Lambayla ampulün farkı

Çalışma masamın üstünde çok sevdiğim bir Sovyet hatırası var; bir gece lambası. 12 bölmeden oluşan bir platformdan havalanmış bir uzay aracı, kıpkızıl dumanların üstünde yükseliyor.

Son zamanlarda üç boyutlu baskı teknolojisi kullanılarak yapılan Apollo 11 veya SpaceX roket lambalarının yanında epey sönük ve ‘antik’ kalıyor bu lamba. Ama roketin fırlatıldığı rampanın bölmelerindeki detaylara baktığınızda Sputnik’i, Vostok’u, Mir’i, Baykonur’u inşa eden ilerlemeci zihniyetin yansımasını görüyorsunuz: Lenin ve 1917 Ekim Devrimi, bir traktör ve silolar, devasa bir elektrik hattı, fabrikalar, Gagarin ve Sputnik, ellerinde atom sembolünü tutarak ilerleyen üç genç... Çok basit ama etkileyici bir sembolizmle, diyor ki: “Bu roketin uçmasını işte bunlar sağladı.”

Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 1976’da yapılan 25. kongresi anısına üretilmiş olan lambada gösterilmeyen çok şey var elbette. Ülkeyi yıkıma götüren bürokratik diktatoryal sistemin sembolleri göremiyoruz örneğin: Stalin, KGB, gulaglar, korkudan suspus olmuş muhalifler... Ama bu lambadaki anlatının öyle bir sorumluluğu yok zaten. Bu lamba, anısına yapıldığı kongrenin patronunu da (Brejnev) göstermiyor, “Bu roketin uçmasını Brejnev sağladı” gibi saçma sloganlar üretmiyor.

Üretilmesinin üstünden 50 yıl geçmiş bu lamba, korkutucu bir zihniyet farklılığını gösteriyor. Bir tarafta ‘Sovyet bilim ve teknolojisi’ değil sadece bir gece lambası var. Diğer yanda, bir F-16 pilotunun çok yüksek bir ücret karşılığında 7-8 aylık bir eğitimden sonra iki haftalığına Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesini müthiş bir bilimsel ilerleme gibi sunan ama bunu da tabii ki bilimsel düşünceye verilen önemle değil, AKPRTE’nin varlığıyla açıklayan zihniyet...

∗∗

Gerçi isteyen bundan da bir sevinç nedeni çıkarabilir: 2013’te Cübbeli Ahmet Bey, bir vaazında uzay araştırmalarının ne kadar gereksiz olduğunu anlatırken “Milyar dolarlık bütçeler falan filan, manyak manyak işler. Masrafa değmez! Ver bana 100 bin dolar, ben sana hepsini söyleyeyim. Ne cahil adamsın!” demişti. 22 Ocak 2024 akşamı çıktığı bir TV programında, Gezeravcı’nın ‘uzay gezisi’ni (‘gezi’ sözcüğünü ben kullanmıyorum, sunucu aynen böyle diyor) nasıl bulduğu sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Biraz gecikmeli buldum, daha önce olmalıydı!”

Bizim önce “koskoca ülkenin geleceğinin cübbesiz RTE’yle Cübbeli Ahmet’in ağzından çıkan sözlerle belirlenmesi” konusunu araştırmaya yoğunlaşmamız gerek. Lambayla ampulün farkını konuşmaya ancak o zaman başlayabiliriz sanırım...