2000’li senelerin ortasında Barcelona’nın Şampiyonlar Liginde Nou Camp Stadı’nda Celtic’e karşı oynadığı maçın arifesinde, İspanyol takımının web sitesinde, o maç vesilesiyle kulübün 109 senelik tarihinde formasını giymiş 10 İskoç futbolcu hatırlanıyordu. Milli maç arasını fırsat bilip geçenlerde The Guardian gazetesinde denk geldiğim makalede anlatılan İskoç topçuları hatırlayalım bu yazıda ve onların içinde en önemlisini, Barça tarihinin şimdilerde unutulmuş İskoç yıldızını yâd edelim…

Bilir misiniz Barça’da en son forma giymiş İskoç Steve Archibald, 1984’ün yazında Tottenham Hotspur’den Katalan devine transfer olmuştu. 27 Eylül 1956 tarihinde Glasgow’da dünyaya gelmiş forvet 1974’te East Stirlingshire’da başlayan profesyonel kariyerinde 14 takımın formasını giydi. 1980-84 arasında Tottenham Hotspurs’de 189 maçta 77 gol kaydetmiş, Avrupa futbolunu devlerinin dikkatlerini çekmişti. Katalan devinde dört sezon geçiren Archibald 55 maçta 25 gol kaydetti, 1984-85 sezonunda Barça’da lig şampiyonluğu yaşadı…

Ama hikâyesini anlatacağım İskoç, Archibald’dan çok önce yaşamış, futbolun amatör olarak oynandığı zamanlarda parlamış. The Guardian yazarı Gavin Jamieson’a göre kulüp tarihinin en büyük golcüsünün hikâyesi 2011’in Haziran ayında kulübün çıkardığı ‘Bara’ dergisinde yazılmış. Jeff King’in yazdığı “Tales from the Nou Camp” kitabının “Barca’s True Brits", (Barça’nın gerçek Britanyalıları) bölümünde ona uzunca bir bölüm ayrılmış. Günümüzün Messi’si diyorlar onun için, futbol o yıllarda farklı kurallarla oynanmış olsa da yabana atılmayacak bir kıyaslama…

***

1889 senesinde Glasgow’da, Hampden Park Stadı’na taş atımlık mesafede dünyaya gelmiş. 1900’lü senelerin başında göç ettiği Katalonya’da göçmen İskoçların kurduğu mahalle takımında oynarken Barça yöneticilerinin dikkatini çekmiş. Kaleci olarak başladığı ve takımın 5-1 yenik duruma düştüğü maçın 2. yarısında forvet olarak oynayan golcü 2. yarıda 5 gol atarak takımının maçı 6-5 kazanmasını sağlamış. 1910-11 sezonunda formasını giydiği Barça’da 20 maçta 41 gol kaydetmiş. 2013-14 sezonunda 54 maçta 52 gol kaydeden Messi’den bile daha yüksek gol oranını yakalamış olması kayda değer. Topa onun kadar sert ve isabetli vuran bir futbolcu daha yokmuş o zamanlarda. Duvara karşı vole antrenmanı yapar, topu yere düşürmeden saatlerce ayakla duvar tenisi oynarmış antrenman niyetine. Sadece bir sezon kaldığı takımdan ayrılırken, 1911’in Mayıs’ında El Mundo Deportivo gazetesi, Barça’nın paha biçilmez yıldızını, idolünü kaybettiğini, rakip kalecilerin artık sevinmesi gerektiğini yazıyormuş. 

1912 senesinde Barcelona şehrine döneceği konuşuluyormuş. Kulübün direktörlerinden Joaquim Peris de Vargas, futbolcuya mektup yazarak dönmesini telkin etmiş. Futbolcudan günlerce cevap bekleyen direktöre günün birinde gelen telgrafta cuma günü şehre döneceği yazılıyormuş, ancak telgrafta imzası yokmuş. İlerleyen yıllarda, telgrafı Espanyol kulübü yöneticilerinin kulağına gitmemesi için imzalamadığını, telgraf ofisinde çalışan eski Espanyol futbolcusu Green’in dikkatini çekmek istemediğini anlatmış. Ancak döneceği haberi kulaktan kulağa yayılmış ve önemli bir maç öncesinde tren garına ayak bastığında, kendisini Espanyol ve Barça takımlarının yöneticileri karşılamış. 1912 senesinde Barça’nın Espanyola’ karşı 3-2 kazandığı maçın yıldızıymış.

