1936 yılında kabul edilen İş Yasası ile işçinin kazandığı “en önemli haklar” arasına giren kıdem tazminatının fon sistemi ile yönetilme hazırlığına İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sayım Yorgun tepki gösterdi. Varlık Fonu, Bireysel Emeklilik Fonu ve İşsizlik Fonu gibi fonların amacı dışında kullanıldığını ve bunun “pansuman çözüm” olmaktan öteye gidemediğini ifade eden […]

Prof. Dr. Sayım Yorgun: Kıdem fonu işçiye de işverene de zarar

1936 yılında kabul edilen İş Yasası ile işçinin kazandığı “en önemli haklar” arasına giren kıdem tazminatının fon sistemi ile yönetilme hazırlığına İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sayım Yorgun tepki gösterdi.

Varlık Fonu, Bireysel Emeklilik Fonu ve İşsizlik Fonu gibi fonların amacı dışında kullanıldığını ve bunun “pansuman çözüm” olmaktan öteye gidemediğini ifade eden Yorgun, “Hükümet yine günü kurtarma hamlesi yapıyor” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı ‘kıdem tazminatı fonu’ girişimine tepkiler sürüyor. Fonu, “reform” olarak duyuran Bakan Albayrak, yaklaşık 15 milyon çalışanı ve iki milyon işvereni ilgilendiren kıdem tazminatı düzenlemesine yönelik, “Tüm paydaşların katılımıyla kıdem tazminatı reformunu hayata geçireceğiz. Kıdem tazminatı fonu ile BES’in entegrasyonu planlanıyor. Yeni yapıyla birlikte 5 yılda sistemde biriken fonların milli gelirin yüzde 10’unun üstüne çıkacağını öngörüyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Bu plan, konunun uzmanları tarafından eleştiri ile karşılandı.

PLANDAN VAZGEÇİLMELİ

Türkiye’nin fonlar tarihi incelendiğinde olumsuz bir tablo ile karşılaşıldığını ve fonların “amaçları dışında” kullanıldığını ifade eden Prof. Dr. Sayım Yorgun, BirGün’e yaptığı değerlendirmede, hükümetin bu plandan vazgeçmesi gerektiğini, aksi halde hem işçilerin hem de işverenlerin zarar göreceğini söyledi.

Anlık ihtiyaçların giderilmesi için kazanılmış haklara göz dikilemeyeceğini, bunun bir hak ihlali olduğunu belirten Yorgun, “Hükümet, ‘biz fonlarla ne yapmak istiyoruz’ sorusuna doğru düzgün bir cevap veremiyor. Kıdem tazminatının yararlanma şartlarında ciddi sıkılaştırma söz konusu. Unutulmasın ki kıdem tazminatı sadece işçiyi değil, işvereni de koruyan bir mekanizmadır; çünkü tazminat nedeniyle işveren işçisini kaybetmiyor, işçi de işini kaybetmiyor. Bu ikisi arasında bir denge söz konusuydu. Bu dengeyi dikkate almadan yapılacak düzenlemenin çok da faydalı olmayacağı kanaatindeyim. Üstelik bu dengenin bozulmasının sistemin işleyişine olumsuz yönde etkisi olabilir” dedi.

KAYIT ALTINA ALMAZ

Hükümetin yeni fonu kamuoyuna duyururken sunduğu gerekçeler arasında yer alan “Kayıt dışı çalışmayı kayıt altına almayı amaçlıyoruz” sözlerinin gerçeği yansıtmadığını söyleyen Yorgun, “Keşke denildiği gibi kayıt dışını kayıt altına almaya yarayan bir sistem olsaydı; ancak ortada böyle bir durum yok. Çünkü kayıt dışını kayıt altına alma süreci, farklı bir süreç ve mesai gerektirir. O süreçle fon arasında bir ilişki kurmak çok zordur” diye konuştu.

