Çocukları olsaydı, tank- tüfek- bomba şeklinde oyuncak almayacak gençleri, bombalardan kurtulmuş çocuklara oyuncak götürürken bombayla öldürdüler.

Memleketin dört bir yanından yola çıkmışlardı. Kobanê’de yeni bir hayatın kurulmasına el vermek için. Kobanê’ye park, kütüphane yapmak, fidanlar ekmek, enkazları kaldırmak için gidiyorlardı.

Yaralıların, ölenlerin fotoğraflarına bakınca… Bir yerlerden tanıyoruz onları… Polisin ağzını yırttığı fotoğrafla hafızamıza kazınan Cebrail Günebakan… Suruç’taydı, öldü. Gezi’de saldırı sonucu gözünü kaybeden Çağdaş Küçükbakkal Suruç’taydı, yaralandı.

Bir tanışma sonrası, tanışmadan önceki rastlaşma ihtimallerini anlatan bir Bülent Ortaçgil şarkısı var: ‘Eylül Akşamı’, “Bostancı dolmuş kuyruğunda sen başta ben en sonda öylece beklemişizdir.” “Belki benim kâğıt param bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir…”

Biz sevdiklerimizle öldükten sonra tanışıyoruz. Şimdi fotoğraflarına bakıp, hikâyelerini okuyunca… Belki aynı polis saldırısında onlar başta biz en sonda gaz yemişizdir. Belki bizim çantamızdan çıkan Talcid, bir şekilde döne dolaşa onların yüzüne sürülmüştür…

Suruç’ta katledilenlerden birini daha yakından tanıyorum. Mahalleden komşumuzdu. Koray Çapoğlu. Matbaa işçisi. Kocamustafapaşa Dayanışması’nda, Kazova’da, Validebağ’da, Soma’da gördük onu. Trabzonspor bayrağıyla. Üstündeki Trabzonspor bayrağı renklerdeki tişörtü, atkısı, bilekliği, yüzündeki bir iz kadar kendisine aitti. O da öyle hissediyor olsa gerek. Hrant anmasına Trabzonspor bayrağıyla gelmişti.

Çocuk ruhlu adamdı Koray. Sürekli telefonundan kimi eylem fotoğrafları bulur, “bunu gördün mü?” diye gösterirdi. Havaya kalkan her yumruk onu heyecanlandırıyordu. Koray’ın sıkılı yumruğuyla yerde yatan cansız bedeninin fotoğrafını gösteriyor şimdi insanlar birbirine… Bileğinde Trabzonspor renklerinde bir bileklik.

Başımıza bir şey gelince “nerde bu devlet?” demiyoruz artık. Sivas’ta devlet, Kanlı Pazar’da Roboski’de, Ağrı’da, Suriye’ye giden TIR’larda… Taksim’de atılan her gaz bombasında biz buram buram devlet soluyoruz. Başımıza nerede bir şey geliyorsa, orda bu devlet.

32 insan katledildi, 100’ü aşkın yaralı var. Uzuvları kopanlar var.

Suruç Katliamı sonrası Başbakan Davutoğlu, dört partinin liderinin ortak açıklama yaparak birlikte resim vermesini teklif etmiş. Polaroid- şipşak demokrasi anlayışında bu devlet. Gazeteler: “Bakanlar Suruç’ta” Bir katliamı yapanlara bakanlar? Bir katliama uzaktan bakanlar? Parantezsiz, ‘aman bizi başka partilerle karıştırmayın’sız bir taziye bile veremeyenlere bakıyoruz biz de.

Kıtkaanat önderleri, ülkemizin refahı ve huzuru için sükûnet çağrıları yapıyor şimdi. Asıl sükûnet çağrısı yapanlar kapasın çenelerini.

Yandaş medya haber atlamıyor! “Suruç’taki patlamada hayatını kaybedenler” Niye oldu, nasıl oldu, o gençler oraya ne sebeple gitmişti? Detay yok. Vicdanları yok onu zaten anladık da, haberde 5N1K verme alışkanlıkları da yok zaar. Tanımlamaya başladıkça gayya kuyusuna dönüşüyorlar. ‘Katliam’a ‘facia’, ‘katledilen’e ‘hayatını kaybeden’ diyorlar. Bir katliamı kaderleştiriyorlar. Ölenlerin üstüne gazete kâğıdı örtülmesi boşuna değil. Bazı gazeteler ölümlerin üstünü örtmek için basılıyor.

Salı günü, cenazeleri karşılamak üzere Atatürk Havalimanı’na gittik. Gelen yolcu salonuna girdik. Bakındık, cenaze bekleyen yok. Meğer kargo kısmına geliyormuş cenazeler. IŞİD’e silah taşıyanlar, yükü oyuncak olanların bedenini yüke çevirdi.

Biz yolcu salonundan kargoya varana dek gelen cenazeler gitmiş. Kargo bölümü; büyük, depo gibi bir yer. Araçlar kolileri indirip kaldırıyor. Kenarda duvara yaslanmış birkaç genç. Polen Ünlü’nün cenazesini bekliyorlar. Az ötede Trabzonspor formalı üç kişi yere oturmuş. İnip kalkan kolilere dalıp gitmişler.

- Siz Koray’ın arkadaşı mısınız?

- Evet

- Koray’ın cenazesi Trabzon’a gönderilmeyecek miydi?

- Evet önce Ankara’ya, ordan Trabzon’a aktarılacakmış

- Siz niye bekliyorsunuz?

- …

Araçlar kolileri gürültüyle indirip kaldırmaya devam ediyor.

“İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın” demiş Suruç’ta yaralanan Loren Elva. Ölümlerinden sonra tanıyıp sevdiğimiz insanların cenazelerine gidip “iyi bilirdik” diyoruz. İyi olmayacağız.