Bir-iki saat önce Suruç’taki patlama haberiyle içimiz, dışımız, aklımız dağıldı gitti…

>> Ülkede insanlar sayılarla ifade edildiği için zaten ne zaman bir olay olsa bizim yönetici amirlerimiz geliyor, ortaya şöyle güzel bir kınama tabağı yapıyorlar. Açık büfe lanetler okunuyor, sonra da çekip gidiyorlar ortamdan.

>> Madenciler hayatını kaybediyor, “Ama Bakanımız simitle beslendi yeaa” diyorlar.

>> Gençler, insanlar yaşamlarını yitiriyor “Emri ben verdim yeaaaooo” deniyor.

>> Seçime gidiliyor, artık sözde hiçbir partiyle alakası kalmamış reyiz “400 verin de huzur içinde çözelim şu işi” diyor… İnsan gerçekten hayret ediyor.

>> Stratejik derinlik konusunda nitrojen zehirlenmesi yaşayan bıcırık “Ya IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır” diyebiliyor.

>> O da kesmiyor klorsuz havuz medyacıları “Abieee, IŞID’den de beterleri var, baksanıza yeeoo” diyerek, insanlığın dibine gelmiş bir örgütü neredeyse Tavşan Kardeş kadar sevimli gösterme çabasına giriyor... Fotoşopla bile gizlenemeyecek gerçekler var oysa ki. Hepsi de o kadar çirkin ki.

>> Bir yerlerden bir takım araçlarla bir takım malzemeler bir yerlere şaibeli şekilde gidiyor. Hop, “Hacı siz bu işe çok karışmayın, dur bakayım” diyerek, araçlara müdahale edenler paket ediliyor.

>> Ülkenin çeşitli yerlerinde senkronize ve solo orman yangınları çıkıyor, günlerce -hemen yakınlarda baraj gölü olsa bile- havadan müdahale edilemiyor. Vatandaş kendi ormanını, hayvanını kendi kurtarmaya çalışıyor. Amirler, yetkililer uzaktan bakıp sanki kendi kendilerine ve sessizce “Size su veren itfaiyenin hortumunu düğümlemek lazım aslında” diyor.

>> Sevgisinin gücüyle gözleri körelmiş valiye “Hiç IŞİD’in adını anmadınız. Kaçak geçiş yaptığı söylenen IŞİD’çiler Akçakale için bir tehdit oluşturuyor mu?” diye soruluyor, valiciğimiz hemen gazetecileri paket yapıyor. Sonuçta gazeteciler de evlerine pakette gidebilsin değil mi?

>> Pırıl pırıl aklanan Google destekli Bakanlar, sakallı bebekler, yalı dostları, milyar dolarlık şişmanlar ellerini kollarını sallaya sallaya ortalıkta dolaşıyor. Kimse bir şey diyemiyor. Desen zaten sakallı şişmanın adamları gelip ağzını burnunu kırıyor. Memleketin altına ne kadar ihtiyacı varmış buradan onu anlıyoruz. Altına yatıran kazanıyor, çünkü adalet altınla ölçülüyor.

>>“Buralara yeşil yol yapıcaz, o yüzden ağaçları kesip önce beton dökelim güzelce” diyen bir mantık var ülkeyi yöneten. Haliyle baş böyle olunca alt kısımlar da ayrı ayrı oynuyor. Palasını çeken, emanetini alan dilediği gibi dilediğini kesiyor, vuruyor. Sonra da yürüyerek uzaklaşıyor.

>> Zenginseniz çok daha güzel. Altınızdaki arabayla istediğiniz fakiri ezip, sonra da ortadan kaybolabiliyorsunuz. Çünkü burası Türkiye. Kahrolsun fakirler, yok olsun sizden başka her şey.

>>Memlekette yönetici olarak dolaşanların neredeyse hepsi yazlık yörelerdeki (Marmaris, Alanya, Kemer, Fethiye ya da aklınıza neresi geliyorsa) çok özel esnaflar ya da İstanbul’un özel ve seçkin taksi şoförleri gibi. Tek amaçları insanları kazıklamak. Zaten hiçbiri yabancıyı, turisti sevmiyor, yaptığı işi de sevmiyor, sadece insan kazıklamayı ve çok kazanmayı seviyor. Doğadan, hayvandan, denizden anladığı bile yok, tiksiniyor. Tek bildiği şey 2 liraya aldığı terliği 25 liraya satmak, 5 liralık yolu 35 liraya kitlemek. Kazıkladıkça kazıklamak, o parayla arazi alıp bir yıl sonra fahiş fiyata satmak. Bi de eşi dostu akrabası geldi mi toplu kazık şov yaparlar herkese. En büyük eğlence bu.

>>Bugün kötü haberleri okurken, ertesi gün siz de bir yerde kötü bir haber olabilirsiniz. Şaşırmak yok, sizi de unutacağız, biz de unutulacağız. Ormanlar yanacak, dereler kuruyacak, ağaçlar kesilecek, altınlar taşınacak, paralar ve mevkiler aklanacak, zenginler yaşayacak, fakirler ölecek.

>> Hayatınızın sonunu söyleyerek spoiler vermiş gibi oldum ama buradan görünen o. Gün gelir makineli tüfek ateşinde kalmış eşekler gibi bir uçurumdan düşerek ölüp gideriz, bu iş burada bitmez ama hayat biter.