Zavallılar İskoç yazar Alasdair Gray’in 1992 yılında yayımlanan, 19. yüzyıl Viktorya dönemi İskoçya’sında geçen aynı adlı eserinden uyarlandı. Yorgos Lanthimos bu filminde de oldukça cesur yeni stilleri denemekten kaçınmıyor.

Fütüristik ve gerçeküstü perspektiften kadın kahramanın yolculuğu: Zavallılar

Emine Uçar İlbuğa - Prof. Dr., Sinema Eleştirmeni

Sarayın Gözdesi (The Favourite, 2018) filminin ardından senarist Tony McNamara ile yönetmen Yorgos Lanthimos’u ikinci kez bir araya getiren Zavallılar, biliminsanı babasının ayrıksı deneylerine maruz kalmış ve iğdiş edilmiş, kendisi de onun yolundan giden Dr. Godwin Baxter’ın (Willem Dafoe), intihar eden hamile bir kadına doğmamış bebeğinin beynini yerleştirerek, ona yeni bir hayat vermesini konu ediniyor. Dr. Baxter’ın Bella (Emma Stone) adını koyduğu genç kadın, doğmamış bebeği ile yaşamı, intihar eden bedeni ile ölümü temsil ediyor. Bir bebeğin beyni ile genç bir kadının bedeni ilk başlarda uyum içinde olmasa da Bella bilişsel olarak çok hızlı gelişim gösteriyor, yemek yemeyi, yürümeyi ve kendini ifade etmeyi öğrendikçe, kendisine dayatılan geleneklerle yüzleşmeyi, sorular sormayı ve toplumsal gelenekleri sorgulamaya başlıyor. Kendisine dayatılan sınırlara, öğretilmeye çalışılan normlara karşı eleştirilerini açıkça dile getirmekten çekinmiyor. O sahip olduğu yetişkin bedeni ve meraklı bir çocuğun zihniyle, açıksözlü bir birey olarak dünyayı ve kendisini keşfetmeye başlar.  

Ancak Dr. Baxter’in onun için çizdiği yaşam dünyasında hareket sınırları bellidir ve kendi kimliğini bulabilmesi için önce o sınırların dışına çıkması gerekir. Dr. Baxter her ne kadar onun evde kalmasını istese de Bella’nın kararlı tutumu karşısında gitmesine karşı çıkmaz. Ancak Bella dünyayı tanımak ve arzularının peşinden gitmek için bu maceralı yolculuğa çapkın avukat Duncan Wedderburn (Mark Ruffalo) ile birlikte çıkar. Filmin sonunda ise ne istediğini bilen, kendi kaderini tayin edebilen olgun bir kadın olarak eve döner. Zavallılar’da Bella’nın kendi sınırlarını tanıması, hayatı kendi deneyimleri ile anlamak adına verdiği mücadelesi, özgürleşme arayışları ve bilinçlenme süreci merkeze alınırken, aynı zamanda onu dizayn etmeye çalışan ataerkil anlayışa da karşı çıkan bir kadın profili ortaya konuyor. Yaşadığı dönemin önyargılarından sıyrılarak eşitlik ve özgürlüğü savunan Bella bu bireysel ve toplumsal gelişim yolculuğunun sonunda reşit bir birey olarak kendisini yeniden yaratıyor. Bu yolculuğun sonunda Bella bir bebekten özgür bir kadına dönüşmüş ve kendisine dayatılan fikirlerden uzak, kendi kaderini tayin etme hakkını eline almıştır. Zavallılar filminin ana kahramanı kadındır, klasik bir anlatı diline sahip filmde Bella yaratıldığı andan itibaren etrafını saran erkekler ve onların dayattığı anlayışa karşı çıkan, büyürken kendi sınırlarını keşfeden bir kadın kahramandır. Bu haliyle klasik anlatıya dayalı bu filmin hikâyesinin asıl kahramanı kadındır ve yolculuğun sonunda kendisini harekete geçiren, sorunu çözmüş, özgür ve mutlu bir birey olarak hikâye sonlanmıştır. Anlatı boyunca feminist dil filmin başından sonuna kadar korunuyor, hatta kahramanın yolculuğunda Bella’nın gemide tanıştığı Martha von Kurtzroc’tan (Hanna Schygulla) etkilenmesi, onun verdiği kitapları okuması ve giderek aydınlanma yaşaması, çevresini farklı bir gözle anlamaya ve değerlendirmeye başlaması, onun eski çocuksu halinden uzaklaşmasına ve dolayısıyla onun üzerindeki hâkimiyetini kaybetmeye başlayan sevgilisi Duncan’ı rahatsız eder. Filmin sonunda Bella nişanlısı Max McCandless‘in (Ramy Youssef) mektubu ile Dr. Baxter’in hasta olduğunu öğrenir ve eve döner, Godwin’in ölümünden sonra doktor olmakta karar kılar ve kendisini rahat bırakmayan eski kocası Alfie’ye bir koyunun beynini yerleştirerek onu Max ile birlikte yaşadığı evin bahçesinde dört ayak üzerinde sürünen ve ot yiyen yarı insan yarı koyuna dönüştürür.  

