Bahsettiği bütün acılara rağmen, sonuçta masalsı bir atmosferi ve sıcaklığı olan 'Barış Pirhasan' imzalı "Adem'in Trenleri"ni kaçırmayın

Adem'in Trenleri
Yönetmen: Barış Pirhasan Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Cem Özer, Ümit Çırak Türü: Dram Ülke: Türkiye

Adem'in Trenleri başarılı mizansenleri, iyi oyunculuklarıyla yılın şu ana kadar en öne çıkan yerli yapım filmi unvanını hak ediyor.

Film temelde bir insanın dönüşümünü anlatıyor. İmam Hasan Hoca (Cem Özer) dünyevi yanı ve sosyal ilişkileri oldukça zayıf biridir. Karısına ve kızına da sıcaklık göstermez. Bir akşam üstü karısı ve kızıyla çıkageldiği köy aslında onu, çocuklu olduğu yani dolayısıyla masraflı biri olduğu için istememiştir.

Ama imam köye geldikten sonra, köylüye yapacak pek bir şey kalmaz. Peki ama imamın karısı Hacer (Nurgül Yeşilçay) bütün gençliği ve güzelliğine rağmen bu katı ve sevimsiz adama niye katlanmaktadır?

Hasan Hoca kızına karşı da çok ilgisizdir. Ve bütün bu davranışlarıyla köylünün nefretini kazanır. Hasan Hoca'nın davranışlarının nedenlerine dair yaptığı açıklamaları filmi izleyeceklere bırakalım.

Cem Özer biraz da kalın çizgileri olan bir karakteri canlandırmasından ötürü zaman zaman teatral bir oyun çıkarırken, Nurgül Yeşilçay'ın performansı kusursuz. Bütün oyuncular genelde çok iyi. Bir de son yılların en unutulmaz repliklerinden biri var bu filmde "ne mememi sıkan var,..." diye başlayan. Bahsettiği bütün acılara rağmen, sonuçta masalsı bir atmosferi ve sıcaklığı olan "Adem'in Trenleri"ni kaçırmayın.

Çalış senin de olur
Umudunu Kaybetme Orijinal Adı: The Pursuit of Happyness Yönetmen: Gabriele Muccino Oyuncular: Will Smith, Jaden Smith, Thandie Newton Türü: Biyografik - Dram Ülke: ABD

İnsanı son tahlilde sinir eden filmlerden biri "Umudunu Kaybetme". Film boyunca sefaletle mücadele eden bir adamı izliyoruz. Tamamen yoldan çıkması işten bile değil. İflah olmaz bir şekilde düşebilir ve dilenmek dışında bir seçeneği kalmayabilir. Bu insanın muhteşem çabasına şapka çıkarırken, eşitsizliğe ve adaletsizliğe öfkeleniyorsunuz. Ama film sonuçta bu vahşi orman yasasını kutsuyor. Altta kalanın canının çıktığı bu iğrenç ormanda umudunu yitirmezsen, büyüklerin seni muhakkak ödüllendirir ve sen de birgün milyon dolarlarını cebe atabilirsin, diyor film sonuçta. Evsiz barksız diğerleri mi? Bize ne onlardan! Bildiğimiz Amerikan rüyasının yeni bir

versiyonundan ibaret 'Umudunu Kaybetme'. Kahramanının zenci olmasının öyküye bir etkisi yok çünkü filmde ırkçılık yok. Gerçi önemli olanın siyah ya da beyaz olmak değil, yeşile sahip olmak olduğu saptaması gayet yerinde. Will Smith ve oğlu Jaden gayet iyiler. Thandie Nevvton'ın canlandırdığı şirret eşe ise haksızlık edilmiş.

Kuşaklararası aşk
Skandal Orijinal Adı: Notes on a Scandal Yönetmen: Richard Eyre Oyuncular: Judi Dench, Cate Blanchett, Bili Nighy Türü: Dram Ülke: ingiltere

Bu haftanın gözde teması kuşaklararası aşk ve tutku. "Adem'in Trenlerf'nde imamla karısı arasında bir yaş farkı vardı, 'Skandal'da ise neredeyse herkesin herkesle yaş farkı var.

Sheba (Cate Blanchett) bir sanat tarihi öğretmeni olarak mesleği gereği yeni yetmelerle ilişkide. Ama o da "hocamdı, kocam oldu" ekolünden, yani hocasıyla evlenen kadınlardan. Dolayısıyla eşiyle arasında büyük bir yaş farkı var.

Çalıştığı okulda herkesin aklını çelecek bir güzelliğe sahip Sheba'mızın çekim alanına en çok girenler ise yine yaş yelpazesinin en ucundaki iki kişi. Biri 15 yaşındaki bir delikanlı, diğeri okulun en yaşlı, emekliliğine bir yıl kalmış öğretmenlerinden Barbara (Judi Denen).

Film bütün sempatimizi Sheba'ya (ve biraz da eşine) yöneltiyor. Yalnız, yaşlı, cinsel kimliği bastırılmış ve Sheba'ya göre yoksul Barbara ise bir canavara dönüşüyor. Oysa filmin başında keskin gözlemleriyle, çevresinin bir hayli üstünde bir çözümleme yeteneğine sahip biri gibi görmüştük Barbara'yı. Siz siz olun, hele kadın, lezbiyen ve yoksul-sanız belirli bir yaştan sonra aşık olmaya kalkmayın. Yoksa böyle filmlere canavar kontenjanından girersiniz. Cate Blanchett kadar güzelseniz, ister babanız, ister oğlunuz yaşında biriyle, kiminle olursanız olun size toleransımız vardır. Hatta hepsinde mağdur rolüne bile çıkarsınız.

'Skandal' bütün bunları dedikten sonra, ne için övülebilir? Tabii ki Cate Blanchett için! Şahane oynuyor ve öhö, şahane işte. Son bir söz Philip Glass'ın müziğine: Glass'ın minimalist müziği film boyunca resmen kafamızı iğfal etti. Bir de maksimalist olsaydı ne olacaktı, düşünmek bile istemem.

Birkaç numara küçük
23 Numara Orijinal Adı: The Number 23 Yönetmen: Joel Schumacher Oyuncular: Jim Carrey, Virginia Madsen, Logan Lerman Türü: Gerilim - Dram Ülke: ABD

Şu 2 Mart'ta, yani 2/3 tarihinde giren filme bakın: '23 Numara'. Üstelik film 23 sayısının uğursuzluklarından dem vuruyor. Tabii tesadüf değil, Amerika'da da film 23 Şubat'ta vizyona girmiş. E, peki ne olmuş? Hiç! Ne olacak? Herhangi bir rakamdan istediğiniz sonucu çıkarmak mümkün, bütün olumsuzlukları seçici bir tavırla o rakama yükleyebilirsiniz. Birileri de 19'un hikmetini ispata çalışmıştı değil mi? Her neyse, nasıl filmin ayın 23'ünde gösterime girmesinden bir şey çıkmadıysa '23 Numara'dan da bir şey çıkmıyor.

Çok uzun ve sıkıntılı bir süreçte hastalıklı bir zihnin karanlık noktaları aydınlatılıyor ama biz ne filmler gördük bu konuyu başarıyla anlatan. Schumacher ve Jim Carrey işbirliğinden ise sadece esneten bir film çıkmış.