Hugo Chavez de,

Andrew Gardner
Geçen haftalarda Latin Amerika'da yapılan iki seçim, hem bölge hem de Venezuela'nın Bolivarcı devrimi açısından bir gerileme yarattı. Kolombiya ve Peru'da seçmenler geleneksel Amerikan yanlısı adayları destekleyerek, sol kanat Başkan adaylarını reddettiler. Bu seçimlerin Venezuela'daki Bolivarcı süreç açısından önemi, sürecin hedeflerine bakarak anlaşılabilir.

Venezuela'daki devrimin ilham kaynağı Venezuela'nın bağımsızlık kahramanı Simon Bolivar, 1830 yılındaki ölümünden önce ordusunun başında beraber Bolivya, Kolombiya, Ekvador, Panama, Peru ve Venezuela'yı sömürgeci baskıdan kurtaran kişiydi. Amacı İspanya'dan bağımsız ülkeler yaratmakla sınırlı değildi. Halkları için gerçek kurtuluşu sağlamak üzere bu ülkeler arasında birleşmeyi de gerçekleştirmekti. Hugo Chavez de, Bolivar gibi Latin Amerika'yı birleştirme temasına sahip çıkıyor. Bu, onun için evindeki yoksullukla mücadele kadar önemli. Bu nedenle Bolivar devletleri olan Kolombiya ve Peru'daki seçimler hem Venezuela hükümeti hem de halkı tarafından ilgiyle izlendi.

28 Mayıs'ta Kolombiya'da Alvaro Uribe, oyların yüzde 62'sini alarak Başkan seçildi ve muhafazakar politikalarını ve sol kanat gerillalara karşı aldığı önlemleri sürdüreceğini açıkladı. En güçlü solcu rakibi Caros Gaviria oyların yüzde 22'sini alarak ikinci oldu. Uribe, Latin Amerika'nın entegrasyonunu benimsemektense, George Bush ile yakın müttefik olmayı ve Washington ile serbest ticaret anlaşmaları imzalamayı yeğledi. Venezuela ve Bolivya ile ideolojik karşıtlığı olan Uribe'nin seçimlerin ilk turunda elde ettiği zafer, Bolivya'da Eva Morales'in elde ettiğinden çok daha güçlü ve Hugo Chavez'in elde ettiği ezici çoğunluğa da çok yakın.

Her ne kadar chavistalar tarafından memnuniyetsizlikle karşılandıysa da Uribe'nin Kolombiya'da elde ettiği zafer, Venezuela'da sadece tahmin edilmekle kalmadı, homurdanarak kabul da edildi. Politik farklılıklarına karşın Kolombiya ve Venezuela Devlet Başkanları iyi ilişkiler içinde ve iki komşu ülke karşılıklı bir kabullenme politikası güdüyor. Kolombiya'da seçimleri başını güvenlik sorunun çektiği yerel konular belirledi.

Uribe, sol kanat gerillaların, sağ kanat paramiliterlerin ve ordunun yolaçtığı şiddeti azaltarak ve vatandaşlarını yaşadıkları şehirlerde kaçırılmaya karşı daha güvenli kılarak popülaritesini arttırdı. Ancak Peru'da muharebe, seçimlerde Latin Amerika'ya özgü temalar üstünden yapıldı. Ülke kaynaklarının mülkiyeti ve kontrolü, ABD ve diğer Latin Amerika ülkeleri ile kurulan ilişkiler seçim tartışmalarını belirledi. Buna ek olarak eski neoliberal Başkan Alejandro Toledo, ABD ile imzaladığı serbest ticaret anlaşması ve ülke kaynaklarının millileştirilmesi girişimleriyle kalabalık yerli halkların tepkisini çekti ve sadece yüzde 8 civarında bir onay aldı. Ayrıca Ollanta Humala, Peru'nun ABD ile ilişkilerini değiştirme ve doğal kaynakları millileştirme sözleriyle sol adına güvenilir bir adaydı. Bu talepler Latin Amerika'nın diğer ülkelerinde seçimi kazanma konusunda işe yarar bir platform olmakla beraber, Peru'da işe yaramadı. Muhafazakar Alan Garcia, ikinci turda oyların yüzde 50'sinden fazlasını alarak Humala'yı yendi. Peki yanlış olan neydi?

Bazı chavistalar işi adayların kişilikleri ve Alan Garcia'nın Humala'nın radikal gündemine karşı olanlar kadar ılımlı sola da hitap edebilmesine bağlıyor. Devrim yanlısı Venezuelalılar seçimlerin ABD için bir zafer olduğunu homurdanır ve geçerliliğini tartışırken, gerçekte seçimler Bolivarcı Devrim politikalarına ve daha da kötüsü Chavez'in Peru'nun içişlerine karışmasına karşı olduklarını ortaya koyuyor. Chavez, daha seçim kampanyası başlamadan Humala'nın destekçisi olduğunu açıkladı ve ilk turda rakibi olan Flores Nano'yu da oligarşinin adayı olarak ilan etti. Çekişmenin ikinci turunda Chavez, Alan Garcia'ya kişisel saldırılar yöneltmeye başladı ve konu Peru ve Venezuela arasında bir olay haline geldi. Sonuçta karşılıklı olarak büyükelçilerini geri çektiler ve Amerikan Devletleri Örgütü Venezuela'yı Peru'nun içişlerine karıştığı için payladı. Sonuçta Garcia, Humala'nın Chavez ile olan ilişkilerini politik malzeme yapmayı bildi ve Humala bile yaptığı yorumlar nedeniyle Chavez'i açıkca eleştirmek zorunda kaldı.

Seçimleri kazandığında Garcia, destekçilerini şu sözlerle kutladı: "Bay Hugo Chavez'in bizi militarist ve Güney Amerika'yı hedefleyen gerici yayılma projesine katma girişimini boşa çıkardınız. Bu gün Peru, 'Hayır' dedi". Chavez, Garcia yönetimi boyunca Peru'da resmi temsilci bulundurmayacaklarını açıkladı.

Sonuçlar Latin Amerika solu için ve Bolivarcı birleşme politikaları açısından kötü. İki muhafazakar başkanın seçimi, solun Arjantin, Uruguay, Ekvator, Şili ve Bolivya'daki başarılarının ardından geldi. Kıtadaki başarı öforisinin ardından artık solun bölünmelerin sürdüğünü ve bütünleşme hareketinin de daha çok yolu olduğunu itiraf etmesi gerekiyor. Sonuçlar Hugo Chavez açısından da, Latin Amerika halkları adına konuşamayacağı ve ekonomik ulıusalcılığa verdiği desteğin de her zaman günü kurtarmayacağını ortaya koyuyor.