Bugün yaşamsal bir konuda yazmak istiyorum...

Bugün yaşamsal bir konuda yazmak istiyorum.

Sizler gibi bende evrensel değerlerin peşinde yaşamımı, kalemimi ve mücadelemi sürdürmek istiyorum. Yeni anayasa tartışmalarına penceremden bakmak istiyorum.

Ne diyoruz?

Önce insan…

Bir de biz “ Kıblemiz insan” diyoruz.

İnsan hakları diyoruz. İnsanın var olmasından kaynaklanan dokunulamayan hakların korunması için mücadele ediyoruz. İnsan haklarının yazılı bir metne bağlanmış temel çatısı, bilirsiniz Avrupa Temel Haklar Şartı’dır.  Avrupa Temel Haklar Şartı sadece bir ülkenin anayasal metninde değil, Avrupa Birliği’nin tepesinde yer alır.  Yeni Avrupa Birliği Anayasasının 6. maddesinde Temel Haklar Şartı ve Birliğin Antlaşmalarının eş düzeyde olduğu belirtilir. Böylece Lizbon Antlaşmasıyla, Temel Haklar Şartı, birliğin anayasasına karışır.

Biz Avrupa Birliği düzenlemelerine yasalarımızı uyumlaştıracağımıza resmen söz verdik. Taahhüt ettik.  O halde farklı bir adrese gitmeye gerek yok. Anayasa değişikliği için uyum sağlayacağımız Avrupa Birliği Anayasasına ve temel haklar şartına bakalım. Temel Haklar Şartı; ne diyor.

—İnsanlık onuru, ihlal edilemez. Saygı gösterilmeli ve korunmalıdır.

— Hiç kimse, işkenceye veya insanlık dışı veya alçaltıcı muamele veya cezaya tabi tutulmamalıdır.

İtirazı olan var mı?

— Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.

Peki, bu ilkeye itirazı olan var mı?

Şimdi soruyorum, mevcut anayasamızda bu ilkelerin tersi bir düzenleme mi var? Yani insanlık onurunun çiğnenmesine, işkenceye, insanların özel yaşantısının ayaklar altına alınmasına anayasamız izin veriyor mu?

Hayır, hayır. Kesinlikle gösterişli cümlelerle bu ilkeler korunuyor.

Biliyorsunuz Anayasamızda 2010 yılında 26 maddelik halkoylamasıyla kapsamlı değişiklikler yapıldı.  Anayasa değişikliğini hazırlayan iktidar, bu değişiklikleri halkoyuna sunarken ne demişti?

Darbecilerden hesap sorulacak.

Soruldu mu?

Memurlarında toplu sözleşme hakkı olacak, maaş zammı konusunda Uzlaştırma Kurulu kararları bağlayıcı olacak. Son sözü hükümet yerine Uzlaştırma Kurulu söyleyecek dendi. Kulağa hoş geliyor da memura grev hakkı tanındı mı? Uzlaştırma kurulu kimin yönetiminde? Uygulamada ne değişti?

Hâkim ve Savcılar HSYK’da Temsilcilerini Kendileri Seçecek, Millet Meclisi, Anayasa Mahkemesine üye seçebilecek.  Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı artacak ve böylece bağımsız yargı daha da bağımsız olacak dendi. Bunlar siyasal iradenin verdiği sözlerdi.

Ne oldu?

Bu değişiklikler kabul edildi. Şimdi yargı daha da bağımsız diyebilir miyiz?

Niyeyse bağımsız yargı deyince deniz feneri savcıları geldi aklıma..

Bağımsız bağımsız çalışırlarken; yine bağımsız bağımsız çalışan HSYK tarafından görevlerinden alındılar. Yeni gelen Savcılarda muhakkak bağımsız bağımsız çalışmaya sürdürecekler. Fişleme yapılmayacak haberleşme özgürlüğü güvence altına alınacak dendi.

Ne oldu?

Haberleşme güvence altına alındı mı?

Türkiye’de insanlar birbirleriyle güven içinde korkmadan çekinmeden telefonla görüşebiliyorlar mı?  Arkadaşına içini dökebiliyor mu? Sıradan yurttaşlarımız siyasal konulara girebiliyor mu? Buna evet diyebilir misiniz?

İşkence bitti diyebilir misiniz?

Gösterişli ilkeler yazılı metinlerin arasında kaldıktan sonra…

Sokağa inmedikten sonra ne anlamı var?

İlkeler önce sosyalleşmelidir.

Anayasalar sosyal senetlerdir.

Halkın kendine ve dünyaya karşı imzaladığı sosyal senetlerdir.

Çoğulcu demokrasinin gereği olarak tüm sosyal katmanların, tüm toplulukların uzlaşması ile yapılmalıdır ve de değiştirilmelidir.

Bir de hukuk terazisi kadınla simgeleştiriliyor; anayasa kadının elinde ne yazık ki  ülkemiz hukuk kurumlarında kadın yok denecek kadar az…