Haksızlık karşısında çok öfkeliyim

Nejla Demirci'nin “Kanun Hükmü” belgeselini izledim. En başından söyleyeyim. İzlemeden bu belgesele FETÖ propagandası diyen yalancıdır.

İki ihtimal var bu film üzerine yoğunlaşan olaylarda. Birincisi bu filmi seçkiden çıkarttırmak ötesinde bir plan kurulmuş olabilir. Çünkü çekilmeye başlandığı andan itibaren iktidarın belgeselin her adımını bildiği ve gözaltılarla yakın takibe aldığı zaten belgeselde görünüyor. Bana kalırsa o yüzden Altın Portakal’ı hedefleyen ve nihayetinde de kafayı taktıkları kültürel hegemonyanın el değiştirmesine yönelik bir plan kurulmuş olabilir.

Onun haricinde belgeselde Erdoğan’ın haber bültenlerindeki gerçek görüntülerinin kullanımı dışında büyük biraderlerin “sakıncalı” bulunmuştur diyebileceği hiçbir an yok belgeselde.

Nejla Demirci'nin çok haklı bir yerden bakarak kurmaya çalıştığı naif bir dili var. KHK mağduru öğretmen Engin Karataş'ın Bodrum'daki tüm protestolarının Atatürk posterinin önünde geçmesindeki kapsayılıcık ve laik demokratik toplum vurgusu önemliydi. Mutfak sahnesinde kızı ile aralarında geçen diyalogda şahit olduğumuz jenerasyonlara yayılmış kötülüğün dışavurumu ise etkileyiciydi. Bodrum’da yaşayan, çok sevilen ve sayılan başarılı doktor, aynı zamanda yönetmenin kardeşi Yasemin Demirci'nin yaşadıkları ve de söylediklerinden ziyade söyleyemedikleri beni çok sarstı.

Kendi kardeşim senelerce bu adaletsizliğe uğrasa ben Nejla Hanım kadar yumuşak isyan edemezdim sanırım. Haksızlık karşısında çok öfkeliyim. Kendi derdimize dalıp unutmuştuk bu mağdur insanları, utandım bu yüzden kendimden. Ama şimdi hatırladık! Sinema bu yüzden var zaten, bu yüzden kaybedemeyiz.

Sanatta özgürlüğü kaybeden bir toplum bir daha toplayamaz. Muhalefete sesleniyorum, görünür olmayan sıradan insanın uğradığı her haksızlık bu ülkede sizden çok ama çok büyük destek bekliyor!