Rusya’da  Wagner darbesi

Yusuf Tuna Koç

23 Haziran Cuma gecesi, Rus paralı asker şirketi Wagner, Rusya Savunma Bakanı Şoygu’yu teslim almak niyetiyle silahlı ayaklanma başlattı. İlk bakışta olanlar, darbeler ülkesinin yurttaşları olarak bir analoji yapacak olursak; “SADAT 15 Temmuz’a kalkışsa ve Erdoğan’ı değil Hulusi Akar-Yaşar Güler ikilisini hedef alsa ne olurdu?” gibi bir duruma tekabül ediyor. Gerçekten de Wagner-Putin ilişkisi; Erdoğan-SADAT ilişkisine çok benziyor, hatta Türkiye versiyonundan bahsedilirken hem benzerlikleri hem de iş birliklerini vurgulamak amacıyla Wagner’in adı çokça geçiyordu.

Putin; Rusya dışında operasyonel esnekliğe sahip askeri müdahalelerde kullanmak için Wagner’in kuruluşundan beri en büyük siyasi destekçisiydi. Prizoghin de bundan birkaç ay öncesine kadar Devlet başkanının yakın çemberindeki önemli isimlerden biri sayılıyordu. Rusya’nın sınır ötesinde; özellikle orta doğudaki askeri varlığı açısından önemli bir güç haline gelen Wagner, Libya’da, Suriye’de askeri operasyonlarda yer alıyordu. Zaten bu tarz yapılar asıl olarak sınır ötesi, hatta mümkünse vekalet savaşları için yararlıdır. Çünkü örneğin bir ülkenin kendi sınırlarını korurken yaşayabileceği asker kaybı nispeten doğal karşılanabilirken, neden ordu mensuplarının ülkeyle alakasız bölgelerde yaşamlarını kaybedeceği ise ciddi tepki toplayabilir. Wagner, bir yanıyla bu tepkinin de önüne geçerek, orta doğuda ağır can kaybı ihtimali yüksek sıcak çatışmalı operasyonlarda Putin’in hem dışarıda hem içeride işine yarıyordu. Fakat bu durum, Rus ordusu ile Wagner’in yapısının birbirinden çok farklı olduğu yanılgısını yaratmasın, Wagner’in paralı asker grubunun çekirdeğini, asıl olarak Rus ordusunda eğitim ve görev almış sözleşmeli askerler oluşturuyor, bir dönem orduda görev alan bu tecrübeli askerleri grup daha iyi ücretler ve esnek koşullarla istihdam ediyordu. Fakat bahsettiğim gibi jeopolitik güç mücadelelerinde ölenlerin üzerinde Rus ordusu değil Wagner üniforması olması dışarıda da içeride de Putin’in sorgulanma ihtimalini azaltma işlevi görüyordu. İşler, asıl olarak Ukrayna’da değişti.

Bugün vatana ihanet suçlamasıyla hakkında yakalama kararı çıkarılan Wagner’in lideri Yevgeny Prizoghin, geçmişten beri Milli Savunma Bakanı Şoygu ile mesafeliydi, savaşın başlaması ile birlikte ise artık kendisini cephede de belli eden bir gerilime dönüştü. Prizoghin, asker kökenli olmayan Şoygu’yu vasıfsız görüyor ve bunu her fırsatta vurguluyordu. Esasen ülkenin askeri liderliğine dair girdiği bu rekabetin en önemli propagandif unsurlarından biri de bu; nitekim Cuma günü TV kanallarını hackleyerek yayınladığı korsan bildiride de meseleyi bir iktidar meselesi değil, Şoygu’nun beceriksizliği yüzünden yaşamını kaybeden Rus askerlerinin intikamı olarak lanse ediyor.

