Rusya, savaş halini olağanlaştırarak günlük hayata etkilerini en aza indirme yoluna gitti. Savaş sadece savaşanların ve tabii ki ailelerinin sorunu oldu. Batı’da savaş yorgunluğu artarken Rusya için sorulan “Cephe mi, ekonomi mi, yoksa siyasi iktidar mı önce yenilir?” sorusu artık Ukrayna için sorulmaya başlandı.

Kremlin için varlık meselesi
Fotoğraf: Depo Photos

Doç. Dr. İkbal DÜRRE

Ukrayna Savaşı denkleminde geçen iki yılı Rusya açısından değerlendirdiğimizde en önemli saptama, Churchill’in Birinci Dünya Savaşı’nda Büyük Britanya’da uyguladığı “business as usual” prensibini Kremlin’in başarıyla hayata geçirebilmesidir. Yani, Rusya’nın “özel operasyon” olarak adlandırdığı savaş halini olağanlaştırmak, vatandaşa var olan durumu sıradan bir olaymış gibi yansıtıp, savaş kaynaklı sıkıntıların günlük hayata etkisini en aza indirmek. Bunu yapabilmek için ülkedeki her şey; eğitim sistemi, sağlık hizmetleri, bankacılık sistemi, toplu taşıma hizmetleri, sanat faaliyetleri, eğlence ve dinlenme tesisleri, seyahat özgürlüğü gibi akla gelebilecek her şey mümkün olduğunca olağan akışında devam etmeli. Bu su ana kadar başarıldı. “Savaş sadece savaşanların sorunu” ve tabii ki ailelerinin.

SAVAŞ EKONOMİSİ

Başarıyla uygulanan paralı asker uygulamasıyla da aileler üzerindeki psikolojik yük hafifletilmeye çalışılıyor (paralı askerlere ödenen maaş ayda 2-3 bin dolar, eğer hayatını kaybederse ailesine yapılan ödeme 120-130 bin dolar seviyesinde). Tabii ki süreç çok uzarsa bu politikanın yaratmış olduğu olumlu etki yavaş yavaş azalabilir, fakat yakın gelecekte böyle bir durum öngörülmüyor. Ayrıca ‘’savaş ekonomisi’’ uygulamasıyla, değişik verilere göre, yaklaşık 2 milyon kişi savunma sanayisi ve yan kuruluşlarında çalışmaya başlayarak gelirlerini önceki dönemle kıyaslandığında 3-4 kat artırma imkânı buldu. Bu durum özellikle büyük metropollerin dışında yasayanlar için çok ciddi bir gelir artışı sağlayarak savaş halinin yarattığı genel gerginliği azaltmada önemli bir rol oynuyor. Kısaca sıradan insanlar genel itibarıyla bu süreçte ekonomik  olarak ve sosyal yaşantılarında kayda değer bir sorun yaşamıyorlar (Ne var ki bunu başarabilmek için, özellikle ilk dönemlerde cephede yaşananlarla ilgili ciddi bir sansür politikası izlendi. Benzer durumlarda hiçbir ülkenin kendi kayıp ve zorluklarını tam olarak yansıtmadıkları da bilinen bir gerçeklik).

CEPHEDE GÜÇ DENGESİ

Ayrıca, yaptırımlara uymayan ülkeler üzerinden, paralel ithalat yöntemiyle, sorun yaşanması öngörülen öncelikle yüksek teknoloji urunu birçok ihtiyaç temin edilebildi. Üçüncü ülkeler üzerinde artarak devam eden baskılar ile lojistik ve ödemelerle bağlantılı  tüm zorluklara rağmen  süreç devam ediyor. Örneğin 2023 yılında Rus firmaları, ABD ve AB orijinli tedarikçilerden 1,2 milyar dolarlık çip ithal etmiş (Bloomberg). Evet, hani yaptırımlardan dolayı kesinlikle verilmeyeceği ve bu yüzden Rusya’nın çok zor duruma düşeceği planlanan o meşhur çipler.

Gelelim cephedeki duruma. Moskova’nın başlangıçta yapılan hatalardan gerekli dersleri çıkarmış olduğu, hem cephedeki hem savunma sanayisindeki gelişmelerden gözlemlenebiliyor.

2023 Mayıs ayında Artemovsk’un (Bahmut) alınmasından sonra Rusya’nın en büyük başarısı, geçtiğimiz günlerde  sembolik ve stratejik öneme sahip Avdiyivka’nın alınması oldu. Ayrıca Zaporijya bölgesinde kaydedilen ilerleme de önemli. Taraflar için sahada ilerlemekten çok karşı tarafa olabildiğince fazla zayiat verdirerek bezdirme stratejisi on plana çıkıyor. Rus askeri uzmanlar, Avdiyivka’nın alınmasından sonra önceliğin savaşı bütün cepheye yayarak karşı tarafın güçlerini dağıtması ve konsantrasyonunun bozulması amacı güdüleceği; fırsat yakalanan bölgelerde ilerleme hamlelerinin de yapılabileceği görüşünde.

