Birkaç gündür malum medya ve yandaşları bir olayı sündürdükçe sündürüyorlar…

Birkaç gündür malum medya ve yandaşları bir olayı sündürdükçe sündürüyorlar…

Yaşı 60 yılı aşmış Devlet Tiyatrolarını ve Türkiye’ye tiyatro sanatını sevdirmiş tiyatro sanatçılarına ver yansın ediyorlar!…

Sergilen,  “aşağılık Kompleksi!.Aymazlık! kendini bilmezlikten” öte bir şey değil..

Sümeyye Erdoğan “TÜRBANLI” olduğu için Genç Osman oyunun sanatçıları tarafından rahatsız edilmiş..

Aslında biraz “başlarında akıl olan insanlar” sanatçı unvanını kazanmış insanların aktarılmaya çalışılan “densizliği” yapması beklenilemez!..

Tüm dünya bilir ki, bir ülkenin gelişiminin sağlanması ve uygarlaşması sanatçılarının varlığı ve yol gösterimi ile doğrudan ilgilidir!..

Sanat ve sanatçıya saygı duyan toplumlar dünyadaki toplumlar arasında saygın olurlar…

Saygının ne demek olduğunu bilmeyenlerin önce kendilerine saygısı yoktur!..

****

Türbanlı diye “horlandığını” söyleyen Başbakanın kızının Facebook’ta yazdıklarına bakınız!..

O gece bir taraftan, sanat ve sanatçıya yaptığı saygısızlığı kabul ediyor.

Diğer taraftan babasının gücünü kullanabileceği açıklamaktan geri durmuyor....

Bir yandan ağzındaki sakızla ve yanındaki arkadaşı ile bir sanat olayını izlerken uyulması gereken adaba uymadığını ikrar ediyor.

Diğer yandan yaptığının farkında olmasına rağmen batıda da sakız çiğnenerek tiyatro seyredilir diye yalan söylemekten geri durmuyor..

Bu çelişkileri yarı cahilliğine veriyorum.

Doğrudur.Yurt dışında bursla okudu.Yurt dışındaki yaşamı gördü.Bilgisi var...

Ama anlaşılıyor ki bulunduğu yerlerde  hiç tiyatroya gitmemiş..

Gitmiş olsaydı oradaki insanların sanat ve sanatçıya gösterdikleri saygıdan biraz nasiplenirdi!..

****

Aslında Sümeyye Erdoğan’ın facebook’daki açıklamasını sıkılmadan okumalıyız ki!.. Çağdaşlıktan uzaklaşan zihniyetin ve şartlanmışlığın genç beyinlerde nasıl bir iz bıraktığını görmek adına ibret verici olsun...

Mektup şöyle:

O gece tiyatroda neler yaşandı?

11 Nisan 2011 Pazartesi, 15:10:45

“Cuma akşamı iki arkadaş tiyatroya gittik. Ankara Büyük tiyatroda Genç Osman'a. İkimiz de başörtülüyüz ve bir tek orada yer kaldığı için en öndeyiz. Yolda gelirken de ağzıma bir sakız atmıştım ve bu benim için çok normal bir şey olduğu için tiyatro sırasında hala ağzımda olduğunun farkında bile değildim. Her şey gayet normal giderken oyunun orta yerinde (Yeniçerilerin göbek atarak alem yaptığı sahnede) en öndeki iki oyuncudan biri bir yandan bir ileri bir geri oynarken bir yandan da en öne geldikçe bana bakarak kaş göz işareti yapmaya başladı.

İlkinde ne olduğunu anlamadık. Sonrasında ağzıyla sakız çiğneme hareketi yapınca durum anlaşıldı. Fakat öyle yapmasa da durum belliydi, çünkü adam aslen sakıza değil, başörtüsüne takmıştı. Hem de Ankara Devlet Tiyatrosu'nda, hem de en ön sırada (!) ... Bir de şarkının "halkın çoğu aç, azı toksa" kısmında "azı tok" derken bariz bir şekilde eliyle bizi gösterdi. Demek ki "başörtülü yobaz" ve "yüce tiyatrocunun önünde sakız çiğneyen saygısız" olmakla yetinmeyip bir de "çoğunluğun aç olmasının sebebi olan azınlık tok (protokolde oturmamızdan belli!)" olmuştuk! Bu ne cüret! Ne işimiz vardı bizim tiyatroda! Birkaç gidiş gelişte bu şekilde bizi rahatsız ettikten sonra bir yerde müziği ve oyunu kesip sahnenin önüne gelerek "pardon ben anlayamadım da sormak istiyorum, bu nedir??" diyerek sakız çiğneme hareketi yaptı!!!

