Hafta sonu iki haber çarptı beni. İlki beyaz gelinlikle barışa yürüyen İtalyan sanatçı Bacca'nın cesedinin bulunduğu...

Hafta sonu iki haber çarptı beni. İlki beyaz gelinlikle barışa yürüyen İtalyan sanatçı Bacca'nın cesedinin bulunduğu, zanlının yakalandığı haberiydi. "Her şey bir saat içinde bitti" diyen zanlı ve Bacca'yı kamyonetine alıp nasıl zorla tecavüze ettiğini, nasıl boğarak öl-dürüp sakladığını anlatmış.

Şimdi, bize kadar sorunsuz gellip, bizim ülkemizde tecavüz ve ölümle tanışan Bacca'nın ardından utancımızı haykırıyoruz. En insani duygudur utanç. Utanmak iyidir. O duyguyu da yitirdiğinizde, geriye pek bir şey kalmaz artık.

Ancak, Bacca'nın ardından duyduğumuz utancın iğreti bir yanı var. Yapılanın vehameti-ni kavramaktan gelen bir utançtan çok, ele güne rezil olma düşüncesinin gölgesinde kalan bir utanç bu. Baksanıza, tecavüz ve katil zanlısı da kurbanının kayıp olduğuna ilişkin haberi televizyondan duyduğunda, "Tecavüz edip öldürmüşlerdir. Hangi şerefsiz yaptı acaba? Bizi AB'ye rezil edecekler" tepkisini vermiş.

Keşke, daha katıksız bir utanç olsaydı duyduğumuz! Başkalarının ne düşüneceğinden değil, kendi kendimize verdiğimiz tepkiden kaynaklanan...

Kamyonlara tutkunumdur... Çocukluğumdan beri düşlediğim üç meslekten biriydi kamyon şoförlüğü. Kamyonların, kamyonetlerin utanç taşıdığını gördükçe kahroluyorum. Kamyonette gerçekleşen tecavüzden nasıl katıksız bir utanç duyuyorsam, kamyon kasasında gelen ölümlerden de aynı katıksız utancı duyuyorum.

Çarpıldığım ikinci haber kamyon kasasında gelen ölümlerle ilgiliydi. Afyonkarahisar'da Şanlıurfalı tarım işçilerini taşıyan kamyonun şarampole yuvarlanması sonucu 9 kişinin öldüğünü, 35 kişinin de yaralandığını bildiriyordu. Kadınlar ve çocuklar vardı aralarında. Ölmeyip çalışabilseler; çocuklar 15, kadınlar 20 YTL yevmiye alacaklardı.

Anımsarsınız; daha geçen yıl, yine Şanlıurfa'da, Ceylanpınar'ın Çırpı Deresi sel sularıyla coşmuşken, yine kamyon kasasında, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne (TİGEM) süt sağım işine giden 42 tarım işçisi, kamyonla beraber dereye düşmüş, Çırpı Deresi 10 işçinin yaşamını bir çırpıda almıştı ellerinden.

Yine geçen yıl, yine Şanlıurfa'da, Mardin çevre yolu çıkışında, yine kamyonet kasasında seyahat eden tarım işçilerinden 18'i, çoğu kadın ve çocuk, karşı yönden gelen kamyonla çarpışma sonucu ölmüşlerdi.

Evet, Bacca'nın ailesi acılarının hepimizce paylaşılmasıyla avunmuş. Kız kardeşi, "Bu tür olaylar her yerde oluyor" diyerek ayrılmış ülkemizden. Ve evet, biz de biraz bunlara sarılmış haldeyiz, utancımıza atılmış can simitleri gibi. Oysa, sormak gerek: Neden tecavüzler, tecavüz edip öldürmeler böylesine çok bizde? Neden hep kamyon kasalarında seyahat eder tarım işçileri? Neden hep Şanlıurfalı'dır kamyon kasasında ölenler?

Sağ, biz de ve dünyanın her yerinde, bu tür sorulara sistem dışı yanıtlar bulmakta, olup bitenleri "münferit" olarak nitelemekte pek mahirdir. Sağın, soldan da devşirilmiş akılda-neleri, söz gelimi Küba'da fuhuş yazarken "sosyalist cennet ne kelime sosyalist kerhaneye geldiğim kafama denk etti" diyerek "sistem eleştirisi" yaparlar da, çocuk bekaretlerinin birkaç yüz dolara satıldığı, seks ticaretini "kalkınma modeli" haline getirmiş yoksul ülkelerin "kapitalisf'liğini dert etmezler.

O akıldaneler; yükselen gıda fiyatlarının aç yoksulları sokaklara döktüğü ülke AB, ABD fonları, Dünya Bankası ya da IMF kredilerini hiç tanımayan, boğazı hep ambargolarla sıkılmış Küba olsaydı neler yazıp, nasıl da sistem sorgularlardı şimdi!

Sistem sorgulanmalı, tabii. Kamyonlar utanç taşıyor da, utancın sistem boyutu hep gözden kaçıyor!

Not: Sevgili Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır, NTV'de 11:15'de yayınlanan Yazı İşleri adlı programla bir boşluk dolduruyor, önemli haber ve köşe yazılarını medya sistemini de sorgulayan bir dille ekrana taşıyorlar. Bugün bağımsız gazetecilikten ve BirGün' ün 5. yılından da söz edeceklerini duydum. Bağımlılık yaratmasından korkmuyorsanız, bir göz atın bence.