yusuf tuna koç Yerel seçim sonuçlarını İlhan Cihaner ile konuştuk. Cihaner, “Bence burada AKP’ye düşen şey bu soyut iddialara dayalı itirazları bir tarafa bırakmak ve seçim sonuçlarını kabullenmektir” diyor. • Türkiye genelinde seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle seçim sonuçlarının oldukça pozitif olduğunu söyleyerek başlamak lazım. Her şeyden önce AKP’nin ve bağlaşıklarının artık yıkılamaz bir otoriter […]

Kazanılan belediyeler bir iktidar perspektifine sahip olmalı

yusuf tuna koç

Yerel seçim sonuçlarını İlhan Cihaner ile konuştuk.

Cihaner, “Bence burada AKP’ye düşen şey bu soyut iddialara dayalı itirazları bir tarafa bırakmak ve seçim sonuçlarını kabullenmektir” diyor.

• Türkiye genelinde seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle seçim sonuçlarının oldukça pozitif olduğunu söyleyerek başlamak lazım. Her şeyden önce AKP’nin ve bağlaşıklarının artık yıkılamaz bir otoriter yapı olarak gören ve toplumun bir kısmını yurtdışına göç etmeye karar verdirecek kadar umutsuzluğa gark eden halden çıkıldığını söylemek mümkün. Bu başlı başına çok önemli bir kazanımdır. AKP belediyelerinin yerel yönetim anlayışını yıllardır görüyoruz. O beldede yaşayan insanların ortalama demokratik tercihlerinin ortalama çıkarlarının mekân üzerinde gerçekleştirildiği bir yönetim anlayışına sahip değildi. AKP belediyeleri ve yerel yönetimleri kabaca bir dağıtım ağı olarak gördü. Siyaset için kaynak aktarılan bir ağ olarak gördü. İkinci kazanım da bunun artık önemli ölçüde gerileyeceğinin görülmesi. Daha önce de belirtmiştim yerel seçimler hele hele böyle gizli-açık ittifaklarla, dirsek temaslarıyla girilen seçimler her politik aktöre başarı da yenilgide getirebilecek sonuçlar bahşediyor. Ama genel oy oranı üzerinden gideceksek seçim sonuçlarının kayda değer bir değişikliğe yol açmadığı gözüküyor. Aradaki oy farkları çok az. Ama bu bahsettiğim olumlu tabloyu bozmuyor. İstanbul, Ankara gibi sembolik değeri yüksek olan yerlerde AKP kaybetti. Antalya’nın, Adana’nın zaten bizde olması gerekirdi. Oralar da adresine geri dönmüş oldu. AKP toplumu çözmek için bir arada yaşamak iradesini ortadan kaldıracak gözü kara bir şirretlikle götürdü bu süreci. Bu tarza da seçim öncesiyle karşılaştıracak olursak halkın çok fazla meyil etmediğini, prim vermediği görüyoruz. Ekonomik krizin daha belirleyici olması şeklinde de değerlendirebilir ama ortaya çıkan tablo toplumun çözülmediğini gösteriyor. Düşmanlaştırıcı propogandaya halkın prim vermediği belli oluyor. AKP’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu’da eşitsiz yarışına, polis- asker yığınaklarına ve yargısına rağmen kayyum tarzının reddedilmiş olması demokratik bir cevap olarak okunabilir. Bunlar demokrasi açısından bizim açımızdan pozitif şeyler.

Ama tabi bu seçimler bazı riskleri de içerisinde barındırıyor. Kazanan olarak kodlanan siyasi partiler, figürlerin farklı farklı siyasi geleneklere tabiler. Bunları muhalefet çatısı altında tek bir şeye indirgeyemeyiz. Belli politik kavşaklarda bu çatının çözülmesi kaçınılmaz olacaktır. AKP karşıtlığı üzerinden götürülen kavşaklarda sonuç alıcı olabilir ama üzerinde anlaşılamayacak uzlaşılamayacak bazı politik kavşaklar olacaktır.Cumhurbaşkanın balkon konuşmasında çok tehlikeli işaretler de vardı. Ekonomik krizin faturasının toplumun tamamına ödetileceği belediyeler vs. de buna dâhil olabilir. Böyle bir sorun da olabilir. Bu tarz kavşaklarda muhalefetin bütün olarak hareket etmeyeceği çok açık.

Politik iklim çok hızlı değişebiliyor ama önümüzde 4.5 yıllık seçimsiz süreç olacak gibi. Nitekim hem muhalefet partileri seçim sonuçlarını iktidarın değiştirilmemesi için kullanılmayacağını beyan ettiler hem de iktidar bu belediyelerle çalışacağını ima etti. Değişen rejim ile birlikte tüm iktidarda cumhurbaşkanlığında yoğunlaşmış durumda. Gerekirse belediyeleri bile çalışamaz hale getirebilir. Bu nedenle muhalefetteki siyasi aktörlerin özellikle kazanılan belediyelerin bir iktidar perspektifine dâhil olmaları gerekir. Eğer belediyeler bu iktidar perspektifinin bir parçası haline getirilebilirse o zaman bu seçim sonuçları gerçek bir başarıyla taçlanmış olur.

