Dünyanın gidişatını anlama konusunda, çok sevdiğim bir örnek var: “Şu insana baktığınızda ne görüyorsunuz? 'Dişi bir Yahudi' mi, 'Yahudi bir kadın' mı, yoksa 'altı uçlu yıldızlı kolye takmış bir kadın' mı?”

20. yüzyılın sonlarında kurgulanmış bu soruya vereceğiniz yanıt, insanlığa ne kadar değer verdiğinizi de gösteriyor. Çünkü bizi biz yapan temel unsur, insanların bizi nasıl gördüğü değil, bizim dış dünyayı nasıl görüp tanımladığımızdır. Henüz düşlerde bile ulaşılamamış başka aşamalar da var tabii; 'altı uçlu yıldız takmış bir insan', 'bir insan', ve nihayet, 'bir canlı'...

Bu örneğin Yahudiler üzerinden verilmesi de dünya tarihinin bir sonucu: Tarih boyunca Yahudiler kadar hor görülüp lanetlenmiş başka bir halk yok. Yüzeysel bir tarih okumasıyla bile ulaşabileceğiniz basit ve temel bir bilgidir bu; Yahudiler, verili mülkiyet ilişkilerinin dışında durdukları için hep düşman ve potansiyel suçlu olarak tanımlanan gezgin topluluklardan -özellikle Çingenelerden- bile daha kötü durumdadır.

Veba mı patlak verdi? Nedeni Akdeniz limanlarını dolaşıp servet ve vebalı fare taşıyan  gemiler olacak değil a! Yağmur az mı yağdı? İsa'yı öldürenlerin aramızda yaşamasına izin veriyorsak az bile! Sellere neden olacak kadar çok mu yağmur yağdı? İsa'yı öldürenlerin aramızda yaşamasına hâlâ izin veriyorsak az bile!

Bu Yahudi düşmanlığı öyle korkunç boyutlara ulaştı ki, temelinde yatan sınıfsal çelişkiler ve sömürü ilişkileri giderek görünmezleşti, ideolojik bir biçim (anti-semitizm) kazandı.

İşte bu tarih yüzünden, o insana baktığınızda gördüğünüz şey, doğrudan sizinle ilgilidir.

∗∗

İki hafta önce, The Anti-Defamation League (İftirayla/Karalamayla Mücadele Birliği) başkanı Jonathan Greenblatt'in “Anti-Siyonizm eşittir anti-semitizm!” deyişiyle ilgili yazıda (bkz. 'Molekist Siyonizm', 19 Şubat 2024), bugün Doğu Akdeniz kıyılarında yaşanan akıl almaz insanlık dramının temel nedeni olarak Siyonizm'e yüklenmiş, Yahudilerin çok-tanrılı günlerinden kalma epey kanlı bir tanrı olan Moloch/Molek üzerinden dinsel ve ırksal kökenleri olan bir Siyonizm tarifi yapmıştım. Siyonizm'in tarihsel temellerine ve seküler yorumlarına değinmemiştim. Çünkü bugün İsrail eliyle sürdürülen soykırım, dünya tarihine 'kibbutz' gibi bir kolektif üretim sistemi deneyimini kazandıran o unutulmuş insancıl yorumlardan değil, Evanjeliklerin de sahip çıktığı dinsel Siyonizm'den güç alıyor.

Bu değinme/değinmeme meselesinde, bir gazete köşesinin getirdiği vuruş sayısı sınırlamalarının da etkisi var tabii, ama daha çok Netanyahu'ya ve onu iktidara getiren dinci-faşist akla duyduğum öfke yüzünden yaptığım bilinçli bir seçim bu. Ama yine de, aynı gün arkadaşlarımdan odatv.com sitesinin yazıyı 'günün köşe yazısı' başlığıyla öne çıkardığını öğrenince “Eyvah!” dedim, “anlaşılan, anti-semitiklerin hoşuna giden şeyler yazmışım!”

∗∗

Yazıyla ilgili bir mesaj da Osman'dan geldi; AKP-RTE diktasının, bu ülkenin vicdanını temsil edenlerden olduğu için bugün itibariyle 2 bin 316 gündür esir olarak tuttuğu, artık Silivri nüfusuna kayıtlı Osman Kavala'dan...

Osman mesajında, Amerikalı saygın bir akademisyen olan Bartnett R. Rubin'in Boston Review'da yayımlanan bir yazısından hareketle, Siyonizm'in farklı evreleri olduğunu anımsatıyordu. False Messiahs (Sahte Mesihler) başlıklı yazının alt başlığı aslında birçok şeyi özetliyor: “Siyonizmin kurtuluş hayalleri nasıl sömürgecilikle iç içe geçti?”

Rubin yazısında, Siyonizm'in kuruluş aşamasında katkısı bulunan sosyalistlerden, özgürlüğe ve 'halkların kendi kaderini tayin etme hakkı'na inanan Yahudi aydınlardan söz ediyor. Sonra İsrail devletinin Filistinliler'e karşı sistematik 'sömürge' düşmanlığının nasıl ortaya çıktığını ve bugünkü dinsel karakterine nasıl ulaştığını anlatıyor.

O gün yazdıklarımda eksik bilgi olduğunun farkındayım. Ama sanırım bu eksikliğin de yeterince somut gerekçeleri var; siyonizm dendiğinde kimse kibbutzları anımsamıyor artık... Bugün Siyonizm, üretim ilişkilerinin dinsel ilişkiler içine gömülerek tümüyle görünmezleştirildiği bir çağın en önemli sembol kavramlarından birine dönüşmüş durumda.

Siyonizm'in kuruluşundaki sosyalistlerden söz eden Rubin de siyonist değil. Ve yazısının son tümcesine bakılırsa, o da biliyor bugün siyonistlerin Gazze'ye bakarken sadece 'dişi ve erkek Filistinliler' gördüğünü: “Adalet yoksa eğer, tanrı bile İsrail'in kurtuluşunu görmeye dayanamaz.”