SESSİZ KALANLARA TEPKİ

İşçinin izni alınmadan yapılacak bir düzenlemenin birçok problemi ortaya çıkaracağını dile getiren Prof. Dr. Yorgun, “Mevcut kıdem tazminatı sisteminin zaten sorunlu tarafları vardı. Mesela işletmelerin iflası halinde koruyucu bir mekanizma yoktu. Kendi isteği ile işinden ayrılan işçilerin büyük çoğunluğu tazminat alamıyordu. Yani kıdem tazminatı bütün işçilerin yararlanabileceği bir hak değildi. Bunun genişletilmesi gerekirken komple bir fon oluşturulması ve paraların bu fona devredilmesi yanlış olur. İktidar ekonomiyi şu anda kötü bir yere getirdi. Bir sıkışmışlık söz konusu. Bu sıkışmışlığı aşmak için çeşitli yollar arıyor ve bu yollar arasındaki en kolayı da işçi haklarıdır. Bunu doğru bulmam ve bunun karşısında susan sendikaları da sendika olarak görmem” ifadelerini kullandı.

SENDİKALAR ÇÜRÜYOR

Prof. Dr. Yorgun, bazı sendikaların iktidarın arka bahçesi gibi hareket ettiğini, ancak sendikal hareketin “muhalif hareket” olması gerektiğini hatırlatarak, “İktidar, sendikaları yönlendiriyor. Bu durum da sendikaları çürütüyor. Sendika siyaset ilişkisi dediğimizde, sendikaların siyaset üzerindeki etkisinden bahsederiz; ama ülkemizde tam tersi bir durumdan bahsetmiş oluyoruz. Bir kısım sendika bu düzenlemeye onay verdiğini ve memnun olduğunu açıkladı. O halde tam olarak neye onay verdiklerini, neyi kabul ettiklerini açıklamaları gerekiyor. Bence neye ‘evet’ dediklerini dahi bilmiyorlar” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmiş yıllarda, “Tarafların rızasını almadan bir düzenleme yapmayacağız” sözünü de hatırlatan Yorgun, mevcut sistemin bu rıza alınmadan hayata geçirilmek istendiğini vurguladı.

HAK KAYBI DOĞAR

Çalışma hayatına yeni başlayacak yurttaşlara yönelik bir düzenleme getirilince eski çalışanlar ile yeni çalışanlar arasında oluşacak eşitsizlik durumunun ve hak kayıplarının titizlikle incelenmesi gerektiğini kaydeden Yorgun, “taşerona kadro” düzenlemesini örnek gösterdi.

Bu düzenlemenin de büyük bir müjde olarak lanse edildiğini hatırlatan Yorgun, “Fakat taşeronun içinde bulunduğu şartlar değişmedi. Yine daimi işçi ile aralarında ciddi bir uçurum var. Eksik haklarla çalışıyorlar. Maaşları daha az. Günü kurtarmış olabiliriz; ama bunlar bir süre sonra yine ciddi problemler olarak karşımıza çıkacak. Taşeron meselesi ilk gündeme geldiğinde Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde de söyledim. Eğer siz Anayasa’da ve yasanızda taşeronluğa sınırlama getirdiyseniz ona önce kamunun uyması gerekiyor. Ancak yargı kararlarıyla ispat edildi ki kamu bu düzenlemelerin hiçbirine uymamış. Kamunun uymamasının sonuçlarını şimdi yaşıyoruz” dedi.

***

İŞVEREN DE FONA MESAFELİ

Oluşturulması planlanan kıdem tazminatı fonuna yalnızca işçilerin karşı çıktığı algısının oluşturulduğunu, ancak işçiler kadar işverenlerin de fona karşı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yorgun, şunları söyledi:

“Bu, onlar için ciddi bir maddi külfet demek. Devlet onlar lehine birkaç düzeltme yaparsa sıcak bakabilirler; ancak bu da pek mümkün görünmüyor. Bir düşünün, kıdem tazminatı gibi bir yükümlülüğünüz var, 10-15 sene sonra, hatta bazı işçilere 25 sene sonra ödeme yapacaksınız. Şimdi öyle bir sistem getiriliyor ki her ay bu fona ödeme yapmak zorunda kalacaksınız.

Kasanızdan her ay, bugüne kadar yapılmayan bir ödeme çıkacak. Kıdem ödememek için çeşitli oyunlar çeviren işverenleri saymıyorum bile. Onlar daha da karşıdır. Bunu da düşündüğümüzde sorun daha da büyüyor. Sendikalı olan işyerlerini bu tanımdan uzak tutuyorum; çünkü onlar zaten belirli bir miktar da olsa her ay bu şekilde ödemeler yapıyor. Sorunun tüm boyutlarını kavrarsak kıdem tazminatı fonuna neden mesafeli yaklaştığımız da daha rahat anlaşılır.”