Zavallılar filminde temsil edilen erkek karakterler farklı biçimlerde de olsa ataerkinin temsilcileri olarak, aksayan yanlarıyla Bella’nın hayatına bazen masum bir âşık genç, bazen çapkın bir avukat, bazen baba /Tanrı ya da çılgın eş olarak kendilerini dayatırlar. Bella ise bir çocuk masumiyeti ile hem onlarla birlikte hem onların ötesinde kendine dayatılan ataerkinin kurallarına karşı çıkmayı ve kendini özgür ve entelektüel bir kadın olarak kurmayı başarıyor. Bella tüm arzularıyla bedenini özgürce keşfederken, cinselliğini en doğal haliyle yaşıyor ve alışılmışın dışında cinselliğini nasıl yaşayacağına da kendisi karar veriyor. Yaşamını her bakımdan sarmalayan ataerkil anlayış ile bağdaşmıyor, hatta ilişkilerinde mülkiyetin bağlayıcılığından da özenle uzak duruyor ve parasız bir kadın olarak seks işçiliği gerçeği ile yüzleşmekten de çekinmiyor. Bu haliyle Zavallılar sinemada alışılmış olan kadın temsillerini tersyüz ediyor ve izleyiciyi de radikal diliyle oldukça şaşırtıyor ve zorluyor. Bu nedenle Lanthimos’un son filmi Zavallılar bir yandan feminist bir film olarak göklere çıkarılırken, öte yandan kadının kendini ve dünyayı tanıma ve anlamak üzere çıktığı bu yolculuğunun salt cinsel deneyimle sınırlı tutulması nedeniyle eleştiriliyor. Ancak kadın bedeni üzerinden tarihsel olarak yürütülen toplumsal, siyasal kültürel tüm yapılanmalara, söylemlere bakıldığında kadının kendi bedeni hakkında kendisinin söz sahibi olabilmesinin özgürleşmesinde ne denli önem taşıdığı anlaşılır. Bu bakımdan filmde bir erkek tarafından yaratılan ve etrafını kuşatan erkeklerin dünyasından çocukluk aşamasında çıkmayı başaran, ahlakın sınırlarını sorgulayan ve kendi yaşam dünyasını şekillendiren tüm anlayışlara karşı bedenini tanıyarak, kendi dünyasını kuran bir kadın profilini öne çıkarılıyor. 

Sonuç olarak; Zavallılar İskoç yazar Alasdair Gray’in 1992 yılında yayımlanan, 19. yüzyıl Viktorya dönemi İskoçya’sında geçen aynı adlı eserinden uyarlandı. Yorgos Lanthimos Yunan tuhaf sinema akımının önemli isimlerinden bir yönetmen olarak bu filminde de oldukça cesur yeni stilleri denemekten kaçınmıyor, fantastik nesneler, fütüristik kostümler ve mekânsal düzenlemeler, renk geçişleri ile büyüleyici ve masalsı bir etki yaratmayı başarıyor. Sinemaya reklam filmleri çekerek adım atan Lanthimos ilk filmlerinden başlayarak toplumun tüm kurumlarına sirayet etmiş olan otoriteye karşı başkaldırıyı merkezine alıyor. Onun filmlerinde karakterler otoritenin sınırları içinde hareket ederken, varoluş sancıları çekerken ya da mücadeleleri bazen tuhaf bir gerçeklikle bazen absürd bir dille ortaya konuyor. Toplumun dayattığı kurallar, normlar çoğu zaman aşk, aile, saygı, güven gibi romantize edilerek ya da doğallaştırılarak sunuluyor ve Lanthimos filmlerinde bu kavramları tersyüz etmeyi, sorgulanır hale getirmeyi tercih ediyor. 2009’da çektiği Köpek Dişi ile adını duyuran yönetmen, ardından çektiği The Lobster (2015), Kutsal Geyiğin Ölümü, (2017) Sarayın Gözdesi (2018), Nimic (2019) gibi filmleri ile kendisiyle bütünleşen tuhaf sinema diline sadık kalıyor ve hem rahatsız edici ve radikal eleştirel dilini korumaya devam ediyor hem de büyüleyici görsel diliyle sinema tarihinde kendine özgü bir yer edinmeyi başarıyor. Onun filmlerinde sorunlar bireysel olmanın ötesinde bir sistem sorunu olarak ortaya konuyor, çoğu zaman sorunlara çözüm önermiyor bilakis karakterlerin değişim ve dönüşümünü mümkün kılıyor, izleyicinin de rahatsız edici karakterleri gibi, absürd ve distopik dilin hâkim olduğu hikâyeye belli bir mesafeden dahil olmalarına olanak sağlıyor.  

Lanthimos sürrealist epik bir film olan Zavallılar’da doğmamış bebeğinin beyni ile hayata yeniden tutunan ve dünyayı yine yeniden algılamaya, anlamaya dolayısıyla sorgulamaya başlayan Bella Baxter’in bu dünyada kendisinin sınırlarını belirlediği bir hayatı kurma mücadelesini sürükleyici, şaşırtıcı bir şekilde ortaya koyarken, bizim de alışık olduğumuz dünyanın sınırlarını sorgulamamıza olanak tanıyor. Son olarak filmlerinde giderek edebiyat uyarlamalarına ağırlık veren Lanthimos, Zavallılar filmi henüz gösterimdeyken Amerikalı yazar Ottessa Moshfegh’in 2018’de yayınlanan My Year of Rest and Relaxation adlı romanını sinemaya uyarlamak üzere yazar Ottesa Moshfegh ile çalışmalara başlamış, bu da önümüzdeki dönem sinemalarda yine Lanthimos rüzgârı esecek anlamına geliyor.