Almanya’nın enerji ihtiyacını karşılamak üzere Rusya’dan alınan ucuz doğalgazı taşıyan boru hatları “Kuzey Akım 1“ ve “Kuzey Akım 2“ye yönelik sabotajla ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. Baltık Denizi’ne döşenen ve büyük bölümü uluslararası sulardan geçerek iki ülkeyi doğrudan birbirine bağlayan bu hatları kimin patlattığı kesin olarak bilinmiyor tabii ki!

Önce iki teori vardı ortalıkta. En az tartışılanı bu hatlara yönelik sabotajların ABD tarafından gerçekleştirilmiş olduğuna dair. Geçmişte de Amerikan ordusunun işlediği “savaş suçları“nı (Vietnam, Kamboçya, Irak) ortaya çıkaran araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, bu sabotajla doğrudan bağlantılı bir istihbarat yetkilisine (tabii kimliğini gizli tutarak) dayandırdığı haberinde bunu açıkça yazmıştı. Ancak ana akım medyadaki tüm haberler ve analizler bir dönemler ABD’de araştırmacı gazeteciliğin saygın bir öncüsü olarak kabul edilen Hersh’in bu haberini çürütme çabasında. “Komplo teoricisi“ diyerek, itibarsızlaştırmaya çalışanlar bile var.

***

Diğer teori de hatların Rusya tarafından patlatıldığıydı. Buna göre Ruslar suçu Ukrayna’ya atıyor ve böylece batılı müttefikleri gözünde Ukrayna’yı zor durumda bırakmayı hedefliyordu. Tartışmanın yeniden alevlenmesi, bu sabotajlarla ilgili soruşturmayı yürüten çevrelere dayandırılan yeni bir iddianın ortaya atılmasından kaynaklanıyor. Önce New York Times ve Die Zeit gazetelerinde yayınlanan bu iddiaya göre sabotaj gerçek kimliği bilinmeyen Ukrayna yanlısı bir grup uzman tarafından gerçekleştirilmiş. Haberlerde altı kişiden oluşan bu sabotaj ekibinin herhangi bir devletin yardımı olmadan bunu gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı da belirtiliyor… Tabii konuda bir ayrıntı yok.

Ukraynalı yetkililer başından beri bu sabotajlarla ilgilerinin olmadığını açıklıyorlardı. Savunma Bakanı’nın açıklaması şöyleydi: “Bu tabii ki bizim özel kuvvetlerimiz için iyi bir kompliman, ancak biz yapmadık.“

***

Rusya, bir yıldır Ukrayna’yı bombalıyor, ülkenin askeri ve ekonomik altyapısını tahrip ediyor. İlk bakışta Ukrayna’nın da Rusya’ya karşı böyle bir harekâtı gerçekleştirmeye hakkı olduğu söylenebilir.

Ancak her iki hattın tek sahibi Rusya değil. Birçok batılı ülke ve şirketin de ortaklığı var. Yüz milyonlarca avroluk zarara yol açan bu sabotaj hem hukuki, ama daha önemlisi ağır siyasi sonuçlar doğurabilir.

Nitekim Almanya’da Federal Başsavcılığın soruşturması “anayasa düşmanı bir sabotaj“ suçlamasıyla yürütülüyor. Savunma ve dışişleri bakanları soruşturmanın sonucunun beklenilmesi tavsiyesinde bulunuyor.

Bütün bunlar bu çatışmanın giderek birçok ülkeyi içine alarak yaygınlaştığını, yaygınlaşacağını gösteriyor. Savaşı sadece Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı olarak göstermeye çalışan uluslararası kampanya çöküyor. Boru hatlarını kimin havaya uçurduğu muhtemelen uzun bir süre sonra ortaya çıkmayacak…

***

Ama bu konuyla ilgili okumalar önce şuradan başlayacak:

ABD, ilki 2011’de, ikincisi de on yıl sonra bitirilen toplam 17-18 milyar euroya mal olan bu hatlara başından beri karşıydı. Polonya, Ukrayna ve Baltık ülkelerinin de karşı olduğu bu enerji hatları başından beri Almanya’da da tartışmalıydı.

Bir kesim, tıpkı ABD ve diğer ülkeler gibi bunların Almanya’yı enerji konusunda Rusya’ya bağımlı kılacağını, Almanya’nın bu yolla Putin yönetimini ve onun batıya karşı saldırgan politikalarını finanse ettiğini ileri sürüyorlardı. Fosil kaynaklı enerjiye zaten savaş açmış olan Yeşiller Partisi, bu projelere ayrıca doğa tahribatını engellemek gerekçesiyle de karşıydı.

Ancak Alman sanayisinin ihtiyacı olan ucuz enerjiyi sağlayan ve sağlayacak olan her iki boru hattı da, Rusya’yla anlaşan Hıristiyan demokratlar ve sosyal demokratların işbirliğiyle kararlaştırıldı ve tamamlandı. Rusya’nın geçtiğimiz yıl Ukrayna’ya saldırısından kısa bir süre önce birincisi on yıldır işletiliyordu, ikincisinin de inşası yeni bitmiş ancak işletilmesi için start verilmemişti. Bu arada Almanya’da da genel seçimler gerçekleştirilmiş ve 16 yıldır koalisyon hükümetlerinin büyük ortağı olan Hıristiyan demokratlar seçimi kaybetmişti. Seçimi kazanan sosyal demokratlarla Yeşiller ve liberallerin oluşturduğu yeni hükümet, savaş olmasaydı ikinci hattı da işletmeye açacaktı. O zamana kadar da bu projelere karşı olan hükümetin küçük ortakları da bunu içlerine sindireceklerdi.

Alman ekonomisi Rusya’dan alınan ucuz enerjiyle dünya pazarlarındaki ilerlemesini sürdürecekti. Şimdi de ilerliyor ama eskisine göre enerji için çok daha yüksek maliyetleri üstlenmek zorunda. Almanya’da sokaklara dökülen on binlerce barışçının söylemeye çalıştığı da bu…