Geçen hafta The Wall Street Journal gazetesi, Facebook Dosyaları* (The Facebook Files) adı altında, 5 maddelik bir araştırmacı gazetecilik dosyası yayınladı. Dosyalardaki kanıtlar bir söylentiye değil, şirket içinden sızan belgelere dayanıyordu.

Özetlemek gerekirse; 1-Facebook’un dünyadaki herkes için eşit olduğunu söylediği topluluk kurallarının “gizli bir elit” için uygulama dışı olduğu ortaya çıkmıştı. 2-Şirket, Instagram’In özellikle gelişim çağındaki genç kızlar için zehirli etkileri olduğunu bir araştırmayla tespit etmiş ama araştırmasını kamuoyuyla paylaşmamıştı, düzeltmek için de kayda değer bir yol alınmamıştı. 3-2018 algoritma değişikliği ters tepmiş ve öfkeyi köpürten akış bizzat platformun kendisi tarafından tespit edilmişti; Mark Zuckerberg bunu değiştirme konusunda bir süre direnmişti. 4-Facebook çalışanları, platformdaki uyuşturucu kartelleri ve insan kaçakçılarını tespit edip işaretlese de şirketin üst yönetimi bu konularda harekete geçmekte yetersiz kalıyordu. 5-Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in; ABD’deki 50 milyon insanı, Covid-19 aşılarına yönlendirme hedefi koyarak, şirketin bütün kaynaklarını kullanma kararlılığına rağmen, aşı karşıtı içerik kontrol altına alınamamıştı.


Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda The Wall Street Journal’ın bu araştırmacı gazetecilik dosyasını, nasıl okumamız gerektiğine dair görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

PLATFORM HEGEMONYASI

Aslında tüm bu ifşaat, internetin kurucu babalarından Sir Tim Berners Lee’nin kaygılarında haklı olduğunu gösteriyor. Hatırlanacağı üzere Lee, bu ağı tasarlarken, birkaç büyük platformun insanları bir araya toplayarak merkezileştireceği bir yer olarak hayal etmediklerini açıklamış ve bunu düzeltmek için bir vakıf kurmuştu. (Web Foundation) Kamuoyuna yazdığı mektuplar aracılığıyla; ‘bize katılın ve bizimle birlikte savaşın’ çağrısı yapan Lee, gücün çok az sayıda şirkette toplanmasının, ağı geniş ölçekte silah haline getirmeyi mümkün kıldığını söylüyordu. Tim Berners Lee, şu sıralar bir geliştirici ekibiyle birlikte interneti merkezileşmeden uzaklaştıran Solid projesi üzerinde çalışıyor. İşte WSJ’nin Facebook dosyaları da en ufak bir algoritma değişikliğinin dahi; dünyadaki öfkeyi artırdığı, demokrasilerin kaderinde rol oynadığı, hakikati önemsizleştirdiği merkezileşmiş ortamın bir teyidi olarak okunabilir.

BİR DENEYİN İÇİNDEYİZ

Bu köşede sık sık tekrarlıyorum biz sosyal medya isimli bir deneyin kobay hayvanlarıyız. İşte WSJ’nin Facebook dosyaları, aslında bu abartılı düşüncemin çok abartılı olmadığını da teyit ediyor. Öyle ki, insanları birbirleriyle daha fazla etkileşime sokmak amacıyla yaptıkları bir algoritma değişikliğinin platformda öfkeyi yükselttiğini bizzat kendileri tespit ediyor. Yine kendi yaptırdıkları araştırmayla, Instagram’ın genç kızların beden imajıyla ilgili sorunları derinleştirip depresyona sürüklediğini anlıyorlar. Dahası, aşı karşıtı içeriği kontrol altına almak istemelerine rağmen, adeta bir Dr. Frankenstein alegorisi olacak şekilde kontrolü kaybettikleri ortada. Bence platformları şeytanlaştırmadan da böyle bir merkezileşmenin bu tarz sonuçları olacağını öngörebiliriz. Çünkü Tim Berners Lee’nin de vurguladığı üzere, kârı maksimize etme amacı taşıyan bir yapının bu sorunları düzeltmesi bir noktada imkânsızlaşıyor. Örneğin; Facebook, Instagram’ın genç kızlar üzerindeki zehirli etkisine dair araştırmayı bizzat kendisi yapıyor ve düzeltmeye çabalıyor ama bu sırada çocuklara yönelik bir Instagram klonu için de çalışmaya devam ediyor. Aynı anda mahremiyet tartışmalarına aldırmadan Ray-Ban ile ortak bir akıllı gözlüğü piyasaya sürüyor. Çünkü bu ölçekte şirketler durmaksızın büyüyerek ve rekabetle ayakta kalabilirler.

DÜZENLEME DEYİNCE NE ANLIYORUZ?

Türkiye’de bir sosyal medya düzenlemesi deyince akla bu sorunlar gelmiyor. Hem iktidarın konuyu ele alış şekli hem de muhalefetin tepki verme şekli; “sansür” ve bireyleri “cezalandırma” veya bunlara karşı çıkmaktan öteye gitmiyor. Oysa sosyal medyanın sorunları yapısal ve bireyleri cezalandırarak çözülecek sorunları değil. Aksine bireyleri korumak için platformların iç işleyişinde düzenlemelere ihtiyaç var. Kaldı ki, internetin mucidi diyebileceğimiz biri bile, ilerlemiş yaşına rağmen bunu dert edip mücadele ederken, sosyal medyayı sadece özgürlükler üzerinden ele alamayız. Çünkü hakikate gelen özgürlük, dezenformasyona da geliyor, çünkü hak mücadelesine gelen özgürlük, linç kampanyalarına da geliyor. Algoritmaların şeffaf olmadığı, sahte hesap açmanın, troll ve bot hesaplar kullanmanın bu kadar kolay olduğu bir evrende, insanları hapis cezasıyla korkutmanın sosyal medya düzenlemesi sanılması ironik. Türkiye’de muhalefetin bu konuya, sadece “sosyal medyada sansüre hayır” ezberiyle karşı çıkması da yetersizlik. En basitinden, gelişim çağında, beden algısıyla ilgili sorunlar yaşadığı için intihara veya ağır depresyona sürüklenecek genç bir kızı korumak, kutuplaşma meselesi olmamalı örneğin. Çocukları, gençleri ve toplumu korumak hepimizin ödevi.

*https://www.wsj.com/articles/the-facebook-files-11631713039