Tabi ki belediyeler halkın tamamına hizmet verir. Ama bu politik bir perspektifinin bir parçası değilse mevcut iktidar ilişkilerinin yeniden üretilmesinden başka bir şeye yaramayacak. Muhalefetin elindeki belediyelerin geçmiş performanslarının da getirdiği bir şeyle söylüyorum.

• Şuan hâlihazırda devam etmekte olan bir itiraz süreci var. İstanbul’a baktığımızda özellikle pek çok itiraz yapıldı. Bu itirazların hukuki dayanağı neler? Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Orada olan şey şu; AKP sandık sonuçlarının aleyhlerine olduğu ortaya çıkmasıyla birlikte bir komplo kurmaya başladı. Yabancı güçlerden FETÖ’ye bir takım soyut iddialar ortaya attı. Çok açıklıkla ortaya konulabilir bunlar soyut iddialardır. Geçersiz oyların neden geçersiz sayıldığından biraz bahsedeyim. Ağırlıklı olarak ilk başta parti logolarına basılan oylar geçersiz sayılırken şu anda bu oylar geçerli sayılıyor. Bunun “ampula bas” şeklindeki propagandanın neden olduğu belli. Bu çok kayda değer bir sonuç değişikliğine yol açmıyor.

“Kayda değer olmama” kavramı seçim hukukunda YSK’nın karalarında çok kullanılan bir ifade. Örneğin ortaya çıkan oy farkı 10 ise ve 2 tane geçersiz oy varsa bu 2 oyun karşı tarafa yazılması kayda değer bir değişikliğe yol açmıyorsa bu itiraz reddedilir. Söylemek lazım: geçersiz oyların tamamının sonucu etkilemeyeceği çok açık. İkinci olarak kaydırarak yapılan oy yanlışlıkları var. Bu her seçimde olan bir şey. Kaydırmaların tamamı şuanda zaten düzeltildi. Büyükşehir belediyelerine dair geçerli şekilde mühürlenmiş birden fazla oy pusulasının olduğuna dair bilgiler geliyor. Bunların tekrar geçerli sayıldığına dair haberler geliyor. Bunlar aslında geçersiz de değil farklı bir kategoride değerlendirilmesi gerekiyor. O şekilde paketlenip üzerine de sayılarının yazılması gerekiyor. Ama şuan YSK’nın verdiği kararla “eğer geçersiz oylar ile diğer kategorideki oylar birbirinden ayırt edilemiyorsa hepsi birlikte sayılacaktır” dedi. Bu hukuki açıdan çok büyük bir sorun. Ama bunlara rağmen arkadaşlarımızın yaptığı projeksiyonlar bu şekilde bile olsa bunun seçim sonuçlarına etki etmeyeceğini ortaya koyuyor. Fakat olaya böyle yaklaşarak gevşetmemek lazım. Belki de AKP bunu denemek istedi moral bozukluğu yaratarak muhalefetin süreci terk etmesini ve bir boşluk bırakılmasına oynadı. AKP’nin aynı iddiaları önceki seçimlerde başka biçimlerde başka şekilde ele alırken şimdi pozisyonu değişti. İtiraz yapan pozisyonda artık.

Bir de tabi şöyle bir durum var: Sandık kurullarının oluşumuna baktığımızda sandık başkanı, kamu görevlisi, AKP’li ve MHP’li üye. Bunların tamamı biliyoruz ki ya iktidar mensupları parti üyeleri. Sandık başkanları kamu görevlilerinden seçiliyor ama yine biliyoruz ki kamu görevlilerinin de ağırlıklı olarak AKP’ye yakın sendika üyelerinden seçiliyor. Buna rağmen böyle bir sonuç çıktıysa burada bir komplo aramak hele hele GBT kaydı gibi bir şey yapmak ya bu oyunbozanlıktır ki bence kesinlikle böyle değil. Tamamen tabanda oluşacak tramvayı belki de zamana yayarak şaibeli olduğu izlenimi vererek ileriye dönük bir Zemin oluşturmak için yaptıklarını düşünüyorum. Ya da bazı yorumlarda olduğu gibi belediyelerde yapacak “işleri” olduğu için zaman kazanıyorlar. Bu zamana kadar ben savcıların hiç birinin seçim sonuçlarına bağlı olarak genel bir soruşturma yaptıklarına şahit olmadım. AKP’nin bu saldırganlığı sanırım bu tramvayı azaltmaya dönük bir şey. Bence burada AKP’ye düşen şey bu soyut iddialara dayalı itirazları bir tarafa bırakmak ve seçim sonuçlarını kabullenmektir.

Üstelik bu seçim sonuçları muhalefet için çok zor koşullarda elde edildi. Propaganda olanaklarından eşitsiz faydalanıldı adeta muhalefet devletle yarıştı. Burada da elde edilen başarı eğer seçim öncesinde tartıştığımız sağcılaşmanın politik başarısı olarak ele alınırsa bambaşka bir risk ortaya çıkar. İki partili sistemi eleştiriyorken sağın fraksiyonları arasında bir yarış başlar ki bu da ülkenin lehine olmaz. Ortaya çıkan tabloda sol adına çok önemli fırsatlar olduğunu düşünüyorum.