Kar başkenti bembeyaz bir örtüyle kapattı. Meteoroloji "son yılların en soğuk havalarına hazırlanın" uyarısı yapıyor. Dondurucu Sibirya soğuğu geliyor. Meteorolojik hava soğuya dursun, siyasi hava dış politikadaki gelişmelerle ısınıyor, iran'ın uranyum

Kar başkenti bembeyaz bir örtüyle kapattı. Meteoroloji "son yılların en soğuk havalarına hazırlanın" uyarısı yapıyor. Dondurucu Sibirya soğuğu geliyor. Meteorolojik hava soğuya dursun, siyasi hava dış politikadaki gelişmelerle ısınıyor, iran'ın uranyum zenginleştirme çabaları ve mühürlerini söküp açtığı nükleer tesisleri ile ABD'nin başını çektiği Ba-tı'nın buna dönük tepkisi havayı istiyor. Anlaşılan, Türkiye ve bölgenin ateşini iyice yükseltecek İran konulu bir "küresel ısınma"nın eşiğindeyiz. Hatta eşik yavaş yavaş geçiliyor. Gazetelerimizin manşetleri ve köşeler daha çok İran kokacak önümüzdeki günlerde.

Amerikalılar, iyice sıklaşan ziyaretlerini artık "önceden planlanmış, İran ve Irak'la doğrudan ilgisi olmayan ziyaretler" olarak açıklamaktan da vazgeçti. Bizler "FBI ve CIA başkanları neden geldi?" diye tartışa dururken, son ziyaretçi Org. Charles Wald, ABD'nin Av-rupa'daki kuvvetlerinin (EUCOM) komutan yardımcısı olarak geldiği Ankara'da açık konuştu: "Birileri bir şeyler yapmalı... iran'ı işgali planlamıyoruz. Ancak nükleer tesislerin nokta atışıyla yok edilmesi ihtimal dahilinde."

Org. VVald'ın Ahmedinecad'ın iranı'nı "PKK'dan bile tehlikeli" diye nitelemesi, FBI ve CIA başkanlarının Türkiye'yi iran kaynaklı tehlikeler konusunda ikna etmeye çalıştıkları tezlerini destekliyor. Dünya, Irak işgali öncesi argümanları bu kez iran için duymaya başladı. Şubatta tekrar Ankara'ya gelecek olan ABD Dışişleri Bakanı Rice'a göre, iran'a karşı diplomasinin zamanı çoktan geçti bile. ABD açısından ilk hedef, konunun BM Güvenlik Konse-yi'ne götürülmesi ve bu süreçte de Rusya ve Çin'in nötralize edilerek İran karşıtı cephenin genişletilmesi. BM Güvenlik Konseyi kararıyla İran'a karşı yaptırımlar uygulanması VVashing-ton'ın zorlayacağı ilk seçenek olarak duruyor.

Ekonomisi son olarak kuş gribi tarafından da vurulan Türkiye'nin, İran'a dönük, aslında pek de sonuç verme şansı olmayan, yaptırım kararlarından zarar göreceği kesin. İran'ın ise yaptırımlara karşı kullanabileceği kozları var. Gerilimin tırmanmasına paralel olarak petrol fiyatlarını hızla tırmandıracak adımlar atması pek çok ülkeyi korkutan bir senaryo.

Türkiye'nin durumu gerçekten zor. Bir yanda, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi'nde "tehdit" olarak değerlendirdiği, ancak Irak'la kıyaslanamayacak ölçüde güçlü ve sağlam devlet geleneği olan bir komşusu var, öte yanda iran konusunda bir tavır almaya zorlayan ABD ve diğer Batılı "müttefikleri". Türkiye'yi o müttefikler yanında Irak'a sokmak için çok çaba sarfetmiş ama başaramamış yazarlar, şimdi aynı çabayı İran için göstermeye hazırlanıyorlar. "Türkiye, 'uluslararası sistem' ile İran arasında bir 'tırmanma' önlenemez ise fazlaca nötr kalamaz" diyorlar.

Gerçekten de, Türkiye'nin bugünkü tavrını "nötr kalmak" ya da "İran siyaseti olmamak" olarak tanımlayan az değil. Bu konuda sorular sorup duran Batılı meslektaşlara, "politikasızlık" dedikleri şeyin de "mükemmel bir politika" olabileceğini anlatmakta zorlanıyorum. Onlara göre, Türkiye bir süre sonra "taraf olmak" zorunda kalacak.

Kuşkusuz hiçbir ülke yanı başında nükleer silahlar olmasını istemez. Ama dış politikada kamuoyunun en küçük bir etkisi bile varsa, Irak'ta yaşananlardan sonra Türkiye kamuoyunun iran'a karşı ABD yanında yer almaya daha çok direneceği de kesin.

Utangaç utangaç "nötr" kalamayız diyenler olsa da, halkın ezici çoğunluğuna, iran yüzünden "çıkacak bir kavgada Türkiye'nin herhalde bir yeri olmamalıdır" diyen Oktay Ekşi tercüman oldu. "İran'ın 'uranyumu zenginleştirme' çalışmalarına Batı dünyasından gelen tepkileri değerlendirirken, kendimizi İran'a, hani şu Mollarşi'nin hüküm sürdüğü için belki bin defa eleştirdiğimiz İran'a itiraf edelim ki daha yakın bulduk."

Ekşi'nin itirafının ne kadar yaygın bir itiraf olduğunun, herhalde asker-sivil bürokrasi ve hükümet edenler de farkındadır!