Askeri rejimin yönettiği Sudan’da demokrasi yanlıları için hâlâ bir şans var mı? Darbeden beri ne Batı ne de Suudi Arabistan gücü sivillere teslim etme niyeti yok.

Sivil iktidar için mücadele sürüyor
El-Burhan’ın askeri darbesinin ardından Sudan’da kitlesel eylemler düzenlenmişti.

Obiara IKOKU

Sosyal medyada çokça paylaşılan bir videoda, bir grup gencin gece karanlığında duvarlara savaş karşıtı sloganlar yazdıkları görülüyor. Sudan’da mahalle temelli kurulan direniş komiteleri, Ömer el-Beşir’in koltuğundan indirildiği 2019 yılından beri demokrasi hareketinin başını çekiyorlar. Sudan Askeri Kuvvetleri ve (SAK) Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında devam eden kanlı çatışmaların sıradan Sudanlıların yaşamları açısından ağır sonuçları oluyor ve bu komiteler, sıradan insanlar için birer umut kaynağı oluyor.

Sudanlı hak savunucusu Duaa Tariq, Doğu Hartum’daki El Cerif direniş komitesinin üyesi. Çatışmaların patlak verdiği 15 Nisan gününden bu yana Hartum’u vuran hava saldırılarında 822 sivil hayatını kaybetti ve 3 bin 215 kişi yaralandı. On binlerce insan, çareyi ülkeyi terk etmekte buldu. Yabancı devletlerin nezdinde imzalanan ateşkes anlaşmaları başarılı olmadı ve su, ilaç ve gıda gibi temel ihtiyaçlar dahi karşılanamazken sivillere insani yardımın ulaştırılması zorlaştı.

Direniş komiteleri, çatışmalardan en kötü etkilenen topluluklar için yaşamsal işleve sahip. İnsanları sosyal medya aracılığıyla örgütlüyor ve çatışma bölgelerinde kısılı kalan insanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlıyorlar. İşlevini yitirmiş hastaneleri tekrar faaliyete sokuyor, bu merkezlerde gönüllü doktor ve hemşirelerin görev yapmasını sağlıyorlar.

El-Beşir’i halkın iktidarı lehine koltuktan indirme iddiasında bulunan darbeciler, aslında toplumsal tabandan büyüyerek yükselen devrim dalgasına engel olmak istiyorlardı. Afrika tarihi ve İngiliz emperyalizmi üzerine çalışan Waliu İsmaile, “2019 yılından bu yana yaptıkları tek şey, devrimci dalgayı baskı altında tutarak demokrasiye ve sivil iktidara engel olmak” diyor.

2019 yılının haziran ayında insanlar Hartum’daki askeri karargâhın önünde toplanmış, pasif direniş sergiliyor ve iktidarın sivillere teslim edilmesini talep ediyorlardı. Asker sivillere saldırdı ve 120 kişi öldürüldü, 400 kişi yaralandı.

Yapılan katliam, ordunun gücünü sağlamlaştırmasına imkân tanıdı fakat sokaktaki mutlak muhalefet sürdükçe, ülkenin kalıcı askeri yönetime dönemeyeceği de anlaşıldı. İki askeri cepheyi temsil eden generaller Burhan ve Dagalo, demokrasi yanlısı Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) ile Ağustos 2019’da anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Geçici Egemenlik Konseyi kurulacaktı ve konseyin yönetiminde generaller olacak, fakat sivil başbakanlık koltuğuna Abdullah Hamduk oturacaktı. Fakat Ekim 2021’e gelindiğinde generaller ikinci defa darbe girişiminde bulundular ve bazı kabine üyeleri komiteden alındı. Konseyin yeni yapısında, gerçek söz sahibi yine ordu oldu.

Sivilleri bir kez daha saf dışı bırakan generaller, birbirleri ile çekişmeye koyuldular. Sivil yönetime geçiş planları kapsamında, HDK’nin ülkenin resmî ordusuna ne zaman ve ne şekilde entegre edileceği üzerine anlaşmazlık çıktı. 5 Aralık 2022’de, askeri kuvvetler ve ÖDG, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında bir anlaşma imzaladı ve iki yılın sonunda seçimlere gidilmesini öngören bir yol haritası çizildi. Anlaşma ÖDG ve Sudan toplumu içinde büyük eleştirilere sebep oldu. ÖDG’nin toplumdaki devrimci kanat ile gerçekte ne kadar “zayıf” bağları olduğu anlaşıldı. Her aşamada tereddüt etmeleri ve sivillerin iktidara gelmesinin ertelenmesine razı olmaları, askerin gücünü korumasına ve halkın terörize edilmesine imkân sağladı.

GELECEK BELİRSİZ

Askeri kanatta birbirleri ile çekişen iki oluşum arasındaki barış görüşmeleri Suudi Arabistan’da sürüyor. Fakat sonuç ne olursa olsun, iki generalden birinin içinde yer aldığı herhangi “barış sonrası” senaryoya halkın destek vereceğinden kimse emin değil. Sudan Şeffaflık ve Politika İzleme Merkezi yöneticisi Suliam Baldo, iki generalin de “savaşı bitirmek için” pek bir sebebi olmadığını söylüyor. “Ülkenin doğal kaynaklarını sömürmelerini, desteği parayla satın alıp aynı sistemi sürdürmelerini sağlayacak güç, kontrol ve yolsuzluk ağları için savaşıyorlar” diyor.

