Savaşın Gölgesinde Bir Ülke Sineması: Elia Suleyman ve Burası Cennet Olmalı!

Emine Uçar İlbuğa -  Prof. Dr., Sinema Eleştirmeni

7 Ekim 2023’te radikal İslamcı Hamas’ın yüzlerce insanı öldürmesi ve rehin alması sonrası İsrail’in bu saldırıya karşılık vermesiyle başlayan Gazze Savaşı, İsrail’in kendini savunma hakkını çoktan geride bıraktı ve katliama evrildi. Elbette olay 7 Ekim’de başlamadı, bu sadece Filistin halkının kurtuluş mücadelesindeki son aşamadır. Zulüm ve direniş Filistinlilerin Büyük Felaket (Nakba) olarak adlandırdığı İsrail’in bağımsızlığını ilan edişi ile Filistinlileri zorunlu göçe tabi tuttuğu 1948 yılında başladı ve bugün hala Filistin halkı savaşın ortasında yaşam mücadelesi veriyor. Bu yazı; büyük ölçüde yurtdışında göçmen ve yurtiçinde işgal altında olan bir ülke sineması üzerinedir. 

Savaşın gölgesinde Filistinlilerin yaşadığı bunca zulüm sinema aracılığı ile dünyaya sesini nasıl duyuruyor?  Ya da duyurabiliyor mu? 

Filistin sinema tarihi her ne kadar “1935 yılında Kral Abdel Aziz’in Kudüs ve Yafa ziyaretlerini içeren bir belgesel ile başlatılsa da İngiliz mandası altında sıkı sansür koşullarında henüz filizlenmeye başlayan sinema alanındaki çabaların, 1948’de kurulan İsrail devleti ve ardından Filistinlilerin önce Ürdün ardından Lübnan’a göç etmek zorunda” bırakılmaları sonucu bağımsız bir Filistin sinemasının oluşumunu engelledi ve 1967 savaşından sonra Lübnan’a yerleşen Filistinli sinemacılar daha çok belgesel ağırlıklı filmleri ile adlarını duyurmaya başladı. Ardından Filistinli sinemacılar 1973 yılında yayınladıkları manifesto ile hem var olan Arap sinemasına yönelik köklü bir eleştiri getirdiler hem de yeni sinemacılar olarak alışılmış sinema kalıplarından uzak filmler çekmeyi ve bu süreçte yaşadıkları yenilgilerin nedenlerini ortaya koymayı, Filistin Direniş Hareketi lehine bir bilinç ve davranış geliştirmeyi hedefleyerek; Filistin halkının savaşına destek olacak bir sinema anlayışına vurgu yaptılar ve bugüne kadar, dün ve yarını da anlatmaya dönük bir sinema özlemi ile Filistin Kurtuluş Örgütü Araştırma Merkezi adresinden kurdukları Filistin Sinema Birliği adına, demokratik ve devrimci içerikten esinlenen, Filistin davasını dünyaya tanıtma çerçevesinde filmler üreteceklerini belirttiler (Yedinci Sanat, Kasım-1973). Ve bu amaçla Filistin diasporası, Filistin halkının mücadelelerini, mültecilik, sürgün ve çektikleri acıları temel alan daha fazla belgesel türünde onlarca film çektiler. Ancak İsrail›in 1982›de Lübnan›ı işgali ile FKÖ yapılarının dağıtılması sonucu Filistin sinemasına büyük bir darbe vuruldu ve toparlanmaya çalışan film sektörü ve film arşivleri büyük ölçüde yok oldu. Bu koşullarda film üretimi önemli ölçüde azaldı, daha çok Batı ülkeleri ile ortak yapımlarla filmler çekilebildi, böylece sürgündeki bir Filistin sineması önem kazandı. Örneğin önce Alman Ulusal Kamu Televizyon Kanalı ZDF’in ortak yapımcılığını ve Belçika’da yaşayan Michel Khleifi’nin yönetmenliğini üstlendiği “Celile’de Düğün” (1987) filmiyle Filistin sineması uluslararası bir atılım gerçekleştirdi.  

Ancak az sayıda örneğe karşın hem ekonomik nedenler hem savaş koşullarında Filistin sinemasının devamlılığı 1990’lı yıllara kadar pek mümkün olamadı. Çünkü 1990’ların ortalarına kadar neredeyse tüm bağımsız Filistinli sinemacılar farklı Avrupa ülkeleri ya da Amerika Birleşik Devletleri’nde sürgündeydiler. Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail arasındaki müzakereler sonunda Oslo Anlaşmasının imzalanması, yurtdışında yaşayan bazı sinemacılara Özerk Otoritenin desteğiyle Filistin›in kültürel yaşamını yeniden canlandırabilme umudunu kazandırdı ve ülkelerine geri dönen sinemacılar Filistin’i film yapımının merkezi haline getirdi. Bu dönemde, Filistin film yapımcılığı da değişti ve dönüştü; Elia Suleiman, Sobhi al-Zobaidi, Azza El-Hassan, Tawfik Abu, Hany Abu Assad gibi yönetmenler artık filmlerinde yalnızca ulusal kimlik sorunlarına değinmediler, kendi bakış açılarıyla, kişisel ve parçalı filmlerini daha çok ironik bir dille yaratmaya devam ettiler. Bugün Filistin sineması az da olsa bağımsız Filistinli yönetmenlerin hem kendi ülkelerinde hem de sürgünde kişisel çabaları ile çektikleri filmler, festivallerle adını duyurmaya devam ediyor. 

