Postmodernizm, küreselliğin de baş tacı ettiği kitsch olgusunu görkemli bir biçimde kullanıyor. Peki nedir bu kitsch? Türk...

Postmodernizm, küreselliğin de baş tacı ettiği kitsch olgusunu görkemli bir biçimde kullanıyor. Peki nedir bu kitsch?
Türk Dil Kurumu, ilkel yollardan duyguları harekete geçirmek isteyen sözde sanat eseri olarak tanımlıyor.
‘Kötü zevk’ anlamında da kullanılan Kitsch’de biçim, izleyicisinin duygusuna hükmedecek şekilde kurulur. Estetize edilen biçim eklektiktir ve eğreti durur. Bu biçim, kitsch izleyicisine gerçek bir sanat eseri duygusu uyandırır. Üstelik gerçek ile kurmacanın birlikte oluşturduğu görüntüye inanışın izleyicide bilinçli olduğu konusunda kuşkuya düşürmez. Bir sorunu dile getiriyormuş ya da sorunlara yanıt veriyormuş duygusu uyandırır. Asal olan bilgiyi alamayız. Bilgiden yoksun ama duyuları okşayan sistemleştirilmiş yanlış bilinç aşılar. İçerik biçimin esaretinde ya akla gelmez ya da tali kalır. Böylece statükonun sürekliliği için tuzak oluşturur.
Bir dönem duvarları süsleyen ağlayan çocuk fotoğrafı ne denli sahte ise de izleyiciyi duygusal olarak yakalar ve yalan o denli kusursuza dönüşür.
Mehmet Ergüven, Görmece adlı  kitabında bu durumu; “ Kitsch, kendisiyle alışverişe giren insanı, her karşılaşmada bir kez daha yeniden üreterek, bulunduğu yerin sınırlarına mahkûm eder onu -sistemleştirilmiş duygu, yanlış bilincin önsözüdür,” diye açıklıyor.
Kitsch pop kültürden yararlanıyor. Dinden siyasete, mimariden dekorasyona, turizmden sinemaya, kitsch üretim biçimlerini görebiliyoruz. Kartpostal kolajları, antik yunan tanrılarının turistik üretimleri, cami mimarisi vb. Siyaset arenasındaki propaganda da kitsch çeşitlemeleri vardır. Köylülerin arasında başında kasketiyle ya da geleneksel kıyafetlerini giyinip aralarında dolaşan parti liderlerine yabancı değiliz. Seçimlerdeki edebiyat ve felsefeden çalınan, miting alanında aymazlıkla kullanılan sol literatürden çalınan söylemler ve şiirler siyasetçisi üzerinden ‘kitsch’leştirilir.
Reklam sektörü kitsch’den alabildiğine yararlanır.
Bu bağlamda bugün okurlarla bir fotoğrafın hikâyesini paylaşmak istiyorum. Benetton firmasının reklam fotoğraflarını çeken Toscani’ye ait bir fotoğraftan.
Toscani, Yugoslavya’da süren savaş sırasında Sırplar tarafından öldürülen 20 yaşındaki Gojko Garko isimli Hırvat askerin kanlı üniformasını Benetton kampanyasında kullanması büyük tepkilere neden olmuştu. Askerin babası, oğlunun kanlı üniformasını yollamış ve savaşa karşı kullanılmasını istemişti. Toscani’de ürünü tanıtan afiş fotoğrafında bu genç askerin kanlı üniformasını bedeninin biçimini verecek şekilde fotoğrafladı.
Birsel Matara’nın küreselleşme ile ilgili yazısında Toscani’nin reklam fotoğraflarını değerlendirmesi ile yazımı sonlandırayım;
“Toscani’nin gerçekleştirdiği Benetton görüntüleri, fotoğraf sanatı ve kitsch olgusunun günümüz fotoğrafındaki yeri bakımından önemli bir fenomeni meydana getirirler. Küreselleşmenin bir boyutu da ortak insanlık sorunlarına sahip çıkmaktır. Benetton’da dünyanın çeşitli yerleri, buradaki yaşam ve cereyan eden olaylar konusunda insanların enformasyon sahibi olmasını amaçlar. Ancak bu kez bu sorunlar kurgu-fiction düzeyinde estetik bir şok yaratarak dikkat ve arzu’nun Benetton’a yöneltilmesine hizmet etmektedir. Böylece insanlığa ait hümanist değerler, politik, etik, ekolojik fenomenler söz konusu eşyayı taşıyan giyim eşyalarını tüketmeye yönelten birer görüntü-meta konumuna indirgenmekte, kiçleştirilmektedir. Dolayısıyla Benetton’ın enformatik kisveye büründürerek üretilmiş fotoğrafları sadece reklam fotoğrafı olarak tüketilmektedir.”
İKONOKLASM VE ‘KITCH’: İKON KIRICILIKTAN İKON ÜRETİCİLİĞİNE BİR TÜR SALINMA