Tarikatlar ve cemaatler yok ediciler haline gelmiştir. Yaşamın her alanına kâbus gibi çökerek her gün çocuk ve kadınların yaşamını tehdit etmektedirler. Okul dışında kayıt dışı medreseler, okul içinde protokol resmiyeti altında vakıflar çocuklarımızın yaşamını da, geleceğini de tehlikeye atmaktadır.

Kaçak Kuran kursları ve körleşmiş, sağırlaşmış iktidar
Fotoğraf: ANKA

Esen Karaküçük - Eğitimci, Sol Parti PM Üyesi.

Tarikatlar ve cemaatler seçimler sonrası ülkenin her yerine bir kâbus gibi çökmeye başladı. Okullar 16 Haziran’da kapanırken tatil mutlulukları gözlemlemedik. Eskiden planlar yapılırdı yaza dair, çocukların neşesi taşardı sokaklara. Sorunlar olsa da geleceğe dair böylesine yoğun kaygılar yaşanmazdı. AKP İktidarının 21 yılında köprünün altından çok sular aktı.

Aileler açlık düzeyindeki derin yoksulluk içinde yaşam mücadelesi vermeye çalışıyorlar. Yoksulluk itiraz etmeyi de güçleştiriyor. Kaderci, biat edici yollarda aranıyor çaresizliğin çözümü… Çocuklarımız yeterince şanslı değilseler; ya okullardan ucuz işçi, çocuk gelin olarak koparılıyorlar, ya da köyde iseler bir okulları bile yok nasılsa, mevsimlik işçi oluyorlar… Bu nedenle “tatil ne?” Kimse bilmiyor. “Çocuklar nerede?” diye arayan bir devlet yok. Okula gidebilen yoksul çocuklar yaz kuran kurslarına zorlanıyor. Son dönemde medrese adıyla çalışan kuran kursu sayısının hızla artış gösterdiği veriler arasında... 2018 yılında 25.279 öğrenci yaz kurslarına katılmıştı. Kursların hemen hepsi denetimsiz. Türkiye genelindeki kursların 2018’de sadece yüzde 6,1’inin denetlendiği bilgisi var. Kaçak kurslarda çocuklar tarikatların eline teslim ediliyor. Buralarda istismar, şiddet benzeri olaylar, hatta ölümler yaşanabildiği sıkça basına yansıyor. Kamuoyuna yansımadığı sürece çocukların imdat çığlıkları duyulmuyor, travmaları görülmüyor. Geçtiğimiz günlerde BirGün gazetesinden, Urfa’da, kaçak bir kuran kursunda öğrenim gören 12 yaşındaki Abdülbaki Dakak’ın ölüm haberini alarak sarsıldık... Menzil cemaatine bağlı Semerkand Vakfı’nın denetimindeki medresede yatılı kalan, yakındaki bir ahırda ölü bulunan Dakak’ın fotoğrafı vardı gazetede. Fotoğraftaki umutla gülen kocaman gözler “Siz hiç çocuk oldunuz mu?” diye soruyordu sanki… Kurs açılırken AKP’li vekiller açılışa katılmışlardı. Onlar bu soruyu duyabilirler mi? Dakak gibi daha nicelerini sayabileceğimiz yüzlerce çocuk, bu ülkede kuran kurslarında hak ihlalleri nedeniyle darp edildi, şiddet gördü, kayboldu, öldürüldü, cinsel istismara uğradı, felaketlerin kurbanı oldu, örgün eğitim dışına atıldı, iş cinayetleri nedeniyle hayatını kaybetti. Onlar, nasıl bir acımasızlıkla kuşatıldılar… Medrese adıyla pıtrak gibi çoğalan kuran kursları çocuklara ağır travmalar yaşatıyor. Devlet sağır ve dilsiz. Çocuğun üstün yararının gözetilmesi, korunması devletin yükümlülüklerindendir oysa. Hukuk işletilmeyerek suç işleniyor. 

OKUL İŞGALLERİ VE ÇEDES İSTİLASI HUKUK DIŞI

 Piyasacı ve gerici politikalar 2002’den itibaren adım adım hayata geçirildi. Siyasal İslamcı rejimin inşasında “dindar ve kindar nesiller için” eğitim sistemi öncelikli tercih oldu. MEB ve Diyanet arasında imzalanan protokoller ve işbirlikleri ile okullara tarikatlar girmeye başladı. Seçimler sonrası tüm muhalefet mevzilerine göz diken rejim, okulları tamamen işgal etme projesi olan ÇEDES (çevreme duyarlıyım değerlerime sahip çıkıyorum) protokolü ile hızlı bir hamle yaptı. Toplumda geniş tepkilere neden olan bu proje ile okullar tarikatlara bağlanıyor. Öğrencilerin bilimsel referansları olan pedagojik formasyonlu öğretmenler yerine, eğitimi olmayan, manevi danışman adı altındaki kişilere, imam, müftü, vaiz ya da çeşitli cemaat mensuplarına teslim edileceği anlaşılıyor. Cemaatlere bağlı her yaştan ağabey, ablaların okullara girip, gönüllü işler yapacağı, istismar benzeri tehlikelere açık olan kamp, piknik, eğitim, sinema, iftar gezilerine çocukların götürüleceği, ÇEDES kurslarının okul dışı mekânlarda da gerçekleştirileceği, ödül sistemi ile gönüllü öğretmen ve öğrencilerin bilimdışı faaliyetlere teşvik edileceği bilgiler arasında. ÇEDES ile üniversite, lise öğrenci ve kuran kurs öğreticilerinin dahil olduğu, denetimden uzak bir sistem amaçlanmaktadır. Bu proje çocuklarımıza yeni travmalar yaratacak, onları bilimsel, laik, karma eğitimden koparacak ve karanlığa mahkûm edecek bir projedir. ÇEDES, MEB’nin gemileri yakma projesidir:

1- Anayasa 2. Maddeye göre laiklik ilkesinin ihlalidir.

2- Anayasa 42. Maddenin ihlalidir (Çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetiminde eğitim yapılır).

3- Anayasa 128. Maddenin ihlalidir. (…kamu hizmetlerinin gerektirdiği asil ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eli ile yürütülür).

4- Anayasa 174. Madde ihlalidir (Öğretim Birliği İlkesi). 

MAHALLEDE MEDRESE, OKULLARDA ÇEDES İSTEMİYORUZ!

Tarikatlar ve cemaatler yok ediciler haline gelmiştir. Yaşamın her alanına kâbus gibi çökerek her gün çocuk ve kadınların yaşamını tehdit etmektedirler. Okul dışında kayıt dışı medreseler, okul içinde protokol resmiyeti altında vakıflar çocuklarımızın yaşamını da, geleceğini de tehlikeye atmaktadır. Pek çok olumsuzluk barındıran ÇEDES protokolü iptal edilmeli, kuran kursları kapatılmalıdır. Okullarda sosyal etkinlikler, pedagojik formasyona sahip öğretmenlerden oluşan öğretmenler kurulu ve veli onayı ile belirlenebilir. Evrensel değerlere göre çağdaş, laik, bilimsel ve karma eğitimden vazgeçilemez. Öğrenciler etnik, dinsel kutuplaşmalarla ayrıştırılamaz. Zorbalıklara, hak ihlallerine izin verilemez. Devlet farklı inanç, değer ve düşünce karşısında tarafsız olmak durumundadır. Eşitlik, laiklik, kamuculuk, bilimsellik karşıtı bir dayatma ya da zorbalık karşısında, emek ve laiklik barikatı ile örülebilecek toplumsal mücadele seferberliğinden başka bir çıkış yolu yoktur.