Stockholm’ün tam ortası, Sergelstorg meydanı. Kentin kalbinin attığı yer. Son yirmi yılın rekor soğuklarını yaşayan İsveç’te bu

Stockholm’ün tam ortası, Sergelstorg meydanı. Kentin kalbinin attığı yer. Son yirmi yılın rekor soğuklarını yaşayan İsveç’te bu meydanını geçen hafta çarşamba günü kadınlar doldurdu. İsveçli ve İsveç’te yaşayan yabancı uyruklu kadınları, bu meydana toplayan da bir kadındı, Fadime Şahindal. Meydanda toplananlar, kadına karşı şiddeti ve töre cinayetlerini kınadılar. O gün, o meydanda olan İsveçli kadınların çoğuna, töre cinayetinin ne olduğunu hayatı pahasına öğreten kişi, Fadime Şahindal, ölümünün sekizinci yılında düzenlenen bir törenle anıldı.
Hayatının olaylı geçen son altı yılının ardından, 26 yaşında, sosyoloji dalında üniversite öğrenimi görürken babasının silahından çıkan kurşunlarla hayatına kaybeden Fadime, İsveçliler için pek çok şeyi temsil ediyor. Ama en çok şaşkınlığı. Fadime’nin öyküsü, Türkiye’de töre cinayetlerinin simge ismi olan Güldünya’nınkinin bir başka biçimi. Yedi yaşındayken Fadime, ailesiyle birlikte Türkiye’den İsveç’e göç ediyor. 82’de siyasi mülteci olarak İsveç’e gelen aile, Stockholm yakınlarındaki Uppsala’ya yerleşiyor. Fadime’yi, İsveç Parlamentosu’nda, başından geçenleri o zamanın siyasetçilerine anlatmaya ve “Töre baskısına maruz kalan kadınları düş kırıklığına uğratmayın, onları yüz üstü bırakmayın” çağrısını yapmaya götürecek olayların başlangıcı, 1996’ya dayanıyor. O dönemde hayatının baharını yaşayan 21 yaşındaki Fadime, yarı İsveçli yarı İranlı bir delikanlıya âşık oluyor. Fadime, Uppsala’nın ana caddelerinden birinde sevgilisiyle el ele dolaşırken babasına yakalanıyor. O günden itibaren de evde iki yıl boyunca korkunç bir baskı ve şiddet başlıyor. Aile büyükleri, Fadime’ye bir İsveçli ile kesinlikle evlenemeyeceğini söylüyor. Aşkından vazgeçemeyen Fadime, Mayıs 1998’de sevgilisi Patrick’le sokakta dolaşırken bu kez erkek kardeşine yakalanıyor. Genç kadın, sokak ortasında kardeşi tarafından dövülüyor. Bardağı taşıran bu son noktayla Fadime, evi terk edip babasını ve kardeşini dava ediyor.
Baba ve erkek kardeş, İsveç mahkemelerince cezalandırılıyor. Dayak olayından bir ay sonra Patrick, o zaman ki gazetelerin ‘şüpheli’ bulduğu bir trafik kazasında hayatını kaybediyor. Fadime, bu gelişmenin ardından aile tehdidinden de uzak durabilmek adına İsveç’in kuzeyinde bir üniversitede sosyoloji eğitimine başlıyor. Fadime, okulunun son yılında, bitirme tezini yazmak için, altı aylık bir programla Kenya’ya gitmek için, üniversiteden bir grup arkadaşıyla önce Stockholm’e geliyor. Kenya’ya gitmeden önce Fadime, Uppsala’da yaşayan ailesiyle buluşmak istiyor. Annesi ve kız kardeşleriyle Fadime, ablasının dairesinde toplanıyor.
O kadar zaman sonra ailenin kadınlarıyla bir araya gelen Fadime, bu hoş sohbeti iki saat daha uzatmaya karar veriyor. Herkes evdeyken dairenin kapısı çalıyor. Kapının ziline basan Fadime’nin babası olduğu için evdeki kadınlar önce kapıyı açmıyor. Bir süre sonra tekrar tekrar basılmaya başlanan zil üzerine kapıyı, Fadime’nin annesi açıyor. Fadime, evin girişinde, dizlerinin üzerine çökmüş şekilde, ellerini babasına doğru kavuşturuyor. İsteği, töreyi yenip babasıyla barışmak. Fadime’nin ağzından daha barış sözcükleri dökülmeye fırsat kalmadan, baba Rahmi Şahindal, silahını ateşliyor.
Namludan çıkan ilk kurşunla Fadime Şahindal, annesinin ve kız kardeşlerinin gözleri önünde can veriyor.
Fadime ’nin ailesiyle yaşadığı anlaşmazlık, gördüğü baskılar ve onu ölüme götüren bu karanlık yolun hemen hepsi İsveç medyasının merceği altında oluyor. Evi terk edip babasına ve kardeşine dava açtığı andan itibaren medyanın takibini altına giren bu genç kadın, eski demeçlerine bakıldığında, hemen hemen her fırsatta, “Beni öldürecekler” demiş. Fadime Şahindal’ın sekizinci ölüm yıl dönümünde açıklama yapan bazı sivil toplum kuruluşları Fadime’yi ölüme taşıyanların siyasiler olduğunun altını çiziyor. Ömür boyu hapse mahkûm edilen Baba Rahmi Şahindal, o tarihte mahkeme salonunda “Beni utandırdı, ben hastaydım ve onu öldürdüm” diyor. Dünyanın neresinde olursa olsun töre, kadını insan saymadıkça hiçbir kadın, kadın olamaz. Kadınlar olmadıkça kimsenin erkekliği de erkeklikten sayılmaz.