Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün ifade verdiği saatlerde gazetemizde, Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Karadağ’la konuşuyoruz. Gözümüz kulağımız, aslında sonucunu tam olarak tahmin ettiğimiz, ‘talimatlı’ davada. Buna rağmen, ‘nedense’ Dündar ve Gül’ün tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildikleri saatlerde bile cezaevine girebileceklerine ihtimal veremiyoruz. Ne var ki Karadağ net bir şekilde sinyali veriyor: “Tutuklayacaklar.”

• • •

Adliyeden iyi haberler gelmiyor… “Hâkim, savunmaları ve avukatları dinlemiyor, dinler gibi yapıyor.” Adliyenin önünde, bir avuç insan var. Cenazeden cenazeye bir araya gelen ve sayıları gittikçe azalan eski arkadaşlar gibiyiz. Gezi, çArşı, gazeteci davalarında olan yüzler… Hepsi bu kadar! Sosyal medyaya baksan, kıyamet kopuyor, sanki 35 milyon insan eylem yapıyor…
“#CardündarveErdemGülYalnızDeğildir!” Maalesef Can Dündar da Erdem Gül de biz de hepimiz çok yalnızız. Hissettiğimiz tek şey utanç ama korkmuyoruz.

• • •

Hayatın ve gazeteciliğin tuhaf tanıklıkları oluyor. Zamanda bir siluet… Babam, arka cebinden Cumhuriyet gazetesini çıkarmış… Elini iki yana açmış, ardından işaret parmağını ana sayfanın sağ altındaki ‘Gözlem’ adlı köşeye vura, ‘onun babasının’, Uğur Mumcu’nun yazısını anlatıyor. Gözlerinde ışık… ‘Onun babası’ ve benimki hiç tanışmıyor.

• • •

susturamazlar-91958-1.Özgür Mumcu’yla Çağlayan Adliyesi’de sohbet ediyoruz. Bir acayip, gülümseten ruh halleri işte… Mesleğini hakkıyla, korkmadan yılmadan yaptığı için, hepimizin, ‘yani bizlerin’ öykündüğü örnek almaya çalıştığı Uğur Mumcu…

Dündar’ın da, Gül’ün de tutuklanacağını artık adımız gibi biliyoruz. Ama içimiz de yine de “Bu kadar da uzun boylu olamaz” duygusu…

Babasını, ‘sırf yazdığı için’ katillerin parçaladığı Özgür Mumcu’nun sözleri Türkiye gerçekliği açısından çok acı: “Hep aynı şey farklı biçimlerde oluyor. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyoruz. En kötüsü bu! Ancak işler giderek daha can sıkıcı bir boyuta taşınıyor. Çember daralıyor. ”

• • •

Can Dündar haberi ilk ağızdan tweetter’dan veriyor: “Tutuklandık.”
“Vurulduk ey halkım” ve “Tutuklandık” arasında hiçbir fark yok!

• • •

Cumhuriyet’in yazı işleri toplantılarının yapıldığı katta coşkuyla konuşan, işi gücü haber olan, ‘bilen bilir’ adamı sabahın altı buçuğunda “Kardeşim orada ne oluyor anlatsana?” diye ayağa diken Murat Sabuncu, bu kez adliye önünde telaş içinde. Nedenini çabuk öğreniyoruz. Can Dündar ile Erdem Gül’e eşofman ve çamaşır işini organize etmeye çalışıyor…

Önümüzdeki hafta; BirGün’ün davası var. Bizim çocuklar gülüyor: “Abi, bizde de bu işi sen organize edeceksin!”

• • •

Yazıklar olsun! Bu, nasıl bir iş kardeşim, insan hayret ediyor…

susturamazlar-91959-1.Bir sonraki gün Cumhuriyet’in önü... Biraz daha kalabalık sanki! PTT 2. Lig derbi müsabakasından hallice bir yoğunluk… Gazetemizi temsilen, Cumhuriyet’in İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’in odasındayız. Babıâli’nin yokuşunu ezberlemiş, basın sektörünün kitabını birkaç kez yazmış, ‘medya dünyasının’ da hakkını vermiş, Erinç, “Baskı her zaman vardı ama bugün başka” diye anlatıyor: “Gazeteciliğe 1957 yılında başladım. 1963 yılından beri Cumhuriyet gazetesinde çalışıyorum. Gazetemde muhabirlikten yazı işleri müdürlüğüne her kademede görev aldım. Demokrat Parti (DP) Lideri, Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in tahkikat komisyonlarına ve bu günlerde basına yapılan büyük baskılara tanık oldum. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbe dönemleri de gazetecilik açısından çok zor zamanlardı. Ancak açık bir şekilde ifade etmeliyim ki; Türkiye’de hem mesleki, hem de toplumsal açıdan böyle bir dönem yaşanmadı. AKP uygulamaları tüm dönemleri geride bıraktı.”