Durun tekrar edeyim, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda, bir oyuncu, oyun esnasında, oyunu keserek seyirciden birine laf atıyor!!! Hem de ne için? (Sessiz ve gayet sıradan bir şekilde) sakız çiğnediği için! Allah aşkına dünyanın neresinde görülmüş böyle bir şey! Hangi profesyonel sahnede, profesyonel bir oyuncu seyirciden birinin ufacık bir ağız hareketinden dolayı oyunu kesip o kişiye ne yaptığını sorabilir?! Adama "sana ne kardeşim!" denmez mi?! Bütün seyirci tiyatro izlemek için bilet alıp oraya gelmişken, sen nasıl onları yok sayıp tiyatroyu bölersin?! Ve nasıl olur da böldüğün bir tiyatro oyununda, bütün seyircinin önünde, bir insana böyle saçma bir sebeple çıkışma hakkını kendinde bulabilirsin?!

Bu nasıl bir şımarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta nasıl bir cahillik, ve medeniyetten nasibini almamışlık?! ( Ve kimse bana kalkıp da -bu çağda- tiyatroda normal bir şekilde sakız çiğnemenin oyuncuya saygısızlık olduğunu söylemesin! Biraz dünya görmelerini tavsiye ederim! ) Hem sanat camiamız değil miydi halkı tiyatroya, operaya çekememekten yakınan? O akşam görülen oydu ki mesele aslında o sanatçıların halkı oralarda istemiyor oluşu! Bu halkın kadınlarının yarısından fazlasını oluşturan başörtülüleri tiyatroda görmeye tahammül edemeyen sanatçı herhalde sakallıyı, köylüyü, göbeğini kaşıyanı ve bidon kafalıyı da görmeye tahammül edemez. Yani bu ülkenin yüzde 80'ini, yani halkı, tiyatroda istemez...

Ben sanatı seven, önemseyen ve sadece izleyici olmakla kalmayıp hobi olarak uygulamasında da olan biri olarak bana o terbiyesizliği yapan oyuncuya diyorum ki, sen istediğin kadar (bir tiyatro oyununu bölecek kadar) başörtülülerden nefret et, görmeye bile -hele de sanatsal bir faaliyette görmeye- tahammül etme; dünyanın gerçeklerini değiştiremeyeceksin! Mesela ben sanatı sevmeye devam edeceğim, tiyatroya gitmeye devam edeceğim ve bu sırada başörtülü olmaya da devam edeceğim! Bununla ilgili ne yapacaksın???? Önüne çıkan her başörtülüye bir şekilde laf atarak mı yaşayacaksın? Peki bunu yapınca o sebebi meçhul ve saçma nefretini kusup kendi egonu tatmin etmekten başka bir şey geçecek mi eline? Peki sen böyle hoşgörüsüz ve kaba bir tavrı sanatın neresine sığdırıyorsun? Madem sen (önünde sakız çiğnenemeyecek kadar) yüce ve saygıdeğer bir sanatçısın, nasıl olur da insanların giyim tercihlerinden dolayı (asıl sebebin sakız olduğuna inanacak değilim!) onlara yüzlerce seyircinin önünde laf atıp onları üzecek kadar hoşgörüsüz, kaba, sığ düşünceli ve çağın gerisinde kalmış olabilirsin?! Hani sanatçılar moderndi? Hani sanatçılar özgürlükçüydü? Hani sanatçılar duygusal ve insan-severdi? İnsanı seven biri bir insana böyle davranamaz! Ve bir sanatçı da böyle bir hareketi yapamaz!

O yüzden de, ne sen, ne de sanat camiamızda maalesef çokça rastlanan senin gibileri, saygıdeğer sanatçılar değilsiniz! Ve son olarak; başörtülülere ve sizden farklı olan herkese, alışsanız iyi olur! Çünkü biz hep burada, gözünüzün dibinde olacağız! Ve ben sizle kavga ederek yaşamak istemiyorum! Benim dinimden bile olmayanların ülkelerinde yapabildiğim gibi tanımadıklarıma bile tebessüm ederek ve selamlaşarak huzurla yaşamak istiyorum! İnanın siz de daha huzurlu olacaksınız..."

