Palto, çağdaş sanat çalışmalarıyla bilinen Kutluğ Ataman’ın 2003-2005 arası üzerinde çalıştığı bir film projesiydi.

2005-2006 döneminde, BSB’yi (Belgesel Sinemacılar Birliği) temsilen Kültür Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulu Üyesi olarak görev yaptım. O iki yıl boyunca ‘sinema piyasası’nda çok tuhaf olaylar yaşadım ama en rahatsız edicisi bu Palto’dan çıkmıştı.

Şubat 2005’te, Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün İstanbul Tepebaşı’ndaki binasında yapılan toplantıda dönemin genel müdürü, proje dosyalarının bize teslimi ve değerlendirilmesiyle ilgili bilgiler verirken, üyeleri bir proje hakkında uyardı: “MİT, Kutluğ Ataman’ın Palto adlı projesinin desteklenmesini istemiyor.”

Sinema oyuncularının temsilcisi olarak kurulda bulunan Güler Hanım’la (Ökten) şaşkınlık içinde birbirimize baktığımızı anımsıyorum. İkimiz de çok huzursuz olmuştuk; MİT veya başka bir devlet kurumu, kurula böyle direktifler veremezdi. İtirazımızı dile getirmeye çalıştık, ama yakın gelecekte yaşanacak huzursuzlukların kaynağı olan konu, o gün daha fazla tartışılmadan kapatıldı.

Palto projesini merakla okudum. Askeri harekat sonrası Kıbrıs’ta bir eve yerleştirilen Türk aileyle kendilerinden önce o evde yaşamış Rum ailenin dramının kesişmesini anlatan çok iyi bir senaryosu vardı. Genç kadının (Zuhal Olcay canlandıracaktı) annesi ve küçük kızıyla eve alışmaya çalışırken buldukları bir palto, paylaşılamayan adanın trajik sembolüne dönüşüyordu.

Senaryo, Türkiye’nin Kıbrıs hakkındaki uluslararası politikasına uymuyor, olaya tümüyle insani bakış açısıyla yaklaşıyordu. Devletin böyle bir projeye soğuk bakması doğaldı yani... Ama devletin nasıl baktığı bizi ilgilendirmiyordu. Daha doğrusu, ilgilendirmemeliydi. O kurulda sinema sektörünü temsil eden insanlar, projelere her şeyden önce sinematografik estetik ölçütlerle yaklaşmalıydı. Hatta bunu mümkün olduğunca nesnel standartlara bağlamak için bir değerlendirme formu bile hazırlanmıştı: Her projeyi 100 puan üzerinden değerlendirecek, puanları da projenin özgünlüğü, sinemaya katkısı, maliyetinin gerçekçiliği gibi çeşitli ölçütler üzerinden verecektik.

Toplantı günü geldi çattı. Biri bakanlık temsilcisi olmak üzere toplam dokuz üyeden oluşan kurulda Palto, oy çokluğuyla reddedildi. Güler Ökten ve ben kurulu ikna etmeye çalıştık; projenin çok iyi bir senaryoya sahip olduğunu, iyi bir ekiple yapılacağını, kurul çalışması sırasında devlet kurumlarının bu tür müdahalelerine karşı durmamız gerektiğini söyledik. Bazı üyeler, oylarında “MİT istemiyor” tehdidinin etkili olmadığını, Ataman’ın iki projeyle başvurduğunu, bunlardan İki Genç Kız’ı desteklemeyi tercih ettiklerini söyledi. Ama diğer projeyle kıyaslandığında Palto o kadar iyiydi ki, bahaneler hiç inandırıcı gelmiyordu. Bunun üzerine, eğer kurul böyle ideolojik müdahalelerle çalışacaksa bunu bir şekilde basına duyuracağımı dile getirdim.

Yaptım da! Temmuz 2005’te Radikal Gazetesi’nden Olkan Özyurt kampüse gelip benimle röportaj yaptı. O gün anlattıklarım, ertesi gün Radikal’in manşetinde “MİT sinemaya da el attı” başlığıyla yayımlandı. Özyurt, Palto meselesini kurul üyelerinden Güler Hanım ve Özgül Kıvanç’la da konuşmuş, iddiayı doğruladıktan sonra haber yapmıştı. İzleyen günlerde bakanlıktan ses çıkmadı, MİT ise “Haber doğru değil. Biz bu tür kurullara hiçbir zaman müdahale etmeyiz” şeklinde özetlenebilecek kısa bir basın açıklaması yayımladı.

Palto’nun desteklenmesini istemeyen gerçekten MİT miydi, başka bir devlet kurumu muydu, yoksa aslında kimsenin haberi yoktu da, bakanlık bünyesinde senaryoyu okuyan birileri milliyetçi-muhafazakâr duygularla harekete geçip kurulu korkutmak için böyle bir yalan mı uydurmuştu, hâlâ bilmiyorum. Çok önemli de değil artık, sonuçta o güzel proje reddedildi, dosya kapandı, konu unutuldu.

Kutluğ Ataman’ın kurulda yaşananlarla ilgili bir soruya “böyle bir şey olmadığını, projesine hiçbir müdahale yapılmadığını” söylediğini anımsıyorum. Zaten ben de Ataman’a baskı yapıldığını değil, bu MİT söylentisiyle kurula baskı yapıldığını söylemiştim.

Peki sonra?

Sonrası yok. Palto filmi yapılmadı.

2006’da KaosGL’deki bir röportajda Ataman, “Şimdi sırada Palto var. Nasıl bir çalışma bu?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı: “Çocuk filmi. Komik. Eğlenceli. Şimdiye kadar yaptığım en apolitik iş.”

Ne?! Benim okuduğum senaryoda Türk ve Rum iki çocuk vardı ama bu bir ‘çocuk filmi’ değildi. Kesinlikle komik ve eğlenceli bir öykü de değildi. Apolitik hiç değildi! Peki ne oluyordu?

Sonraki yıllarda Ataman, iktidarın çok sevdiği isimlerden birine dönüştü. AKP’nin baskısını hiç hissetmediğini söyledi, Gezi Direnişi hakkında ipe sapa gelmez bir sürü suçlama yaptı. Ama Palto’yu bir türlü yapmadı...

İşte sorduğum o Palto’dur. Selanik Film Festivali’nde senaryo desteği kazanan, Eurimages’dan destek alan, Türkiye’de 3-5 gün boyunca ortalığı karıştıran o Palto, nerede?