Parlamento’da Brexit düğümü devam ederken ülkeyi bu kadar şiddetle ikiye bölen Avrupa Birliği üyelik meselesinde nüfus değişiminin önemini hatırlatmak önemli diye düşünüyorum. Hafıza-i beşer nisyan ile malül ise de Google aleyhisselam pek çok şeyi hatırlamamıza yardımcı olabilir. Daha önce bu köşede demokratik temsil ve nüfus içinde yaş grupları ve bunların ağırlıklı oy vermeleri üzerine yazmıştım. […]

Parlamento’da Brexit düğümü devam ederken ülkeyi bu kadar şiddetle ikiye bölen Avrupa Birliği üyelik meselesinde nüfus değişiminin önemini hatırlatmak önemli diye düşünüyorum.

Hafıza-i beşer nisyan ile malül ise de Google aleyhisselam pek çok şeyi hatırlamamıza yardımcı olabilir. Daha önce bu köşede demokratik temsil ve nüfus içinde yaş grupları ve bunların ağırlıklı oy vermeleri üzerine yazmıştım. Dahiyane bir fikir değil ama demokratik temsilde uzun vadeli kararlar için yaş gruplarına ağırlıklı ve hakkaniyetli söz hakkı vermek adil bir çözüm olabilir.

2.AB üyelik referandumu hararetle tartışılırken ve yapılma olasılığı artarken bir kez daha bu yaş grupları arasındaki ayrıma dikkat çekmek istiyorum.

Avrupa Birliği bir ekonomik ve siyasi proje olarak tarihsel bir çerçeveye oturuyor ve bu bağlamda en sık savunulan yanı uzun süre savaşlarla kırılan Avrupa’da barış ve siyasi istikrar getirmiş olması. Bu anlamda eski kuşaklar için duygusal bir yanı da var muhtemelen.

1973’te Birleşik Krallık’ın üyeliğe girmesinin hemen ardından, 1975 yılında yapılan Avrupa Birliği, o zamanki adıyla Avrupa Topluluğu, üyeliğine devam edelim kararı çıkan birinci referandumda 40 milyon civarında seçmenin yüzde 65’i oy kullanmış ve bunların da yüzde 67’si üyelik lehinde tercih belirtmişti.

O dönemin nüfus yaş dağılımına baktığımızda seçmenlerin yaklaşık yüzde 30 kadarının anne ve babalarından savaş hikayeleri dinlediğini, geri kalanların ise savaşı bizzat yaşadığı ve hatta cepheye gittiğini görüyoruz. Emin değilim ama bu deneyimin AB üyeliği lehinde duygusal bir etkisi olmuş olabileceğini düşünüyorum. O dönemde yapılmış kamuoyu yoklamaları yaşlıların gençlere göre 20 puan kadar daha fazla AB üyeliğinden yana olduğunu gösteriyor.

1975 ve 2016 referandum sonuçlarının coğrafi dağılımlarına baktığımızda önceki referandumda çok yüksek oy vermiş bazı bölgelerin tam tersi yöne geçtiğini görüyoruz. Bu yukarıdaki iddiayı destekleyen bir durum.

2016’da yapılan referandumda ise son büyük savaşı yaşamış olanların önemli bir kısmı öldüğü için seçmen listesinden çıktı. Savaşı görmüş olanların toplam içindeki oranı yüzde 5 dolaylarına inmişti. Dolayısıyla bu referandumda oy verenlerin büyük çoğunluğunun kendi deneyimi üzerinden duygusal bir ‘barış projesine oy verme’ davranışı gösterme eğiliminde olmadığını düşünebiliriz.

Son referandumun ardından yapılan kamuoyu yoklamalarında 1975’e kıyasla tersine bir tablonun ortaya çıktığını görüyoruz. 2016’da yaşlılar arasında AB üyeliğine destek gençlerden yaklaşık 30 puan daha aşağıda çıktı.

Anladığımız kadarıyla 2016 referandum sonucunu kısmen hamaset ve kısmen çıkarlar belirledi. İmparatorluk hayalleri kuranlar için birincisi geçerli ve bu hayalden uyanmaları için AB’den çıkmak şart. İkinci grup, çıkarlar grubu, içinde özellikle gençler için AB’nin sunduğu imkanlar önemliydi. Bunun içine değişim programları, serbest seyahat, iş imkanları vs herşeyi katabiliriz.

Yapılan kamuoyu yoklamaları gençlerin ezici çoğunluğunun AB üyeliği lehinde olduğunu ve AB’den çıkma yanlılarının da ekseriyetle daha yaşlı bir grup olduğunu gösteriyor. Bunun yeni bir referandumun sonucunu etkilemesi kaçınılmaz.

Nüfus hesaplarına göre 2016’da oy kullanamayan 15-17 yaş grubunda yaklaşık 3 milyon seçmen yeni bir referandumda oy kullanacak. Brexit’ten yana oy vermiş yaşlı seçmenin ise ölümler nedeniyle yaklaşık 300 bin azaldığını tahmin ediyoruz. Yani herkes bir önceki referandumdaki konumunda kalsa dahi yeni bir referandumun sonucunun AB üyeliğinin devamından yana olma olasılığı çok yüksek. Ama sular durulana kadar bekleyip göreceğiz.

İyi haftalar ve bol şanslar