Sanatçı duygusaldır, düşüncelerini ifade ederken rahattır, beklentileri sanatı ile doğru orantılı olduğu için iktidarla mesafelerini korumakta özen göstermez...

Sanatçı duygusaldır, düşüncelerini ifade ederken rahattır, beklentileri sanatı ile doğru orantılı olduğu için iktidarla mesafelerini korumakta özen göstermez.
Sanatçılar ülkemizde ikiye ayrılırlar.
Devlet Sanatçıları ve Halk Sanatçıları…
Birinci gruptakileri BİRGÜN Gazetesi okurları bazında ayrıntılandırmaya gerek yok.
Halk sanatçılığı ise göreceli, bana göre, sana göre misali.
Erman Toroğlu’nun bir söze vardır.
 “Penaltının sana göre, bana göresi olmaz”
Aslında Halk Sanatçılığının da sana göresi, bana göresi olmaz,
Olmaz ama “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” misali “Yetmez ama evet çiler”  çıktı, sanatçılarında ekseni kaydı.
Sadece sanatçıların değil elbette.
Bu “yetmez ama evet” nasıl bir nane ise, her gittiği yerde keskin kokusu ile ortalığı bayıyor.
Solun çatı oluşumunda, kongre girişimi platformu bileşenleri arasında, YAE’ cileri görünce olmadı dedim, nakıs dedim. Ne işleri var dedim, özeleştirilerini vermeden, toplumun önünde yaptıkları yanlış tercihten ötürü özür dilemeden platform bileşenleri arasında bulunmamaları gerekir dedim.
Çünkü YAE’ ciler anayasa referandumunda kafa karıştırmakta öyle usta manevralar tezgâhlamışlar ki, evvelki gün Altın Portakal Film Festivaline Rutkay Aziz’in konuşmasına dahi yansıdı yaratmış oldukları çevre kirliliği.
Rutkay Aziz, 12 Eylül Faşizmine yönelik sert sözlerinin yanı sıra, dönek olarak nitelediklerine göndermelerde bulunmayı ihmal etmedi.
Referandumda evet oyu veren sanatçılardan Halil Ergün ise durumdan vazife çıkartıp hemen Aziz’e yaftayı yapıştırdı, Fasişt.
Rutkay Aziz ile Halil Ergün bu tartışmaya girerken, ya da medyatörler tarafından kavga kötü söz söylettirme batağına sürüklendirilirken, “Yetmez Ama Evetçiler” ne halt karıştırıyorlar acaba?
Bu bağlamda, Aziz ile Ergün’ün tartışmasını ya da tartışma ortamına sürüklenmelerini hoş karşılamıyorum.
Çünkü Ergün ne kadar çok Dev-Genç’li olduğunu anlatmaya çalışırken maalesef komik oluyor, biz Halil Ergün’ü Yılmaz Güney’in filmleri ile hatırlamak istiyoruz, hatta Yaprak Dökümü Dizisinde ki Ergün’ün dahi zararı yok.
SODEV’ deki çalışmaları ile hatırlamak istiyoruz.
Halil Ergün, unut gitsin referandumda verdiğiniz “Evet” oyunu.
Evet, oyunu verdikten bu zamana kadar geçen zaman diliminde yaptığınız yanlış tercihin farkında olduğunuzu hissediyorum.
Evet, oyu verdiğiniz için hesap sorulması gerekenler siz değilsiniz, YAE’ciler.
O aymazlara, karanlığa soldan kürek çeken o döneklere hesap sorması gerekenler ise onları “Kongre Girişimi” platformuna almışlar.
Bu ne yaman çelişki arkadaş.
Dönekler solun içinde parti kurma çalışmalarında,
Ülkenin iki değerli sanatçısı televizyonlarda Dönek, Fasişt kavgasında.
Sanatçılar elbette duyarlı insanlardır, duygularını ve düşüncelerini ifade ederken laflarını, sözlerini esirgemezler.
Ama bu “döneklik” meselesini kendi içlerinde zamana bıraksınlar, zaman ve mekan kavramları ülkesine bağlı sanatçıları aynı tiyatronun, aynı şarkının korosunda buluşturur.
Esas sorun olan “Yetmez Ama Evetçilerin” halka verdikleri zararı henüz tazmin etmeden yine sol içinde varlıklarını sürdürmelerine yine “sol” tarafından izin verilmesi…