Tüm dünyada hayat pahalılığı ve enflasyon sorunu yaşanıyor. Bu durumun baskısını da en fazla dar gelirli kesimler hissediyor. UNCTAD’a göre 2023 kırılgan ve eşitsiz ekonomik iyileşme için dönüm noktası olabilir.

Küresel ekonomide riskler
Marakeş’te başlayan toplantıya IMF Başkanı Kristalina Georgieva katıldı. (Fotoğraf: AA)

Ekim ayı küresel ekonomide bilanço dönemi gibidir. Trendler, gelişmeler, riskler, olası çözümler bu günlerde masaya yatırılır. Nitekim IMF-DB yıllık toplantısı da bu hafta Fas’ın Marakeş kentinde gerçekleştiriliyor. BM’ye bağlı Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) da geçtiğimiz günlerde 2023 Ticaret ve Kalkınma Raporu’nu yayımladı.

Bilindiği gibi UNCTAD diğer uluslararası finansal kuruluşlara kıyasla daha kalkınmacı, kamucu, Küresel Güney’in ekonomik sorunlarına duyarlı, gelir ve servet dağılımı bozukluklarını dert edinen bir kuruluş. O nedenle çalışmaları bizler açısından oldukça önemli.

Rapora göre, bugünün ekonomik manzarasını, eşitsizliklerin derinleşmesi ve farklı bölgelerin büyüme eğilimlerinin ayrışması belirliyor. Dünya ekonomisinin 2023 yılını küresel durgunluk kavramıyla açıklanabilecek; %2.4 gibi çok düşük bir büyüme oranıyla kapatması bekleniyor. 2024 yılı için de ancak avro bölgesinin iyileşme göstermesi, önde gelen ekonomilerde ters şoklardan kaçınılması halinde, %2.5’lik hafif daha yüksek bir büyüme tahmin ediliyor.

2024 yılında ABD’de büyümenin %1.9’a, Meksika’da %2.1’e, Brezilya’da %2.3’e yavaşlaması öngörülüyor. En keskin durgunluk eğilimi %0.9 ile Japonya’da bekleniyor. Buna karşın büyümenin Çin’de %4.8’e, Avro Bölgesinde %1.2’ye yükselerek hafif bir kıpırdanma göstereceği tahmin ediliyor. Türkiye için ise, 2023 büyümesinin %3.7’de gerçekleşeceği, ardından 2024’te %1.9’a kadar gerileyeceği düşünülüyor.

UNCTAD’a göre 2023 kırılgan ve eşitsiz ekonomik iyileşme için dönüm noktası olabilir. Yeterli politika tepkileri gösterilemez, koordinasyon mekanizmaları kurulamaz ise bugün yer yer yaşanan şoklar yarın sistemik krize dönüşebilir. Çünkü 2023’te üç endişe verici eğilim ortaya çıktı:

- Yavaş bir büyüme bağlamında önde gelen bölgelerde farklılaşan büyüme patikaları;

- Gelir ve servette derinleşen eşitsizlikler;

- Gelişmekte olan ülkelerde borçluluk basıncının giderek daha fazla hissedilmesi ve politika özerklik alanının daralması.

FAİZ ARTIRMAK TEK ÇÖZÜM DEĞİL

2023 Ticaret ve Kalkınma Raporu küresel Kuzey diye adlandırdığı başını ABD’nin çektiği metropol kapitalist ülkelerin enflasyona karşı uyguladığı sıkı para politikalarının yaratabileceği olumsuz sonuçları da göz önüne alma gereğini vurguluyor. Özellikle faizlerin artışının, GOÜ’lerin dış borçlarının yükünü ağırlaştıracağı gerçeğinin yaratacağı olumsuz sonuçlar üzerinde duruyor. Çünkü yüksek reel faizlerin sadece enflasyon göstergelerini etkilemeyeceğini, aynı zamanda ekonomik aktivite, istihdam, gelir eşitsizliği ve mali istikrar üzerindeki sonuçlarının da göz önüne alınması gerektiğini düşünüyor.

Bu sorunlara yönelik olarak Rapor 5 maddelik bir çözüm demeti sunuyor:

1- Gerek gelişmiş, gerekse de gelişmekte olan ülkelerde emeğin toplam pastadaki payı izlenerek, eşitsizliklerin azaltılması bir politika önceliği olmalıdır. Bu reel ücretlerde koordineli bir artış ve sosyal koruma politikalarının kapsamının genişletilmesinin taahhüt altına alınmasını gerektirir.

2- Küresel ekonomide artan karşılıklı bağımlılıkların ışığında, merkez bankacılar parasal istikrar öncelikleri ile uzun vadeli finansal sürdürülebilirliği dengelemek konusunda hassas bir işlev üstlenmelidir.

3- Uluslararası anlamda genelde emtia ticaretini, özelde de gıda ticaretini düzenlemeye yönelik sistemik bir yaklaşım geliştirilmelidir.

