Sayı saymayı, kalabalıklara ilişkin tahminlerde bulunmayı pek beceremem. Cumartesi günü, hava tahminlerine de inat güzel bir havada, krizin faturasını ödemeyeceğiz diyen on...

Sayı saymayı, kalabalıklara ilişkin tahminlerde bulunmayı pek beceremem. Cumartesi günü,  hava tahminlerine de inat güzel bir havada, krizin faturasını ödemeyeceğiz diyen on binler toplandı Ankara’da. Alanda karşılaştığım dostlardan kimi 40 bin dedi, kimi 50-60, kimi de 100 bin… “Son yılların en kalabalık mitingi” değerlendirmesinde anlaştı herkes. Coşku ve moral o sayıları da kat kat aşan düzeydeydi.

Keşke, Eğitim-Sen Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Tuğrul Çulha’nın başına gelen kaza da olmasaydı. Çulha’ya acil şifalar diliyor, bir an önce sağlığına kavuşup aramızdaki yerini almasını umuyorum.

Sokaklar ısınıyor, siyaset hareketleniyor. Çulhalar aramızda olmalı; sağ salim, dimdik! Sokakların ısınmasını, siyasetin hareketlenmesini biraz kitlesel işsizlik habercisi krize bağlamak gerekse de, biraz da, belki daha çok, yaklaşan yerel seçimlere bağlamak gerek.

AKP, hemen 22 Temmuz “zaferi” sonrasında “Hedef İzmir, Diyarbakır ve Çankaya. İleri!” diye verdiği yerel seçim startını hafta sonundaki Kızılcahamam toplantısında yeniledi. Artık, somut adaylar üzerinden yürüyecek kampanya. AKP önemli iller için adaylarını da açıklayacak önümüzdeki günlerde.

Kızılcahamam’da, bir de, yine ve yeniden “açılım” kararı alındı. “Alevi Açılımı”… Açılıma doymayan Aleviler varsa, seçim öncesinde, belki ilgi gösterirler AKP’ye!

AKP’nin kampanyası, elinde olan belediyelerde, yardımlar ve şehrin makyajına dönük yoğun faaliyetlerle de sürüyor. Yollar asfaltlanıyor, kış ortası yeni parklar, fıskiyeli havuzlar yapılıyor. Tam da sandığa giderken, insanların “Bizim başkan iyi çalışıyor” duygusunu yaşaması için kesenin ağzı açılıyor.

Erdoğan’ın iktidara geldiği günlerde şu uzun bayram tatilleri için söylediklerini anımsıyor musunuz? Hani şu; “Kaybedecek bir dakikamız, bir günümüz bile yok. Çalışmamız gerek” diyerek cumaları hafta sonuna eklemeyi reddeden, “9 günlük tatil de nerede görülmüş” diyen söylemi. Ne oldu o söyleme? İnsanların çalışacak işleri kalmadığı, krizdeki fabrikalar çalışanları ücretsiz izine gönderdiği, işten çıkardığı için mi, yoksa yerel seçim öncesi gönülleri hoş tutmak için mi unutuldu o sözler.

Aday adaylığı, adaylık yarışı… Bunlar da epey neşelendirecek siyaseti. Aytaç Durak, “Ben öyle temayül yoklamasına falan alışık değilim” diyerek istifasını gönderdi bile Erdoğan’a. Mustafa Sarıgül de DSP rozetini taktı yakasına…

Ana muhalefet de hareketlendi, farkındaysanız. Sayın Baykal ha babam yeni üyeler kaydediyor partiye; türbanlı, çarşaflı demeden. Şimdi, göze görünen işler yapma vakti ya artık, adeta çarşaf şov yapıyor CHP. Allah için, göze görünmenin de ötesinde, göze batıyor!

CHP’nin seçim öncesinde sadece çarşafa sarıldığını söylemek haksızlık olur. Geçmişte sırtını döndüğü kimi sol, sosyal demokrat isimlere de yöneliyor. Ankara’da Murat Karayalçın, İstanbul’da Ercan Karakaş, ipi göğüslemelerini gönülden istediğim isimler. Sefa Sirmen İzmit’ten aday. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara eski Şube Başkanı dostumuz Yüksel Işık da Çankaya aday adaylığı için hamlesini yaptı. Kısacası, isimler şimdi zamanı…

DTP de seçim turları atmaya başladı. “Bu seçimde ya barışa oy vereceksiniz, ya savaşa” diye sesleniyor seçmene…Ya sosyalistler, sosyalist partiler? Artık onların da yüksek sesle konuşma vakti geldi. Alınan kararların, seçim stratejilerinin toplumla paylaşılması, somut adımların atılması, adaylar üzerinden konuşulmaya başlanması için daha fazla zaman kalmadı.

29 Kasım’da Ankara’nın tanık olduğu coşku, aslında, AKP’ye karşı etkin bir sol muhalefet arayışının da ifadesiydi. Sosyalistlerin aralarındaki “farklar”ı bir seçim var diye bir kenara bırakmaları, yok saymaları gerekmiyor. Doğru da değil. Farklılıklar, farklı sosyalist bakışlar olacak. Ancak, bütün o farlılıklara karşın ortak duruşlar da mümkün. Mümkün olmalı!

Yerel seçimler bir fırsat aslında. 29 Kasım mitingi coşkusu o fırsatı kullanmaya dönük bir çağrıydı da!