CHP içinde kaset olayı ve arkasından gelen istifa ile başlayan dalgalanmanın ilk aşaması, Başkanlık meselesinin halliyle atlatılmış görünüyor.

CHP içinde kaset olayı ve arkasından gelen istifa ile başlayan dalgalanmanın ilk aşaması, Başkanlık meselesinin halliyle atlatılmış görünüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan gelen bu çıkış ve arkasından gelen destek, akılcı bir durum değerlendirmesi yapıldığını ortaya koymakta.
Sonuç olarak parti büyükleri “ağlamak” yerine karar vermeyi seçmişler ve Baykal’a olan bağlılıkla Parti’nin geleceği arasında bir seçim karşısında Parti’den yana olmayı tercih etmişlerdir. İyi yaptıkları da ortada.
Kararı olumlu bulunanlar çoğunlukta. Gandhi Kemal lakabı kişiye göre farklı anlamlar alsa da, Kılıçdaroğlu hakkında görüşlerin çoğu da olumlu.
Görünen o ki, “bir musibetten bin hayır doğar” diyenler, yeni yönetimden yenilikler ve açılımlar bekleyenler az değil.
Ancak, tüm bunların CHP için zorlu bir dönem anlamına geleceği de açık.
Bir yandan, Parti içinde kaçınılmaz olarak çıkacak çatışmalar, anlaşmazlıklar, öte yandan referandum ve yaklaşan seçim telaşı yaşanacaktır. Bunların ötesinde, CHP’nin iktidara doğru yükselmesini sağlayacak bir yenilenme beklendiği de görülmekte.
Yenilenme ise hiç kolay değil.
Örneğin, CHP ile ilgili parti-içi demokrasinin işlemeyişi, kulis ağırlıklı siyasetin getirdiği sığlık, toplum gerçeğinden uzaklaşma, sivil toplum kuruluşlarından kopuş, bazı değerleri savunacağım derken tutucu bir çizgiye gelinmesi, içi boşalmış sosyal demokrat söylem, iktidara yönelen eleştirilerden oluşan bir politikayla yetinilmesi gibi haklı birçok eleştiri söz konusu. Seçimlerde alınan yüzde 20 dolayında oy ve bu oyun küçümsenmeyecek bir bölümünün CHP’nin tercih edilmesinden çok AKP karşısında başka bir alternatif olmamasına bağlı olduğu düşünülürse, eleştirilerin haklılığı da, Parti’nin tehlikeli sularda dolaştığı da açık.
İki noktayı vurgulamak de gerekiyor.
Birincisi, şimdi CHP’ye yönelen, fakat Baykal üzerinde yoğunlaşan eleştirilerin Baykal’ın şahsıyla mı, yoksa Parti’nin kendisiyle mi ilgili olduğunun oraya çıkma zamanının geldiği. Sorunlar daha çok Baykal’dan kaynaklanıyor idiyse, başkanlık değişiminin CHP için çok şey ifade edeceği açık. Ama değilse…
İkincisi de, iktidara aday olmak isteyen CHP’nin bu eleştirileri ciddiye alması ve bir yenilenme geçirmesinin gerekliliği.
Dolayısıyla yeni dönem, her iki konuda da, yalnız Kılıçdaroğlu için değil, tüm CHP örgütü için yeni bir sınav olacak gibi.
Eğer CHP, içerde lider ( veya oligark) partisi olma özelliğini ve örgütle sınırlı siyaset anlayışını, dışarıda çoğulcu demokrasiye uzak, toplumu değil devleti temsil eden, sosyal demokrat iddiasına karşın bunun içini dolduramayan politikalarını devam ettirecekse, yeni yönetim yeni anlayış ve politika anlamına gelmeyeceği gibi, sorunların asıl kaynağının da Baykal değil Parti olduğu anlaşılacaktır.
Yok, eğer CHP, tek parti ve tek adam döneminin bıraktığı mirası değil de, geçmişinde yer alan demokratik ve yenilikçi adımları izlemeyi, böyle bir anlayışın devamı olmayı seçecek olursa, Parti’den umutlu olma nedenleri de artacak demektir.
Asıl soru da, sorunlar da burada. Ve soralım:
Acaba 1945’lerdeki çok partili yaşama geçiş kararı alan parti, 2000’lerde eşitlikçi, çoğulcu, müzakereci, katılımcı bir demokrasiyi temsil etmesi gerektiğini düşünüp, bu yolda ilerleyen bir partiye dönüşebilir mi?
Acaba 1970’lerde ortanın solunda politika yapma kararı alan parti, küreselleşen dünya ve neo-liberal politikaların gücü karşısında demokratik solun bugün ne anlama gelmesi, ne biçim alması gerektiğini düşünmek, araştırmak ihtiyacı duyan bir parti olabilir mi?
1990’larda cinslere eşit temsil olanağı konusunda sınırlı da olsa bir duyarlılık gösteren parti, aradan geçen 20 yıldan sonra hâlâ o noktada kalmayı değil, cinslerin temsilinde gerçekten eşitlikçi bir anlayışı gerçekleştirme gereği duyan bir noktaya gelebilir mi?
Soruların arkası da var; bunlarla yetinelim.
Kuşkusuz, yenilikçi-açılımcı bir damarın sahiplenilmesi ve sürdürülmesi şu veya bu kişiyle ve kolayca olacak şey değil. Ciddi kadrolara ve ciddi politika arayışlarına ihtiyaç var; zaman alacağı da açık.
Ancak seçimin hangi yönde olacağını anlamak çok zaman almayabilir. Örneğin oluşturulacak yönetim, çok şey ifade edecektir.
Yönetim için yakınında yer alan bazı isimler ve bir kadrodan söz ediliyor; hepsi de erkek. Bana CHP’nin seçim afişlerini hatırlatan bu tablo, neyi ifade eder dersiniz? Oysa hem kadın-erkek eşitliği hem örgüt-toplum kaynaşması hem genç-yaşlı buluşmasına önem verilmesi ve liderin değil bunların her birinin öne çıktığı bir yönetim anlayışının benimsenmesi, çok farklı şeyler söyler.
Söylenecek çok şey var; ama daha önemlisi, yaptığı seçimler, aldığı kararlarla CHP’nin bize, topluma bir şeyler söyleyebilmesi. Bakalım…