Yaşam benim ölü ağzımdan filizlenecek der Bataille.

Yaşam denilen ve insan türünün tekeline aldığı canlılık hali ilk önce ölüleri şehrin dışına atmıştı. İnsanlık tarihinin ilk gettolarını ölüler oluşturdu. Ölülerimizin bedenlerini hızla kendimizden ayırıp şehirlerimizin, köylerimizin dışına attık. Onlar için ebedi istirahat dediğimiz mezarlıkları bizden çok uzaklara inşa ettik. Nesneleştirilen beden ve onun ölümü yaşamdan soyutlandı.

İnsan türü yalnızca yaşamı değil aslında önemsiz bir parçası olduğu doğayı da nesneleştirdi. Ağaç ve hayvan, taş ve su, hava ve gülmek, el ve yaprak, kısacası her şey insan tarafından şeyleştirildi. Önce kendi bedeninden tiksinmeyi öğrenen insan, kendine yabancılaşmakla kalmadı doğanın bütün unsurlarına da hızla yabancılaştı. Söylediğim gibi, aslında önemsiz bir parçasını oluşturduğu doğa artık onun emrinde olan bir nesneydi. “Doğayı koruyalım” sloganının aslında bir çeşit acizlik içermesinin en önemli nedeni bizzat insanın varlığının sürekliliğiydi. İnsan var olduğu sürece başta kendi bedeni olmak üzere dışındaki her şey de korunması ya da yok edilmesi gereken bir nesne halinde bilincinde inşa edilecekti. Ve insana ait olan ne varsa bu yabancılaşmadan kaçamadı. Bedenin bütün sıvıları, insanın dışkısı, vücuttan atılan her şey, yani aslında bedenin organik bir parçası olan her şey, iğrenilecek hale dönüştürüldü. Bataille’ın “Bok koktuğu için mi iğrençtir, iğrenç olduğu için mi kokar?” sorusu aslında tam da insanın kendi bedeniyle olan ilişkisini orta yerinden kırmak içindi.

Ölümün vahşileştirilmesiyle insanın kendi bedeniyle olan ilişkisi bir kat daha değiştirilmiştir. Diyet, sağlıklı beslenme, spor, ilaç, katkı maddesi, şişmanlık, selülit, fit olmak, bitki çayı. Artık yaşamak biraz daha ağırdır.

İnsan başta kendine olmak üzere parçası olduğu bütün evrene yabancılaşmıştır. Ölüm korkulacak ve yaşamın dışında kalan bir olguya dönüştürülerek Aries’nin dediği gibi vahşileştirilmiştir. Modern insan iç çekiştir. Ölmemek için, ölümü unutmak için, ölümü unutturmak için mücadele etmektedir. İşte erotizmin aramızdan yavaşça ayrılıp yerini pornografiye terk etmesinin nedeni de budur. Çünkü erotizm hayatın olduğu haliyle kabul edilmesi olumlanmasıdır. Hem de ölümün farkındalığını hatırlatan bir olumlamadır. Ölüm de erotizm de insanı insan yapan ve tam da bu nedenle onu doğadan ve evrenin geri kalanından koparan aklın sınırlarının dışındadır. Fayda sağlamak üzere yaşamaya çalışanların dünyasının ötesindedir. Ölümün kendisi ve aşkla sevişenler bütün ilişkilerden, kavramlardan ve değerlerden faydalananların, onları sömürenlerin ve onlardan çıkar sağlayanların dünyasına dur deyip ara verdirmektedir. İkisi de aklın sorularının ve cevaplarının dışındadır. Ve ikisi de mutlak suretle yaşanacaktır. Ve eğer iyi anlaşılmazlarsa yerlerini yabancılaşmış, canlı mı canlı ama robot mu robot insanlara bırakacaklardır. Yapay zekaya sahip robotlar kapımızda, pornografi parmaklarımızın ucundadır. Bugün çoğu bedensel faaliyetler iğrenmenin dışında utanmaya dönüştürülmüş ve yapılması, gerçekleştirilmesi bile engellenmiştir. O nedenle aşk yalnızca üremenin aracıysa makbul, dokunmak yalnızca yarar sağlıyorsa kabul edilebilirdir. Şiddet kendi türünü bile nesneleştirmeye başlayan insanın gündelik faaliyeti haline gelmeye başlamıştır. Bugün Ortadoğu’da örgütlü ve sistematik olarak yapılan şiddet dağınık biçimde dünya üzerinde sürdürülmektedir. Her şeyin nesneleşip, eşyalaştırıldığı ve hatta eşyaların bile faydalarına göre bir hiyerarşiye sokulduğu bu dünyada bu şiddet devam edecektir. Beyaz-erkek-insan kendi dışındaki her şeyi tarumar ederek yoluna devam etmektedir. Bu dünya bu haliyle kimimizi teslim almıştır, kimimizi almaya çalışmaktadır, -böyle giderse- hepimizi alacaktır. Erotizm yoktur. Estetik kaygı kalmamıştır. Cinsellik eskiden ahlakın alanına sokulup kötürümleştirilmeye çalışılırken şimdilerde psikiyatrinin kucağına atılmıştır. Ölümse unutturulmaya çalışılmaktadır. Ölümün vahşileştirilmesiyle insanın kendi bedeniyle olan ilişkisi bir kat daha değiştirilmiştir. Diyet, sağlıklı beslenme, spor, ilaç, katkı maddesi, şişmanlık, selülit, fit olmak, bitki çayı. Artık yaşamak biraz daha ağırdır. Ve daha da önemlisi zevksizdir.
Bataille’ın dediği gibi “bu ölmek değil ama ölü olmaktır”. Ve hayat her şeyden iğrenmek için türlü nedenler yaratmaya devam etmektedir.