Burası Cennet Olmalı! 

Nasıra doğumlu Elia Suleyman sinema kariyerine çektiği kısa filmlerle New York’ta başladı ve 1994 yılında Kudüs’e döndü, çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalıştı, aynı zamanda kendi yaşam hikayesinden yola çıkarak yönetmen, yapımcı ve oyuncu olarak yer aldığı ilk uzun filmi olan “Bir Kayboluşun Güncesi”ni (1996) çekti. Bu filmi Venedik Film Festivali’ne seçildi. 2002’de Filistin ve İsrail çatışmasını merkeze aldığı bir ortamda gündelik yaşamın traji komik hallerini konu ettiği ve  Buster Keaton geleneğine yakın bir dille çektiği “Kutsal Direniş” filmi, 55. Cannes Film Festivali’nde Uluslararası Jüri Ödülü’nün sahibi oldu. 2006 yılında, 59. Cannes Film Festivali’nde jüri olarak yer aldı ve 2009’da 1948’lerden itibaren Filistin direnişini biyografik temelli ve absürt bir dille ortaya koyduğu “Geride Kalan” filmiyle 62. Cannes Film Festivali’ne davet edildi. Son olarak Suleyman’ın 2019’da çektiği “Burası Cennet Olmalı” filminde; yeni filmini çekebilmek için finansal destek bulmak üzere yaşadığı Nasıra’dan Paris ve New York’a uzanan şimdiki yolculuğuna onu gölge gibi takip eden geçmişin izleri eşlik ediyor ve Filistinli bir yönetmen olarak hem yaşadığı topraklara hem dünyaya sessiz bir gözlemci olarak dahil oluyor. Suleyman farklı ülkeler, kentler, kıtalar arasında süren sessiz yolculuğunda görüntülerin diliyle konuşuyor. Nasıra’da bahçesine limon ağacı dikerek kendi bahçesine giren komşusunu, Paris’te oturduğu kahveye gelen polisleri, havalimanındaki eylemciyi hem Suleyman hem biz izleyiciler izliyoruz, gündelik hayatın o çoğu zaman görünmez yanları, düşmanlıkları, bencilliklerine, tüm saçmalıklarıyla sessizce tanıklık ediyor, sessizliğin ve yavaşlığın görünür kıldığı gerçekliğe yepyeni gözlerle bakıyoruz. “Burası Cennet Olmalı”da siyasi sorunlara mizahi bir yaklaşım öne çıkarken biryanda da aslında uzlaşmaz olduğuna inanılan çatışmalar ve saçmalıklar daha bir görünür kılınıyor. Bu görünürlük, yalnızca Filistin ile sınır kalmıyor bilakis dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanların gündelik durumları, şiddet, devlet politikaları, tüketim kültürü, polis kontrolleri; uçak sesleri, ambulans sirenleri, alışveriş merkezlerindeki çılgınlıklar arasında evrensel bir sorun olarak ortaya konuyor. Yönetmen bu görünürlüğü izleyiciyi diyaloglara boğmadan, sessiz görüntüler eşliğinde, tek bir odağa bağlanmadan Benjamin’in tarih felsefesine yakın bir anlayışla, şimdiki zaman, geçmiş, bellek ve siyaset üzerinden, eleştirel bir çaba ile yapıyor. Elia Suleyman mikro ölçekte Filistin makro ölçekte ise dünyada yaşananlar, benzerlikler ve farklılıkları şiirsel bir dille sinemaya aktarıyor.  

Sonuç olarak; Filistinli yönetmenler hala film çekmeye devam ediyorlar. Elia Suleyman da bu denli zorlu bir tarihi, mizahi dilini kaybetmeden, eleştirel dille ve empatiyle ortaya koyarken Filistin sorununu salt bir Ortadoğu sorunu olmanın ötesine taşıyor. Yönetmen TRT Akademi dergisine 2018 yılında verdiği bir röportajında: “Toplumsal ve siyasi birlik ve beraberlik İkinci Dünya Savaşı’ndan beri hiç bu kadar kötü olmamıştı. Bence dünyanın bugünkü durumunda bir çeşit açıklanmamış savaş hâli devam ediyor ve sinemanın bu duruma, hatta sanatın bu duruma fazla bir şey yapabileceğini düşünmüyorum, çünkü sanat her zaman geriden gelir; güç yapıları çok daha hızlı kararlar alır, çok daha hızlı hareket ederler. Fakat sinema öyle değil, önce düşünmeniz, düşündüklerinizi yansıtmanız, deneyimlemeniz için mali kaynak bulmanız gerekir” derken “her ne kadar bir film yapmak çok uzun sürse; sanatsal bir eser yapmak çok daha fazla zaman alsa da sanat yine de her daim güncel politik durumu yakalamaya çalışır” sözüyle sanata ve sinemaya olan umudunu da korumaya devam ediyor.  

Yararlanılan Kaynaklar: 

TRT Akademi, 2018, “Dosya Röportaj” Cilt 3(5): 400-434. 

Rıza Oylum ve Kemal Sivaslıoğlu (2011). Ortadoğu Sineması. Başka Yerler: İstanbul, 77-86. 

Yedinci Sanat (Kasım, 1973). “Filistinli Sinemacıların Manifestosu” Özel Sayı: 131-133.