• • •

Tutuklandıktan hemen sonra, Can Dündar’ın söyledikleri, zamanda kalıcı izler bırakıyor: “Üzülmeyin, bu bize ceza değil, şeref madalyasıdır.”
Erdem Gül de ‘meslek onurunu korumaya devam edeceğiz’ mesajı veriyor: “Tutuklandık ama gazeteciliği bırakmayacağız.”
Her seferinde, temize çekip, “Artık bu kadarı da olmaz” dediğimiz ağır faşizm günleri… Arkadaşlarla adliyeden, adliyeye karşılaşıyoruz. Çağlayan’da bir avuç kalabalık! Cumhuriyet gazetesi önündeki ise biraz daha yoğun; PTT 2. Lig derbi müsabakasından hallice!
Suçumuz, ülkemizi, insanımızı, hayatı ve çocuklarımızı sevmek. Umudumuz, halkın haber alma özgürlüğünü sağlayarak, geleceği düzeltebilmeye çalışmak. “Vurulduk ey halkım unutma bizi” ve “Tutuklandık” sözleri arasında hiçbir fark yok!

• • •

Can Dündar da, Erdem Gül de yalnız.
Aslında hepimiz çok yalnızız. Hissettiğimiz tek şey utanç ama korkmuyoruz. Cumhuriyet’in çatı katındaki yazı işleri odasının duvarında çerçevelenmiş bir gazete... Tarihi; 24 Ocak 1993. Uğur Mumcu’nun katledildiği güne ait.
Başlığı 9 sütuna manşetle tek kelime: “Susturamazlar!”

***

susturamazlar-91960-1.Tutuklanan kaç gazeteci, kaç IŞİD’ci var?
Kesin bilgi; Türkiye’de hukuk; artık kesin olarak tek parti, dahası tek adamın iki dudağı arasında. Yasa yok! Hukukta standart olmadığı gibi sistemin kimleri koruduğu da açık! Durum; malumun ilamı… Türkiye’de şu anda kaç IŞİD tutuklusu olduğu bilinmiyor. Adalet Bakanlığı yanıt vermiyor, Emniyet ise “Bizde böyle bir çalışma yok” diyor. Ancak Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının ardından gözaltına alınıp, kısa bir süre içerisinde salıverilen cihatçı sayısı bize bir fikir veriyor. Göstermelik operasyon ve gözaltılar malumu da deşifre ediyor. Peki, silahlı, vahşi şeriatçıya işlemeyen yasalar kime hükmediyor? Elbette muhaliflere ve doğruları yazanlara. Gazetecilere yönelik veriler sağlam; son bir ayda 15 televizyon kanalının işlevsiz hale getirildiğini, iki gazeteye el konulduğunu, bine yakın gazetecinin işten kovulduğunu ve altısının tutuklandığını biliyoruz!

***

Dokunan yanıyor
Kime; IŞİD’e… Tarih kirli pazarlıkların tümüyle ipliğe çıkacağı, ifşa olacağı zamanlar için gün sayıyor. Devletin suç işlemesi, saçma sapan fetih rüyalarıyla karanlık, vahşi taşeronlar kullanması ve mezhepçi siyasetle Türkiye’yi riskten riske atması yasal! Ancak bunların gazeteciler tarafından ifşa edilmesi yasak. Hayırlı bir çizgide ilerliyoruz! Cemaatle işbirliği yıllarına ait ‘dokunan yanıyor’ sözünü cihatçılara monte etmek mümkün. IŞİD’e, El Nusra’ya Arar’uş Şam’a dokunan yanıyor. Nedeni açık. Bu radikal İslamcı örgütlerin tümüyle işbirliği yapıldı, ticaret ağları oluşturuldu, her biri taşeron olarak kullanıldı. Bu işbirliğinin deşifre edilmesi hem ulusal hem da uluslar arası kamuoyu ve hukuk nezdinde büyük risk. Dündar ve Gül neden tutuklandı? Çok anlaşılır; dokunan yanıyor!

***

susturamazlar-91961-1.Üç kişi, tek doğru, iki ‘suçlu’
İki gazetecinin başını yakan MİT TIR’ları konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta ‘Silah olsa ne olacak, olmasa ne olacak?’ sözleriyle itirafta bulunmuştu. Sözleri, ‘Ben yaptım oldu ciddiyetinde’ tarihi kayıtlara girdi. Elbette daha vahimi de vardı. Tuğrul Türkeş, MHP vekiliyken, o TIR’lar için ‘Billahi Türkmenlere gitmiyordu’ ifadelerini kullanmıştı. Aynı şeyleri söyleyen bir kişi Başbakan Yardımcısı oldu, diğer ikisi tutuklandı. Acaba Türkiye’de gelecek kuşaklar tarihi nasıl yazacak, tarihçiler bu işin altından nasıl kalkacak, tarih ihanetleri nasıl affedecek?