Fakat bugün yaşanan bu kısmi darbe girişiminin tek öncülü bu değil. Ocak ayında Ukrayna’nın Bakhmut bölgesinin ele geçirilmesinde görev alan Wagner güçleri ağır kayıplar yaşamış, bu kayıplar Putin yönetimi ve Prizoghin arasında gerilime sebep olmuştu. İki hafta önce Amerikan basınında yer alan bir haber, Wagner lideri Prizoghin’in Ukrayna’ya Bakhmut’tan çekilmeleri karşılığında kendilerine Rus askerlerinin yerlerini teklif ettiğini yazdı. Ukrayna, bunu bir tuzak olarak görerek teklifi geri çevirmişti. Belki de böyleydi, bunu bilemiyoruz ancak Bakhmut meselesi, Rusya ve Wagner arasındaki en büyük gerilimlerden birine dönüşmüş olmalı ki Rus hükümeti de Wagner’i gereğinden fazla başına buyruk bularak, daha fazla benzer şirketin operasyonlara dahil edilerek Wagner’in inisiyatifinin kısılacağı yeni bir anlaşma sundu. Fakat Wagner 1 Temmuz’a kadar imzalanması gereken bu anlaşmaya henüz bir karşılık vermemişti. Nitekim Prizoghin, işin sonunu Şoygu’nun askeri liderliği tarafından, Putin’in rızasıyla bir tasfiye olarak görmüş olacak ki son kurşununu bu şekilde harcadı. Yaşanan gerilimin, Putin’i hedef almadığı gibi alsa dahi Rus yönetimine karşı başarılı bir darbe olma olasılığı bugünden çok düşük. Bu iç karışıklık, asıl olarak sıcak çatışma içerisindeki bir ülkede iki ayrı askeri grubun birbirine girmesi olarak ele alırsak, Putin liderliğinin yönetme kabiliyetini uzun erimli olarak zayıflatabilir.

Ülkeyi, üzerlerinde tam kontrol sahibi olduğu bir oligark ve bürokrat çemberi ile yöneten Putin için bu 23 yıldır yaşadığı en büyük kriz. Örneğin Ukrayna savaşının başlamasının ardından da batıdaki kimi oligarkların belirsiz pozisyon alışlarına batı büyük anlamlar yüklerken, Putin yönetimi bu sorunu çok hızlı varlık transferleriyle çözmüştü. Fakat ihanet askeri kanattan gelince, etkisi çok daha büyük oldu, üstelik Gürcistan krizini bile saatler içerisinde çözen Putin, son 48 saatte henüz Wagner güçlerinin ilerleyişini önleyememiş gözüküyor.

Bunu da doğal karşılamak gerek; Rusya ülkeler bazında hala dünyanın en büyük silah üreticisi, ünlü Münih Güvenlik Konferansındaki restinden bu yana Putin Rusya’sı jeopolitik varlığını ekonomik gücünden çok askeri varlığına borçlu. Dolayısıyla burada yenen darbenin anlamı daha büyük.

Son olarak, yazıyı başındaki gibi farklı ülkelerle ilgili bazı analojilerle sonlandırarak, belli başlı ihtimalleri düşünmeye çağıracağım. Wagner’in bugünkü gücünün potansiyeline dair bir varsayım, Rus ordusundan temin ettiği, çatışmalarda kaybettiğini söylediği ancak biriktirdiği iddia edilen teçhizatlar. Suç örgütü lideri Sedat Peker, SADAT ve 15 Temmuz’a dair ifşalarında, 15 Temmuz günü çok fazla silah dağıtıldığı ve bunların geri toplanmadığını, dolayısıyla Türkiye’de artık Özel Harp Dairesi kontrolü dışında bir başka kontrgerilla varlığına dikkat çekmişti, bağlantılarını düşünürsek o ifşaat bir yanıyla da uyarıydı.

Bir başka hatırlatma da Venezuela’ya dair. ABD’nin desteğiyle 2019 yılında Guaido kısıtlı bir askeri güçle Maduro’ya karşı ayaklanma başlatmaya kalkmış, aradığı sivil desteği bulamayınca ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı. Wagner’in her ne kadar varlığını Putin’e ve onun siyasi şahinliğine borçlu olsa da üst üste açılan cephelerle büyüyen bir ‘savaş şirketinin’ çıkarları doğrultusunda Kremlin’e doğrultulabilme ihtimalini gözden kaçırmamalı. Ukrayna ordusuna yapılan teklifle de birleştirilince, sorun yalnızca tasfiye edilemeyecek kadar büyümüş bir gücün kontrolsüzlüğü kadar, bu zaafın cephe ve cephe dışındaki düşmanlarca yönlendirilmesinde de aranabilir.

Bir ders; ister emperyalist blokta ister onunla çelişkili kapitalist bloklarda; demokrasinin gitgide halkın çıkarlarından ve egemenliğinden uzak bir sürece dönüşmesiyle, yönetimlerin en çıplak haliyle çıkar grupları birliğine dönüşmesinin olabilecek en grotesk sonucu ile karşı karşıyayız.

Milliyetçiliğin her yerde yükselişe geçtiği bugünlerde, yıllardır savaşta olan Rusya’da yaşanan bu komik güç mücadelesi gerçek birliğin harcının savaşlarda ve düşmanlıklarda değil, halkın birlik ve egemenliğinde olduğunun en açık kanıtı oldu.