Bu görüş, Hartum sokaklarında da yaygın. Hartumlu bir hak savunucusu olan Tariq de “Generallerin güç için yürüttükleri saçma bir savaş bu” diyor. “Kabul edeceğimiz tek şey, generallerin savaşmayı bırakıp kontrolü sivil hükümete teslim etmeleri. Sudanlılar için öngördüğümüz tek çözüm, 2018 yılındaki ile aynı. Tavizsiz sivil yönetim.”  

Suudi Arabistan’da müzakere edenlerin maalesef böyle bir amacı yok. El-Beşir koltuğundan indirildiğinden beri ne Batılı kuvvetler ne de Körfez devleti Sudan’da gücü sivillere teslim etmeye niyetli. Bunun yerine generaller ile müzakere etmeyi, bu kişilerin siviller ile anlaşmasını sağlamayı ümit ediyorlar.

Dahası, ülkenin Mısır, Güney Sudan ve Suudi Arabistan gibi ağzına kadar silahlanmış komşuları, ABD ve Rusya ile birlikte hareket ediyorlar ve Hartum’da zayıf bir hükümet kurulması hepsinin çıkarına olacak. Sahra Altı Afrika ve Ortadoğu arasında kilit bir pozisyonda bulunan Sudan, küresel ticaret rotaları açısından büyük öneme sahip. Rusya’nın sene başında açıkladığı birtakım planlara göre, Sudan limanında 300 Rus askeri konuşlandırılacak. Bu esnada Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gıda güvenliği ve çeşitli yatırımlar açısından Sudan’da farklı çıkarlara sahipler. Bu ülkelerin krizin farklı safhasında farklı generalleri destekledikleri biliniyor.

MAHALLENİN DİRENİŞİ

Ismaile, “Libya gibi bir fiyasko ile karşı karşıya kalınmaması için, karar yetkisinin Sudan halkına bırakılması gerek” diyor. Sudan’da demokrasi yanlısı çoğunluk hâlâ güçlü ve geleceğin inşa edilmesinde rol alabilir. 

ÖDG ülkedeki en büyük demokrasi yanlısı koalisyon olsa da, Sudan’ın yüzlerce mahallesinde kurulmuş yerel direniş komitelerinin temsil gücünün daha yüksek olduğu söylenebilir. Hartum Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olarak görev yapan Atta el-Battahani, “halkın genelinin güvendiği tek yapı, yerel direniş komiteleri” diyor.

Sudan’da şu günlerde şiddetin dozu arttığı için komiteler, çatışmalardan etkilenen bölgelere insani yardım malzemelerinin ulaştırılması için çalışıyorlar. 

Bu esnada savaş karşıtı hareketin inşası için çalışmayı sürdürüyorlar. Çalıştıkları alanda devasa riskler olsa da, gönüllüler çabalarını sürdürüyorlar. El-Faşer’de faaliyet yürüten El-Tawra Gençlik Girişimi’ne gönüllü destek veren 27 yaşındaki mühendislik öğrencisi Muhammed Fadıl İdris Wadi, yerel hastaneye elektrik sağlanması için çalışırken hayatını kaybetti. Direniş komiteleri birbiri ile çatışan ordular tarafından da hedefe konma riskiyle karşı karşıyalar. Bazı gönüllülerin tutuklandığı ve işkenceye uğradığına dair raporlar mevcut. Bahri şehrinde SAK askerleri tarafından 8 Mayıs günü tutuklanan 2 gönüllü, HDK için işbirliği yapmakla suçlandılar.

Profesör El-Battahani, “Devrim ajandası ile bir araya gelen halk için, gücün merkezini temsil ediyorlar” diyor. Fakat Cidde’de devam eden barış görüşmelerinde ülkenin sivil liderleri ve direniş komiteleri kasıtlı olarak görmezden geliniyor. Tariq’in görüşüne göre komiteler, Sudan’ı generallerin düşürdüğü çukurdan çıkarmak için tek ümit. “Harekete yön verirken kazandığımız tecrübeler, Sudan için en iyi olanın ne olduğunu tartışacak ve anlatacak yöntemler bulmamızı sağladı” diyor. “Direniş komiteleri mahallelerde doğdu. Mahalleler, Sudan halkının en güçlü bağlarının inşa edildiği yerlerdir. Hâlâ çalışmaya devam ediyor, yerel yönetimi aşağıdan yukarıya inşa ediyorlar” diye ekliyor.

Fakat Tariq’in bir uyarısı da, yerel komitelerin generaller tarafından çok yakında “tehdit olarak” algılanması olasılığı. “El-Burhan ve Hemedti bir noktada direniş komitelerini yok etmeye karar verecekler. Sudan halkının harekete geçmesi ve üç sene önce başlattığı devrimi tamamlaması gerek” diyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist