Kasım 2009’da Olof Palme Vakfı, İsrail ve Filistin sorununa barışçıl bir katkı için geliştirilecek projelere 60 bin kronluk bir burs ayırdığını

Kasım 2009’da Olof Palme Vakfı, İsrail ve Filistin sorununa barışçıl bir katkı için geliştirilecek projelere 60 bin kronluk bir burs ayırdığını duyurur. Merkezi Stockholm’de olan vakıf, ayrılan bursun amacını kısa bir açıklamayla bildirdi. Buna göre amaç, İsrail ve Filistin’deki durum hakkında vakıf üyelerinin bilgilendirilmesi, bu yolla İsveçli gençlerin aydınlatılması. Vakıf, bu burs aracılığıyla değişik halk gruplarından üyeler kazanmayı amaçlamış. Katılımcılarının, anti seminizim, İslam fobi ve diğer ön yargılara karşı çalışabilme yeteneklerini arttırmayı istemiş. Sonra da projesiyle gelen en fazla sekiz kişiye, bu bursu pay edeceğini duyurmuş.
Başvuranlar arasından 7 İsveçli genç, Olof Palme Fonu’ndan yararlanmaya hakkı kazanmış. Vakıf yöneticileri, başvuruları değerlendirirken bir konuda seçici davranmış. Bu proje için seçilen gençlerin Filistin ve Yahudi kökenli İsveçli gençler olması tercih edilmiş. Böylece üç Filistin kökenli genç kız, fondan yararlanma imkânı bulmuş. İsveçli gençler, Filistin ve İsrail sorununun ne olduğunu ve bugününü anlayabilmek için, bölgeye gitme talebinde bulunmuşlar. Yahudi ve Müslüman gençler birlikte bölgeyi gezip döndüklerinde izlenimlerini, Stockholm’deki lise öğrencileriyle paylaşabileceklerini böylece projenin amacı olan “İsveçli gençlerin bu konu da aydınlatılmasına” hizmet edebileceklerini bildirmişler. Olof Palme Vakfı yöneticileri, kökenleri o bölgeye dayanan ve İsveç’te yan yana yaşayan bu gençlerin taleplerini kabul etmiş. “Gidin, olayları yerinde inceleyin, sonra da gelip bize anlatın” demiş.
Altı aylık bir ön çalışmayla barış için bir araya getirilen gençler, önceki hafta 1 Nisan Perşembe günü Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’na iniş yaptı. Grupta bulunan üç Filistin kökenli genç kız, abla kardeş Lama ve Salam ile Samaa, İsveç vatandaşı olduklarını gösteren pasaportlarına rağmen İsrail’e alınmadı. Üç genç kız, sekiz saat boyunca sorgulandı. Olof Palme Vakfı’nın barış projesi için İsrail’e gönderdiği Filistin kökenli İsveçli genç kızlar, pasaport kontrolünde, “Güvenlik riski oluşturdukları” gerekçe gösterilerek alı konuldu. İsrailli yetkililer, grup içinde yer alan, Yahudi kökenli erkek katılımcı Tigran Feiler’e de Filistin bölgesine gitmeyeceğine dair kontrat imzalatmış. Feiler’in ifadesine göre, genç adam, kontratı imzaladıktan sonra İsrailli yetkililere, 10 bin kronluk bir depozito bırakmış. Böylece İsrail’e girebilmiş. İsrail’de havalimanında sorgulanan Filistin kökenli genç kızlar, olaydan üç gün sonra Riga üzerinden İsveç’e geri gönderildiler. Sorgulanan, üç gün boyunca aynı kıyafetlerin içinde kalan, “Biz ne suç işledik?” sorusuna cevap bulamayan Lama, Salam ve Samaa’yı eve dönüşte aileleri, vakıf yetkilileri ve bir grup İsveçli gazeteci karşıladı. Havalimanında başlarından geçenleri basına anlatan genç kızlar oldukça şaşkın ve yorgun gözüküyordu.
Ama şaşkınlığı bir tek onlar yaşamıyordu. Olof Palme Vakfı yetkilileri de aynı şaşkınlığı paylaşıyordu. İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın bu süre zarfında, hiç bir girişimde bulunmamış olması özellikle Vakıf Başkanlığını yöneten, eski diplomat, Peirre Schori’nin çok canını sıkmıştı. Schori “Bizler, toplumlar arası diyalog için zaman ayıran geçlere sevinmeliyiz. Onlara bu şekilde davranılmış olması kabul edilemez. Kesinlikle İsrail bu kızları tekrar davet etmeli ve onlardan özür dilemeli. İsveç Dışişleri de bu konu da baskı yapmalı” dedi. Schori’nin daha sonra basına yaptığı şu açıklama ise yenilir yutulur cinsten değil. “İsrail, Gazze ve Batı Şeria’yı işgali konusunda eleştiri alabileceği her konu başlığını ulusal güvenlik sebebiyle uzaklaştırmaya çalışıyor. Bugün İsa olsan ve İsrail’de yürümeye kalksan hiç bir yerden bir yere ulaşamazsın, yollarda 523 tane güvenlik barikatı var. İsa da ‘her insanın eşit olduğu’ mesajını taşıdığı için İsrail’de bir güvenlik tehdididir.” Olay belki çok taze ama görünen o ki, Filistin kökenli bu genç kızlar, annelerinin babalarının geldikleri toprakları, artık  barış için bile gezemeyecek gibiler.  Ne kadar İsveçli oldukları ne İsveç Dışişleri, ne de İsrail için pek bir önem taşımıyor.