"At izi it izine karışmış" özdeyişiyle kastedilmem anlıyorum. Ama karıştırılmasını bu izlerin... Pek mümkün değil! At ve it izini karıştırmak için, iz sürücünün kör olması bile yetmez!

"At izi it izine karışmış" özdeyişiyle kastedilmem anlıyorum. Ama karıştırılmasını bu izlerin... Pek mümkün değil! At ve it izini karıştırmak için, iz sürücünün kör olması bile yetmez! Tilkilerin de cirit attığı bir alanda, beyaza kesen erken sabahlarda ilk kez basılan karın gıcırtısını dinleyerek köpek gezdiren biri olarak, öğrendim ki, bırakın at ve it izini, birbirine epey benzeyen köpekle tilki izini bile karıştırmak mümkün değil. Tilki neredeyse düz bir çizgi üzerinde iz bırakarak, manken gibi, bir ayağını hemen öbür ayağının önüne getirip yürürken, köpek ön ve arka ayakları arasındaki aralığı belli eden bir izle yürüyor.

2008'de "ekonomi tıkırında" hikâyeleri anlatılamayacak, politik konular konuşulacak, bunlardan bazıları hayırlı olacak diye yazmıştım, yıl sonunda. Türban tartışması, geçenlerde BirGün'ün manşetinde de anlatıldığı gibi, epey sorunun üstünü örtecek... Hayırlı mı olacak hayırsız mı, göreceğiz.

Nereye varacağını kestiremesem de, Erge-nekon operasyonu 2008'in "hayırlı" gelişmelerinden. Gerçi biz türbanla uğraşmaya daha fazla meraklıyız ve bu yüzden Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın Makedonya Dışişleri Baka-nı'nı basına açık kabulünü de "türban mesajı verecek" diye yorumladık ama... O, "türban konusunda ne düşündüğümüzü herkes biliyor" deyip, Ergenekon'u vurguladı: "Her toplumda yasadışı yollara sapan olabilir... Bunları Silahlı Kuvvetlerle ilişkilendirenler oluyor. TSK suç örgütü değildir. Hata yapan cezasını çeker... Cezayı verecek yargıdır."

Ergenekon... '71 darbesinin işkenceleriyle ünlü Ziverbey Köşkü komutanı Gen. Memduh Ünlütürk'ün "Ergenekon hükümetlerin de Ge-nelkurmay'ın da bürokrasinin de üzerinde bir örgüttür. 27 Mayıs'tan sonra CIA, Pentagon tarafından kurulmuştur. Özellikle Amerika'da kontrgerilla eğitim almış, kurslardan geçmiş generallerin bir bölümü, 'Vatanı kurtarıyoruz' düşüncesiyle bu örgütte yer alırlar" diye anlattığı örgüt.

Bol miktarda karşılaşılan kimi "vatan kurtarı-cılan"nı görünce, insan ister istemez İngiliz şair, yazar ve eleştirmen Samuel Johnson'un o ünlü sözünü anımsıyor: "Vatanseverlik bir alçağın son sığınağıdır." Kimilerinin o son sığınağı, aslında, bizim için "sığınılan" bir yer değil, hiç terk etmediğimiz bir parçasıdır kimliğimizin.

Vatanseverlerin sorması gereken öyle çok soru var ki Ergenekon'la ilgili. Cumhuriyet gibi doğrudan Ergenekon bombalarına hedef olmuş bir gazete; Cumhuriyet mitinglerindeki tanışıklıktan ya da AKP'ye karşı ittifak arayışlarından mıdır bilinmez, epey suskun kalsa da bu konuda, Oral Çalışlar dışındaki yazarları pek ilgi göstermeseler de, genel olarak medya, konulan yayın yasağına da rağmen, pis kokuların izini sürme konusunda fena sınav vermiyor.

Gen. Veli Küçük'ün, Finansbank'ı Yunan Kli-sesi'nin de hissedarı olduğu National Bank of Greece'e (NBG) satan Hüsnü Özyeğin ile 2001'den beri ortak olması, Ergenekon haberleri arasında not edilen noktalardan biri. Geçen gün Fehmi Koru, "Gayr-ı milli olan her şeye tiksinti duyan Veli Küçük gibi biri, taş gibi Türk bankasını Yunan Kilisesi'yle irtibatlı şirkete satan Hüsnü Özyeğin'le nasıl ortaklık yapar? Hele bir ara yaygın biçimde konuşulduğu üzere, bu satışa ters bakan Genelkurmay'ı ikna etme görevini nasıl üstlenir?" diye soruyordu.

Öyle milliyetçi, öyle vatansever kişiler ki karşımızdakiler, vatan millet uğruna tetik çekmeyi paraya tahvil etmekten, bir taraftan rahip vurdurup misyoner boğazlamalara bulaşırken, öte taraftan "mal varlığı çok ama cemaati yok" Türk Ortodoks Patrikhanesinde yatıp kalkmaktan geri durmuyorlar. Bir de, cübbeli ve cübbesiz savunucularıyla, nerede bir Hrant Dink, nerede bir 301 duruşması varsa oraya koşturuyorlar. Anımsayın!

Haydi, Gen. Büyükanıt'ın dediği gibi olsun: Hata yapan cezasını çeksin. Cezayı yargı versin! Ancak, sanılmasın ki yalnızca cesur savcı ve yargıçlar bekleyerek olur bu iş. Susurluk için yakıp söndürdüğümüz lambaların aydınlattığı yoldan gidilip, yargı süreci yakından izlenmez, iz sürütmezse, birbirine karışan izlerin sorumlusu biraz da biz olmaz mıyız?