Başlığı aşırdığım Jules Verne’nin hayal gücü alemi seksen günde dolaşmaya yetmişti, ama Çin’i 8-10 günde dolaşmaya o hayal gücü bile yetmez.

Başlığı aşırdığım Jules Verne’nin hayal gücü alemi seksen günde dolaşmaya yetmişti, ama Çin’i 8-10 günde dolaşmaya o hayal gücü bile yetmez. Devasa bir ülke Çin. Burada her şey dev boyutlarda. Şehirler, yollar, meydanlar, gökdelenler, köprüler, limanlar, dağlar, çöller… Ve yürekleri insanların, onlar da kocaman. Sımsıcak.

Benimkisi biraz “resmi” bir geziydi. Bir uçtan bir uca bazen 5 saatlik uçuşlarla 9-10 günlük bir seyahate hemen her şeyi sığdırabilmeye çalıştık. Çinli yetkililer mükemmel bir program yapmışlardı, görmek istediğimiz her şeyi göstermek için.

Resmi ziyaretin izlenimi yanıltıcı olur diye, tam üç hafta boyunca trenle 9000 km yol kat ederek ve de yalnız başına bir kadın olarak “Beijing - Xian - Chengdu- Changsha – Guilin - Guangzhou- Shenzen – Hongkong – Macau – Shenzen - Shanghai - Nanjing – Beijing” arasında mekik dokumuş ODTÜ’den arkadaşım Dilek’in izlenimleriyle karşılaştırdım izlenimlerimi. Onunki tümüyle “gayri resmi” bir gezi, ama gördük ki izlenimlerimiz büyük ölçüde örtüşüyor.

Çinliler son derce dost canlısı ve gördükleri yabancılara yardım edebilmek için şekilden şekle giriyorlar. Öyle ki, otobüs beklerken kendisine motosikletlerinin terkisini işaret eden adamları yanlış anladığı için utanıyor Dilek şimdi. Artık serbest pazarı benimsemiş olan Çin’de “motortaksi” girişimciliğinden habersiz olduğu için çıkışmış adamın birine!

Dilek’in uzun yolculuktan çıkardığı sonuç şu; “Tek ve kadın olarak yolculuk etmenin hiçbir zorluğu olmadı, aksine faydası oldu”. Söz kadınlar ve kıyafetlerden açılınca, “Çin’de en hoşuma giden şeylerden biri de kadınların bisiklet ve motosiklet kullanırken şort, etek, elbise hatta dopiyes giymeleri ve kimsenin dönüp bakmaması” diyor.       

Dilek, Mao’nun köyüne, doğduğu eve de gitmiş. Mao’nun resmi/heykeli önünde eğilip dua eden kadınlar erkekler görmüş. “Başkan Mao”nun “Budha” kutsiyetine evrilen yönüne tanıklık etmiş.

Benim baktığım yerlerden ise Çinlilerin, özellikle gençlerin Mao ile ilişkisi epey farklı ve “rahat” görünüyordu. Evet, bir zamanlar bir şeyler yapmış ve Çin’i ayağa kaldırmış ama artık bugün için fazla bir anlamı yok. Şimdi varsa yoksa Deng Xiao Ping; Çin’i dışarıya açan ve modernleştiren kişi olarak bugünün ve geleceğin lideri o!

Çin’de, özellikle Beijing ve Şanghay’da Batılıların pek meraklı olduğu alışveriş merkezleri var. İphone’dan ipad’e, marka saatlerden giysilere her şeyin “çakma”sının satıldığı yerler. İnsan buralarda da kendisini evde hissediyor; pazarlık adetinden dolayı. Dil sorun değil. Satıcı hesap makinesine almak istediğiniz malın fiyatını yazıyor: 400 Yuan. Siz makineyi alıp vermek istediğiniz fiyatı yazıyorsunuz: 40 Yuan. Sıkı bir pazarlık sonucu malı 100 Yuan’a alıyorsunuz. Ama fazla sevinmeyin, biraz sonra aynı malı bir başka arkadaşınızın 75 Yuan’a aldığını görebilirsiniz.

Pazarlık konusunda benzeşiyoruz ama egzersiz konusunda tamamen farklıyız. Burada parklarda yaşlılar toplu olarak egzersiz yapıyor. Resmi dairelerde işe egzersizle başlamak yetmiyor, iki saat çalışmadan sonra bahçede, koridorda müzik eşliğinde yine egzersiz yapılıyor.

Çin’de insanı en çok etkileyen şeylerden biri de o baş döndürücü gelişme. Denizin üstüne 32 uzunluğunda köprü yapıp açık deniz limanını ana karaya bağlamak, adaları doğal dalkıran olarak kullanıp dünyanın en büyük limanlarını inşa etmek, bir şehrin 450 km’lik metro ağını yetersiz bulup 800 km’ye çıkarmak için çırpınmak, gökdelenleri gökdelenlerle yarıştırmak, hepsi burada.

Peki, nasıl yapılıyor bunlar? Yanıt serbest pazar ve dışa açılma. Aklıma bir zamanların SSCB kaynaklı “kapitalist olmayan yoldan sosyalizm” tezleri geliyor. Bizde TKP savunurdu.

ÇKP’nin stratejisi ise bunun tersi;  “kapitalist yoldan sosyalizm” gibi birşey. Önce serbest pazar ilişkileri içinde, rekabetle, zenginler oluşacak, ki oluyor bu, sonra o zenginlerden alınan vergilerle yoksulların yaşam standartları yükseltilecek.

“Bu nasıl sosyalizm?” diye soracak olanlar için yanıt hazır, “Çin’e özgü!”