****

Görülen o ki,Sümeyye Hanım bir yanlış yapmış..

Ancak bunu baskılamak için farklı şeyleri gündeme getiriyor..

Devlet Tiyatrolarında 60 yıldır her türlü insan tiyatro seyreder..

Bir tek Sanatçı bırakın taciz etmeyi, seyircisine yan gözle bile bakmaz!..

Tiyatro seven ,sanat seven olmadıkça sanatçının varlığı bilinmez..

O nedenle tiyatro oyuncusunun en heyecan duyduğu ve saygıdan yüzünün kızardığı tek kişi onun seyircisidir.

Tüm yaşamı kendisini seyircisine beğendirmek için geçer..

Tüm hazırlığı seyircisi içindir!..

Seyircisine duyduğu saygıyı başka bir şey ile ölçmek mümkün değildir...

Çünkü Seyircisi varlık nedenidir!..

Onun başıyla,giyinişiyle,duruşuyla,kim olduğu ile ilgilenmez..

Ancak, bu kadar saygı duyduğu seyircisinin de ona saygı duymasını ve sonuna kadar kendisini izlemesini bekler.

Seyirci onu beğenmezse kırılmaz.

Kendini düzeltmenin ve de daha iyiyi bulmanın gayretini gösterir..

Bilin ki Devlet Tiyatroları salonlarında her gece onlarca Türbanlı kadın, rahat ve keyifle oyun seyretmektedir!...

Kimse bu güne kadar şikayetçi olmamıştır!..

Daha geçen hafta Konya’da hem de en ön sırada ve de protokol da türbanlı genç kızlarla oturdum.

Ne sanatçılar ne de seyirciler onların varlıklarından rahatsız olmadılar!.

****

Sümeyye hanıma hatırlatmak isterim “Yalan söylemek” günahtır..

Hele Size hiç yakışmaz!.

Tiyatroda başınıza gelen olay sizin türbanınızdan dolayı değil,saygısızca çiğnediğiniz sakız ve de arkadaşınızla oyun esnasında konuşmanızdandır.

Sahnede oynayanlar sizi siz olduğunuz için değil,saygısız bir seyirci olduğunuz için kınamışlardır!..

Lütfen dürüst olun!

 

****

Tüm siyasi yaşantım boyunca siyasete, aile yaşantısını, aile fertlerini karıştırmadım.Siyasi ikbal için aileyi kullananlara karşı durdum!..

O nedenle bu konuda da hassas davranmak istiyorum.

****

Yurtdışında eğitim almış, dünya ve Türkiye’yi tanımış ve bu ülkeyi yöneten bir ailenin ferdi olarak Sümeyye Erdoğan yanlış yapmıştır!..

Yanlışını  gençliğine verelim..

O da bu yanlışını kabul etmeli..Samimi olmalı!..

Sümeyye Hanım babasının önünde “sakız” çiğneyebilir mi?...

Aksini iddia etmekte direnirse iş “küstahlığa” dönüşür..

Bundan babası da zarar görür!..

Zaten Başbakan Erdoğan, Sümeyye Hanımın mektubunu okusa bu konuyla ilgili kararı daha net verecektir..

****

Bu arada beni en çok düşündüren polis okulu öğrencilerinin salonu terk etmesidir!..

Polisin içinde bulunduğu taraflılığın görüntüsü…

Halkın polisinden uzakaşıyoruz!

Sanatçıyı anlamadan “Başbakanın kızı salonu terk ediyor “diye tiyatrodan çıkmalarını nasıl anlatacağız!..

Bu yanlı oldukları açıkça görülen polislere canımız ve malımızı nasıl emanet edeceğiz.

Türkiye için en büyük tehlike bu!.

 Dün Bakan Ertuğrul Günay’ın,ilgili santçıyı kovduğu haberlerini duyduk.

Doğru mu bilmiyorum?.

Bakanlık ve de milletvekilliği uğruna başbakanın kızının saygısızlığını görmeyerek sanatçıyı kovan dünya da ilk kişi olacaksınız!.

Bilin ki bu makam size kalmaz!..

Ama hayatınızın sonuna kadar alnınızda sanatçı kovan  damgasıyla dolaşırsınız!..