İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı planlarına başta Tel Aviv’in sınır polisliğini yapan Mısır olmak üzere petrol zengini Arap devletleri çanak tutuyor. Faturasını Biden yönetiminin ödediği savaşı Arap devletleri de destekliyor.

İsrail’in suç ortakları
Filistinlilerin Gazze'den sürülmesine karşı Mısır'ın 13 kilometrekarelik bir alanı duvarlarla çevirdiği belirtiliyor. (Fotoğraf: Depo Photos)

Jean SHAOUL

İsrail’in faşist hükümeti Gazze’deki Refah şehrini karadan işgal etmeye hazırlanıyor. Diğer bölgelerdeki çatışmalardan kaçarak şehre sığınan bir milyondan fazla Filistinlinin barınması için her biri 25 bin kişi kapasiteli 15 çadır alanı kurulması tartışılmaya başlandı.

Çadır alanlarının ABD ve baskıcı Arap rejimleri tarafından finanse edilmesi, idarenin ise “Kahire Kasabı” Sisi’ye teslim edilmesi planlanıyor. Neticede, Mısır ve diğer Arap devletleri İsrail Devlet Başkanı Binyamin Netanyahu’ya “sivillerin çıkışına izin verdiği” iddiasını sürdürebilmesi için uygun ortamı yaratıyorlar. İsrail şehri havadan bombalarken Netanyahu amacının “mutlak zafer” olduğunu bir kez daha vurguladı – yani mümkün olduğu kadar fazla Filistinli öldürmek ve geri kalanları çöle sürmek.

MISIR: İSRAİL’İN SINIR POLİSİ

104 milyonluk nüfusuyla Arap devletlerinin en büyüğü olan Mısır, İsrail’in Filistinlilere yönelik baskıcı politikalarına on yıllardır çanak tutuyor ve fiilen İsrail’in sınır polisliğini yapıyor.

1979 yılında İsrail ile barış anlaşması imzalayan Kahire yönetimi, Tel Aviv ile bağlarını güçlendirdi, Gazze şeridindeki ortak sınırlarındaki güvenlik önlemlerini artırdı. İsrail’in Gazze ablukasını bizzat sürdürdü ve Hamas 2007 yılında Gazze’nin kontrolünü ele geçirdikten sonra sınırdan insan ve mal geçişini bizzat kısıtlar oldu. İsrail Gazze’ye 2008, 2012, 2014, 2018 ve 2021 yıllarında kanlı saldırılar düzenlerken de müttefikinin yanından hiç ayrılmadı.

Gazze saldırısı Ekim ayında başladığında İsrail’in ortaya attığı “savaş teklifi” Gazze’de yaşayan 2,3 milyon Filistinlinin Mısır’ın Sina Çölü’ne itilmesini öngörüyordu. Kahire yönetimi bu teklife sert yanıt verdi. Sebep tabii ki sivillerin can güvenliği değil, “Mısır’ın ulusal güvenliği” olarak açıklandı.

Mısır ordusu şimdiden Gazze sınırını beton duvarlarla güçlendirdi. Filistinlilerin Sina tarafına geçmemesi için dikenli teller döşendi ve askeri birliklerin yanı sıra 40 tank sınırda konuşlandırıldı.

Alman Şansölye Olaf Scholz ile Kahire’de düzenledikleri basın toplantısında konuşan Sisi, “İsrail Hamas’ı ve islami cihatçıları alt edene dek, Gazze’deki Filistinlilerin Sina Çölü yerine İsrail’in Negev Çölü’nde barınabileceğini” söyledi.

Sina İnsan Hakları Örgütü’ne dayandırılan bazı haberlerde Sina Çölü’nün kuzeyinde yaklaşık 13 kilometrekarelik bir alanın duvarlarla çevrildiği söyleniyor. Bu alanın Filistinlilerin sınırı geçmeyi başarması halinde “önlem” olarak inşa edildiği öne sürüldü.

Petrol zengini otoriter rejimler de İsrail’e açıktan destek veriyor ve soykırım savaşını sürdürmesini mümkün kılıyorlar. Gazze’de zarar gören Filistinliler için timsah gözyaşları döküyor, Güney Afrika’nın İsrail’e karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açtığı davaya destek veriyorlar.

ÜRDÜN: FİLİSTİNLİLERİN EYLEMLERİNİ BASTIRIYOR

İsrail’e muhalif seslerin bastırılmasında en net tavrı Ürdün ortaya koydu. Ürdün’ün İsrail ile uzun bir sınırı var ve ülkede halihazırda 2,2 milyon Filistinli mülteci yaşıyor. 1947 ve 1967 yıllarında savaşlarda evini terk etmek zorunda kalan Filistinlilerin yaklaşık üçte ikisi Ürdün vatandaşlığı edinmiş durumda. Fakat halen ayrımcılıkla karşılaşıyorlar ve ülkedeki 10 mülteci kampı halen 400 bin mülteciye ev sahipliği yapıyor.

Ürdün hükümeti Batı Şeria sınırında eylem yapılmasını yasakladı ve İsrail savaşına karşı yapılan diğer eylemlere sert müdahale etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü verilerine göre Ürdün hükümetine İsrail’e karşı eyleme geçmesi çağrısında bulunan binden fazla eylemci tutuklandı.

İSRAİL EKONOMİSİNİ İDAME ETTİRİYORLAR

Ürdün gibi birçok Arap devleti, İsrail’in savaş ekonomisini sürdürmesine olanak sağlayacak şekilde hareket ediyor. İsrail televizyonu Kanal 13’ün aktardığına göre Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli  PureTrans FZCO ve İsrail merkezli Trucknet ortaklaşa çalışarak Dubai’nin Cebel Ali Limanı’ndan Hayfa Limanı’na gıda, plastik, kimyevi maddeler, elektronik cihazlar ve yedek parça gibi temel ihtiyaç malzemeleri naklediyorlardı.