KIEV’İN BÜTÇE KRİZİ

Bir diğer önemli gelişme de Genelkurmay Başkanı Valeri Zalujni’nin görevden alınması. Aslında sadece o görevden alınmadı, aynı zamanda ordunun üst düzey yönetiminde de Zalujni’ye yakın generaller arasında önemli değişikliklere gidildi. Zalujni gibi sevilen bir komutanın görevden uzaklaştırılmasının ordu içerisinde hoşnutsuzluk yarattığından bahsediliyor. Yeni Genelkurmay Başkanı ve çok sert biri olarak bilinen Oleksandr Sırski’nin bu anlamda isi zor; özellikle de savaşacak insan bulmada yaşanan zorluklar göz önüne alındığında.

Mesele sadece yeni askerlerin orduya alınmasıyla da bitmiyor, ayrıca onların gereksinimlerini karşılamak da çok önemli bir sorun. Bu yüzden Batı’dan gelecek yardımlar, Kiev yönetimi için hayati rol oynuyor. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’nin kendi açıklamasına göre eğer planlanan sayıda asker seferber edilebilse dahi onların donanımı için 13,5 milyar dolar kaynak lazım ve bu para bütçede yok. Son iki yıldaki bütçe açığını dış yardımlarla kapatan Ukrayna’da 2024 yılı için 47 milyar dolar bütçe açığı öngörülüyor. Açıklanan bütün yardımlar gelse bile durumun vahameti ortada. Önemli ölçüde bu sebeple Zelenski, her ne kadar popülaritesini korusa da siyaseten kendini güvende hissetmiyor. Halk arasında da oldukça popüler olan Zalujni’yi bu sebeple görevden aldığını dile getirenler var. Zaten mayıs ayı itibarıyla her ne kadar görevini sürdürecek olsa da, resmi olarak görev suresi bitecek. O zamana kadar cephede ve ekonomide kayda değer bir başarı sağlanamaz ise bu durumun Zalujni ve hatta eski Devlet Başkanı Petro Poroşenko gibi isimler tarafından Zelenski’ye karşı kullanılmayacağının bir garantisi yok.

Batı yardımları açısından da mesele sadece para değil, ellerinde yeterince verebilecekleri silah bulunmaması. 2000’li yıllardan itibaren monopolleşen ABD’li silah firmaları, nominal olarak çok büyüdüler ama üretim kapasiteleri ayni oranda büyümediği gibi tersine azaldı. Bu durum Batı’da çıkan güvenlik konularını içeren yayınlarda aktif bir şekilde tartışılıyor (hatta F35’lerde yaşanan teknik birtakım sorunlar da bununla ilişkilendiriliyor).

Sonuç itibarıyla seferberlik kapasitesi olarak Rusya çok daha avantajlı durumda. Batı’nın silah yardımı olarak Ukrayna’nın bütün taleplerini karşılayabilmesi, belirttiğim sebeplerle 2025 yılından önce mümkün görülmüyor; çünkü yardım edecek ülkelerin kendi stoklarını da korumaları lazım. Bu bağlamda Brüksel’den yapılan “Eğer bir savaş olursa kendimizi taş ve sopalarla savunmak zorunda kalabiliriz” açıklamasını hatırlayalım.

KIRILMA NOKTASI

Böyle giderse -ABD seçimleri de göz önünde tutulduğunda- bir yıl içerisinde Kiev yönetimi hem ekonomik hem askeri açıdan pes etme noktasına gelebilir. Yalnız, Putin’in de Tucker Carlson ile yaptığı röportajda ima ettiği gibi, NATO’nun da aktif katılımıyla Rusya’ya karşı yeni bir cephe açılırsa işin boyutu değişir.

Ayrıca Aleksey Navalni’nin ölümünden sonra Rusya ve Batı arasındaki bütün köprülerin yakılacağı, bundan sonra baskıların daha da artacağı düşünülebilir. Ama ben işlerin kopma noktasına geleceğini düşünmüyorum. Sonuçta eninde sonunda ya bir ateşkes sağlanıp sahadaki durum dondurulacak ya da her an bir nükleer savaş tehdidi altında yaşamaya devam edeceğiz. Bütün köprülerin yakılması, ikinci ihtimali güçlendirir.

Özet olarak, başlangıçta Rusya için konuşulan; “cephede mi önce yenilirler”, “ekonomileri mi önce çöker”, yoksa “siyasi iktidar mi değişmek zorunda kalır” senaryoları artık Ukrayna için konuşuluyor.

“Nasıl bu noktaya gelindi?” sorusunun cevabını da Putin birkaç gün önce Carlson ile yaptığı röportajı yorumlarken verdi: “Ukrayna, Batı için taktiksel bir hamle, bizim için ise hayat memat meselesi.”