Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net
Suç ortada, ama suçlu gizli
TBMM tartışılan bütçe komisyonunda iktidar ve muhalefet partileri karşı karşıya gelmişti. (Fotoğraf: AA)

Kamu idareleri 2022 yılında 692 milyar 739 milyon liralık ihale ile 40 milyar 450 milyon liralık da doğrudan temin ile 733 milyar 189 milyon liralık mal ve hizmet alımı yaptı, yapım işlerini şirketlere verdi. 

Sayıştay denetçileri de 2022 yılı Denetim Programı kapsamında toplam 469 kamu idaresinde bu alımlar başta olmak üzere işleyişin mevzuata uygunluğunu denetledi. Tüm kurumlara ilişkin raporlar tek tek yazılırken genelleşmiş görünen bulgular da Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu’nda sıralandı. Toplumdaki yolsuzluk algısının büyümesi, uluslararası raporlarda Türkiye’nin sürekli irtifa kaydetmesine karşın Sayıştay’ın TBMM’ye sunduğu kurumlara ilişkin denetim raporlarında “dişe dokunur” hemen hemen hiçbir bulguya yer verilmedi. 

Kurum raporlarının tek tek ayıklandığı, sansüre uğradığı bilinmesine karşın Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu’na adres göstermeden yazılanlar 700 milyar liraya yakın alımın yapıldığı 2022 yılında yaşananlara ilişkin önemli değerlendirmeler yapabilmeye olanak sağlıyor. 

İLKELERE UYUM LAFTA 

Raporun “İhale Kanunlarına Göre Yürütülen İşlemlere İlişkin Tespitler” başlığı altında yer alan bölümüne bakıldığında, genel bir tespite rastlanıyor, “İhale Kanunlarında Yer Alan Temel İlkelere Uyumun Tam Sağlanmaması”… Temel ilkelere uyum sağlanmamış, diyor denetçiler, aslında daha fazla söze gerek yok ama tespitler önemli, kaydını düşmekte yarar var. 

4734 sayılı Kanun’un “Temel ilkeler” başlıklı 5’inci maddesi şöyle: 

“İdareler; ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumlu tutulmuşlardır.” 

Maddede ayrıca Kanun uyarınca yapılacak ihalelerde açık ihale usulü ve belli istekliler arasında ihale usulünün temel ihale usulleri olduğunun altı çiziliyor. Aralarında kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal alımı, hizmet alımı ve yapım işlerinin bir arada ihale edilemeyeceğinin hükme bağlandığı da hatırlatılıyor. 4735 sayılı Kanun’un da zorunluluk olmadıkça iş artışına gidilmemesini düzenlediği vurgulanıyor. 

AKP’NİN İHALE SİSTEMİ 

Peki öyle yapılmış mı, rapordaki tespitlerle devam ettiğimizde yanıtı buluyoruz.

Denetimlerde rastlanılan uygulamalardan bazıları özetle şöyle sıralanıyor: 

İhale hazırlık çalışmalarında gerekli özenin gösterilmemesi nedeniyle ihale süreçlerinde gecikmelerin yaşanması, ihalelerin iptal edilmesi ve belirlenen yeterlilik kriterini karşılamayan yüklenicilerin seçilmesi gibi sorunların yaşandığı, bu nedenlerle iş artışı ve azalışlarının yaygın hale geldiği, 

Kamu ihale mevzuatındaki sınırlamalar dışında, isteklilerin ihalelere katılımını sınırlayacak şekilde bilgi ve belge istendiği, teknik şartnamelerde belirli marka ve modellere işaret edildiği, 

İhale dokümanını oluşturan belgelerde çelişkiler ve noksanlıklar olduğu, 

Farklı istekliler tarafından karşılanması mutat olan ihtiyaçların tek bir ihalede birleştirildiği ve/veya kısmi teklife imkân tanınmadığı, 

Aralarında doğal bir bağlantı bulunmadığı halde mal ve hizmet alımı ile yapım işinin bir arada ihale edildiği tespit edilmiştir. 

ADRESE TESLİM İHALELER 

Rapor ayrıca AKP usulü ihale sisteminin kamu kaynaklarının verimsiz kullanılması ile sonuçlanan, halka ait kaynaklarla belli çevrelerin fonlanmasını sağlamada en önemli kolaylaştırcı olan ihale yöntemlerine ilişkin de önemli tespitler içeriyor. 

Denetçiler, “açık ihale ile belli istekliler arasında” ihale yöntemlerinin temel ihale yöntemi olduğunu hatırlatarak, mevzuatta öngörülen koşullar sağlanmadığı halinde alımların ihale sisteminden istisna tutularak yapılmasını eleştiriyor. 

“21/b” ismiyle klasikleşen yağma yöntemine de değinilen raporda, koşullar gerektirmediği halde pazarlık yöntemiyle alım yapılmaması gerektiği uyarısında bulunuluyor. Doğrudan temin yoluyla yapılan alımlar da aynı parantez içinde değerlendiriliyor. 

SUÇLU BELLİ DEĞİL 

Raporda, sayfalarca mevzuata uygun olmayan, kamu kaynaklarının verimsiz kullanılması, şirketlerin kollanması, usulsüz işlemlerin yapılması şeklinde yorumlanabilecek tespitler “mahcup” bir ifade ile sıralanıyor. Bir yılda yapılan yaklaşık 700 milyar liralık alımın hangisi bu tespitlerin konusu bilemiyoruz. Çünkü kurum raporlarının hemen hemen tümünde bunlardı çağrıştıracak ifadeler yer almıyor. 

Milyarlarca liralık alım yapan yatırımcı bakanlıklar, başta Karayolları Genel Müdürlüğü olmak üzere özel bütçeli idarelerin hiçbirinde bırakın bu tespitleri, imasını bile görmemek nasıl açıklanabilir. Kamu adına hesapları denetleyen, gerektiğinde sorumluları yargılayan Sayıştay, bu tespitleri hangi kurumlarda, hangi alımlarda yaptı? Kamu kaynaklarının kullanımında şeffaflık temel ilke olduğuna göre bunu bilmek yurttaşın hakkı. Binlerce sayfadan oluşan kurum raporlarına baksanız da bunu göremiyorsunuz. Özetle, suç ortada ama suçlu yok…