Henüz anlaşmaya bağlanmayan bir demiryolu projesi de var. Bu projeyle BAE, İsrail’e bağlanacak ve iki ülke arasında hızlı tren hizmet verecek.

Bu rotanın stratejik önemi ekim ayında yaşananlardan sonra bilhassa arttı. İsrail bağlantılı ticari gemilerin Kızıldeniz’de Husiler tarafından vurulması da hesaba katıldığında, deniz rotasına alternatif olabilecek rotaların önemi daha da belirginleşiyor.

Kendi nüfusunun İsrail’in soykırım politikalarına kökten karşı olduğunu bilen Ürdün, İsrail’e gönderilen ticari malların kendi topraklarından geçtiğini inkar etti. Fakat BAE sınırını geçerek Ürdün’e giren kamyonların görüntüleri televizyonda yayınlandı ve Ürdün’ün yalanı açığa çıktı. Neticede Ürdün nüfusu öfkeyle sokağa döküldü ve eylemler yaptı.

SUUDİ ARABİSTAN VE PLANLANAN İRAN SAVAŞI

Dubai-Hayfa arasında karadan bağlantı kurulması, ABD ve Avrupalı emperyalist güçler için son derece önemli. Amaç, Hayfa Limanı’nı Avrupa’ya açılan bir kapı haline getirmek. Kızıldeniz’i pas geçerek İsrail’i körfez ülkelerine daha fazla entegre etmek ve böylece bölgenin siyasi ve ekonomik haritasının baştan tasarlamak amaçlanıyor.

Kısaca “IMEC” denilen Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru projesi Hindistan, Körfez ülkeleri ve Avrupa’yı birbirine bağlarken, İran’ı dışlayan bir altyapı projesi. Proje sayesinde Hindistan ABD emperyalizmine “yakınlaşacak” ve Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ne alternatif üretilmiş olacak. Hindistan’a geçiş imkanı sunan Oman’daki Selale Limanı’nın da projeye dahil edilmesi düşünülüyor.

Bölgenin en büyük “petrol dışı” ekonomisi olan proje Türkiye’yi de dışlıyor ve bu durum Ankara’nın tepkisini çekti. Hükümet yetkilileri doğudan batıya en uygun rotanın Yunanistan’dan değil, Türkiye’den geçtiğini ifade ettiler. Tabii proje Mısır’ın Süveyş Kanalı’nın önemini de azaltıyor.

İsrail’in savunma sanayi ihracatının 12,5 milyar dolarlık kısmı, Arap rejimlere yapılıyor. BAE’li liderler Abraham Anlaşmalarına sadık kalacaklarını ifade etmekten geri durmuyorlar. BAE’nin devlet başkanlığı dış politika danışmanı Enver Gargaş, geçtiğimiz ay Dubai’deki bir konferansta yaptığı konuşmada, “BAE stratejik bir karar kalmıştı, stratejik kararlar uzun vadelidir” ifadelerini kullandı.

Bölgede ticaret hacmi son yıllarda büyük artış gösterdi. 2019 yılında 11,2 milyon dolar seviyesindeyken, 2023 yılında 2 milyar dolar seviyesine çıktı ve bu rakama dijital ürünler dahil değil. BAE-İsrail arasında yapılan, gümrük vergilerini azaltmaya yönelik anlaşmanın iki ülke arasındaki ticaret hacmini beş sene içinde 10 milyar dolar seviyesine çıkarması gerekiyor. İsrail’in Avrupa Birliği ve Türkiye ile ticareti halen çok daha büyük bir hacme sahip. Fakat Mısır ile Ürdün’ün ticaret hacmi de BAE’ye kıyasla çok daha az.

Suudi Arabistan Arap-İsrail çatışmalarının “ön saflarında” yer alan bir oyuncu hiç olmadı. Fakat Ekim 1973’te OPEC ülkelerini örgütlemiş ve 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda İsrail’e destek veren ülkelere petrol ambargosu uygulamıştı. Mart 1974’e kadar sürdürülen ambargoya yalnızca Irak ve Libya katılmamıştı ve bu dönemde petrolün fiyatı tam üç kat artmıştı. Bu sayede petrol ihracatçısı ülkeler büyük gelir elde etmiş ve bölgedeki siyasi etkileri de artmıştı.

Aradan 50 yıl geçti ve şimdilerde 2,3 milyon Filistinlinin yaşamını savunmak için bu tür bir ambargonun adı bile anılmıyor. Anlaşılan faturası Biden yönetimi tarafından ödenen İsrail savaşını Arap devletleri de destekliyor. Bu sayede yeraltı kaynakları açısından zengin olan bölgede ABD hegemonyası sağlamlaştırılacak ve Washington karşıtı sesler bastırılacak.

Arap rejimlerinin kendi halkları bu duruş karşısında hicap duyuyorlar. İsrail’e ve dolayısıyla ABD emperyalizmine destek veren ülkeler adeta “ruhlarını şeytana sattılar”. Yarın yeni bir “Arap Baharı” ya da tahtlarını tehdit eden bir toplumsal hareket yaşanacak olsa Washington’ın onları “güvenlik” alanına koruyacağını biliyorlar. Çin’e karşı savaş hazırlığında, İran’a yönelik olası bir savaşın da destek göreceğini biliyorlar.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: WSWS’ten kısaltılarak çevrilmiştir.