Barça macerasından sonra İskoçya’ya dönen golcü bir süre kömür madenlerinde çalışmış, 1. Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte ağırlığını İskoçların oluşturduğu Tyneside bölgesindeki tugaya katılmış, savaş sonrasında kahramanlık madalyasına layık görülmüş. 1930’lu senelerde teknik direktörlüğü denemiş, Club Baleares’de kısa süreliğine görev yapmış.

Onun hikâyesinin en can alıcı noktası, futbolu amatör olarak oynamayı sevmesi, oyunun içinde paranın ve finansal ödülün asla yerinin olmadığını düşünmesiymiş. Ona göre futbolun güzelliği amatör olmasında yatıyormuş. Barça’da oynadığı senelerde Espanyol kulübü futbolcuya defalarca teklif götürmüş ama o Barça’da amatör olarak top koşturmayı tercih etmiş. Barça’da forma giydiği zamanlarda İngiltere seyahatlerinin parasını bile talep etmezmiş.

***

Eylül’ün 7’sinde kapandı Suudi Arabistan futbolunun transfer sezonu, ancak Al-Ittihad, Mohamed Salah'ı Liverpool’dan kapmayı başaramadı. Nuno Espirito Santo’nun takımının 31 yaşındaki Mısırlı milli oyuncu için yaptığı 150 milyon sterlinlik teklifin, Kırmızılar tarafından reddedildiğini yazıyordu gazeteler. O hikâyenin çok öncesinde, paragöz zamanlardan çok önce yaşamış George Pattullo, 1953 senesinin Eylül’ünde 64 yaşında alkol batağında, yoksulluk ve sefalet içinde göçüp gitmiş bu dünyadan. Futbolun karın tokluğuna oynandığı, yetenekli olanların günümüz yıldızları gibi çuval dolusu paralar kazanmadığı siyah beyaz senelerin büyük golcüsü Barça tarihinin sayfalarında yerini almış. Onu anlatan yazılar, Barça’da forma giymiş en büyük Adalı futbolcu olarak tanımlıyorlar golcüyü…

Aradan geçen zaman diliminde çok farklı artık, adına futbol denilen güzel oyun. Ne forma aşkı ne takım sevdası. Geçenlerde okumuştum, Liverpool’un eski kaptanı Jordan Henderson, “Al-Ettifaq’a transferimde Gerrard ile tüm konuşmalarımız futbol ve proje üzerineydi. Kulübü ve ligi ilerletmek için yapabileceklerimizi konuştuk,” diyordu. Oysa Liverpool maç günü programında eşcinsellerin başlattığı Stonewall’un Rainbow Laces kampanyasına desteğini ifade eden 900 kelime yazmasının üzerinden iki yıldan az zaman geçmişti. Ve şimdi insan haklarından sicili kabarık, eşcinsellerin idam edildiği Suudi Arabistan’a transfer oldu! Sınırsız para gücüyle istedikleri futbolcuları değerinin çok fazlasına transfer eden Suudi Arabistan kulüpleri... Ama ülkede futbolun olmayışı hikâyenin hazin yanı. Zenginlikleri topraktan çıkan petrolden... O topraklar halkın toprakları ama şeyhlerin, kralların elinde. Diyeceğim bizim 10 yaşındaki Deniz bile Suudi Arabistan yolunu tutan her futbolcunun sadece para için gittiğini biliyor ve o da her Fulham sevdalısı gibi Aleksandar Mitrovic’e kırgın. Meselenin özü, amatörlüğün giderek yok olduğu, futbolun başkalaştığı zamanlarda Barça tarihinin unutulmuş İskoç’unun ölüm yıldönümünde ruhuna selam olsun…