "yaklaşan fırtınayı" bekleyenler. Karşılaştık birbirimizle.