4- Dış borçların anapara ve faiz ödemelerinin getirdiği yük ve borç krizlerinin yaygınlaşması tehdidi karşısında, küresel finansal mimarinin kural ve uygulamalarında reformlara gereksinim vardır. Bu tasarım uluslararası likiditeye erişimi kolaylaştırmalı ve yatırım çekişli büyümeyi teşvik edecek istikrarlı finansal ortamı sağlamalıdır. Ayrıca borçlu ülkelerin borç ödeme sorunu yaşamaları durumunda çözüm mekanizmaları da geliştirilmelidir.

5- Son olarak enerji dönüşümü sadece G20 ülkeleri arasında parasal ve mali anlaşmalar gerektirmez, ayrıca Dünya Ticaret Örgütü içinde teknoloji transferine, IMF ve Dünya Bankası’nda güvenilir finansmana erişimin sağlanmasına dönük yaklaşımlar da zorunludur. Sınır ötesi spekülatif yatırımlar bu denli karlı oldukça, özel sermaye de iklim değişikliğine karşı uyum sağlayan önlemlere itibar etmeyecektir.

GIDA ENFLASYONU ZİRVEDE

Bilindiği gibi tüm dünyada bir hayat pahalılığı ve enflasyon sorunu yaşanıyor. Bu durumun baskısını en fazla, bütçelerinde gıda harcamalarının ağırlığı daha yüksek olan dar gelirli kesimler hissediyor. Çünkü gıda fiyatları hem daha hızlı artıyor, hem de daha büyük bir oynaklık sergiliyor. Bu sorunun en belirgin biçimde gözlendiği ülkelerden biri de haliyle Türkiye.

Geçtiğimiz hafta Eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı. Tüketici enflasyonu aylık %4.75 artışla, yıllık %61.53’e sıçradı. Gıda enflasyonu ise Eylül 2022’de %93.05 iken 2023 Eylül’de %75.14’e çıktı. Fiyat artışı işlenmemiş gıdada yıllık %96.17, taze meyve-sebzede %102.46 gerçekleşti. Sırf Eylül’de yumurta %9.52, süt %7.73 pahalılaştı. Kısaca, gıda enflasyonu ülkemizde insanları yoksulluğa, yetersiz beslenmeye, hatta açlığa sürükleyebilecek ölçüde ağır bir insani sorun.

UNCTAD raporu da küresel gıda enflasyonuna, sektörde gözlemlenen tekelleşme ve spekülasyon eğilimine özel bir önemle eğiliyor.

ŞİRKET EGEMENLİĞİ VE SPEKÜLASYON

Tarımda türev enstrümanlar, yani gelecek ve opsiyon piyasalarıyla tarımsal emtialarda fiyat oluşumuna ve risk yönetimine katkıda bulunması beklenen finansal araçlar bulunur. Ancak dev tarım şirketleri ve serbest yatırım fonlarının (hedge funds) bu piyasaları manipüle ederek, aşırı karlar sağladığına yönelik derin şüpheler var.

A B C D diye kısaltılan, Archer Daniels Midland, Bunge, Cargill ve Louis Dreyfus’u içeren dört firmanın küresel gıda piyasasında %70 ağırlığı bulunuyor. 2021-2022 gibi enerji piyasasını kontrol eden üç dev firma Glencore, Vitol, Trafigura gibi fahiş karlar elde etmişler. Aynı zamanda 9 büyük gübre şirketi de, pandemi öncesi yıllık 14 milyar dolar ortalama kar düzeyinden, 2021’de 28 milyar dolar, 2022’de göz kamaştırıcı 49 milyar dolar kar rakamlarına ulaşmışlar.

Temmuz 2023’te İngiliz insani yardım kuruluşu Oxfam’ın tahminlerine göre 18 gıda ve içecek şirketi 2021 ve 2022’de 14 milyar dolar fahiş kar elde etmişler. Bu rakam Doğu Afrika’da tüm açlık sorunun çözmek için gerekli 6.4 milyar dolar finansman miktarının bile çok üzerinde.

Rapor bu konuyu çok ayrıntılı bir biçimde irdeledikten sonra üç öncelikli alana ilişkin şu önerilerde bulunuyor:

a) Emtia piyasalarındaki aşırı finansal spekülasyon sorunu, genelde düzenlemelerin eksik bulunduğu tüm sektörde düzenlenmemiş tüm aktiviteleri içerecek kapsamda ele alınmalıdır.

b) Önde gelen piyasalarda şirket kontrolü konusu sadece tekelcilik karşıtı önlemlerle çözülemez, ulusal rekabet ve sanayi politikalarını da içeren kapsamlı bir çerçeve gerektirir.

c) Uluslararası işbirliği ve konuyu sahiplenme; emtia ticaretinde veri kalitesinin yükselmesi ve şeffaflığın sağlanması, finansal istikrarsızlığın gemlenmesi açısından da kritik önemdedir.

Aslında konu çok karışık ve teknik. Ancak sorun çok basit, insanların yeterli ve kaliteli beslenebilmesi. Dünyadaki tarım üretimi de bunun için fazlasıyla yeterli.