OKTAY DURSUN – Bilgisayar Mühendisi Küresel güçler arasındaki vekalet savaşlarının bir alanı da bilişim teknolojileri. ABD’nin son olarak Çinli firmalar yönelik aldığı “ulusal güvenlik” gerekçeli ve kapsamlı yasaklama kararı, krizin boyutunu ortaya koyuyor. Her ne kadar siyasal alanda ABD – Rusya güçlerinin çekişmesi kadar görünür olmasa da, ABD’nin Obama döneminden bu yana daha açık bir […]

Teknoloji savaşlarında  son perde

OKTAY DURSUN – Bilgisayar Mühendisi

Küresel güçler arasındaki vekalet savaşlarının bir alanı da bilişim teknolojileri. ABD’nin son olarak Çinli firmalar yönelik aldığı “ulusal güvenlik” gerekçeli ve kapsamlı yasaklama kararı, krizin boyutunu ortaya koyuyor.

Her ne kadar siyasal alanda ABD – Rusya güçlerinin çekişmesi kadar görünür olmasa da, ABD’nin Obama döneminden bu yana daha açık bir biçimde Çin’in ekonomik ve ticari gelişimini hedef aldığı biliniyor. “Make America Great Again” sloganı ve sağ popülist söylemle iktidara gelen Donald Trump döneminde ise ABD – Çin gerilimi yeni bir aşamaya ulaşmış durumda.

Bir yandan iki ülke arasında ticaret görüşmeleri devam ederken diğer yandan ABD’nin Çinli teknoloji firmalarına yönelik yaptırım, kısıtlama ve yasaklama hamleleri sürüyor. Son olarak Trump tarafından ABD merkezli şirketlerin ulusal güvenlik riski teşkil eden firmalara ait telekomünikasyon ekipmanlarını kullanmalarını yasaklayan bir kararname imzalandı. Hemen ardından ise Google, Intel, Qualcomm ve Broadcom gibi önemli teknoloji şirketlerinin Huawei ile olan iş birliklerini askıya aldıkları haberi geldi.

Huawei’ye Yönelik Yaptırımların Kapsamı

Peki, arkasında doğrudan Çin Devleti’nin desteği olan ve Apple’ı da sollayarak ikinci büyük cep telefonu üreticisi konumuna yerleşen Huawei için bu karar ne anlama geliyor? Hali hazırda Google, Facebook gibi ABD’li firmaların Çin’de faaliyetlerinin yasaklı olduğunu düşününce Huawei’nin Çinli kullanıcılarının son gelişmelerden çok etkilenmeyeceğini söyleyebiliriz. Esas olarak uluslararası pazar bir mücadele alanı olarak ortaya çıkıyor.

Burada bir parantez açıp, Android işletim sistemi ve Huawei’nin planlarından bahsetmek gerekiyor. Android Linux tabanlı, açık kaynak kodlu bir işletim sistemidir. Geliştirilmesinde ve temel işlemlerinde Google’ın önemli bir rolü olsa da Google’a ait değildir. O yüzden Huawei’min Android’in kendine özgü bir versiyonunu geliştirip kullanmasında bir engel yok. Fakat yeni telefonların Google tarafından yapılan Android güncellemelerini alamayacak ve Gmail, Play Store gibi uygulamaları içeren Google Mobil Servislerine telefonlarında yer veremeyecek olması Huawei’nin Samsung yerine, ilk sıraya yerleşme planını bozacak gibi gözüküyor.

Huawei’nin Karşı Hamleleri

Yine de Huawei’nin karşı hamleleri var; daha önceden devreye aldığı AppGallery platformu için geliştiricilere ücretsiz reklam teklifi ile çağrı yaptı. Ayrıca, 2012 yılından bu yana HongMeng adında, Android uyumlu bir işletim sistemi geliştirdiğini doğruladı ancak bu işletim sisteminin ancak bir kaç ay sonra kullanıma hazır olabileceği söyleniyor.

Bu teknik çabaların dışında, Huawei açtığı dava ile ABD mahkemelerinde hukuki yollardan bir çözüm aramayı sürdürüyor ancak esas belirleyici Çin Devleti’nin stratejisi olacak. Trump da verdiği mesajlarla bu konuda bir çözümün ticaret anlaşmaları kapsamında gelişebileceğini işaret etti.

Teknolojik savaşın arka planı

Eski CIA ajanı Edward Snowden’ın ifşaatları sayesinde NSA (National Security Agency) vb. istihbarat kurumları üzerinden dünyanın en büyük teknoloji casusluğu alt yapısını kurmuş olduğu açığa çıkmış ABD, Huawei’ye ve diğer Çinli firmalara getirilen yasaklar için casusluk argümanını öne sürse de, ortaya ikna edici bir delil koyabilmiş değil. Bu nedenle Microsoft gibi diğer teknoloji firmaları ve donanım sağlayıcıları henüz bir hamle yapmadılar, ayrıca ABD’nin baskısına rağmen Avrupa’dan da destekleyici bir tavır oluşmadı.

Arka plandaki esas gerekçenin ise Huawei’nin 5G teknolojisinde hızlı ilerleyişi ve bununla ilişkili olarak nesnelerin interneti altyapısında vazgeçilmez bir konum elde edeceği endişesi olduğu değerlendiriliyor. Bu kararın ABD’nin 5G teknolojisine geçişini geciktirebileceği gibi ABD’li firmalar için 56,3 milyar dolarlık bir kayıp anlamına gelebileceği raporlandı. Benzer şekilde Huawei kullanıcılarını kaybetmenin Google’a yıllık maliyetinin ise 425 milyon dolar olacağı hesaplanıyor. Bu nedenle Huawei yöneticileri durumu bir “kaybet-kaybet” senaryosu olarak yorumluyor.

Küresel Kapitalizmin Kırılganlığı

Bütün bu gelişmeler teknolojinin aslında bugünün küresel dünyasındaki konumu ile ilgili çok şey söylüyor. Küreselleşen kapitalizm ve gelişen teknolojilerle artan uluslararası işbirliğinin kırılganlığı bir yana, iki taraf açısından da zararı açık olan hamleleri yapmak zorunda kalmış olmaları oyundaki sıkışmışlığın bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Yaşanan kriz birçok teknoloji üreticisi açısından, özellikle telekomünikasyon gibi stratejik alanlarda dış kaynaklara bağımlılığın ne kadar riskli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Birçok ülke bu nedenle eskiye oranla daha fazla kendi yazılımlarını geliştirme çabası içerisinde. Özellikle ABD kaynaklı teknolojilere bağımlılıktan kurtulmayı hedefleyen Rusya ve Çin bu alanda önemli adımlar atmış durumda. Askeri ve haberleşme teknolojilerinin haricinde, kendi ülkelerinde geliştirilen sosyal medya uygulamaları ve arama motorları ile vatandaşlarının kullanıcı bilgilerinin ABD’nin eline geçmesini engellemiş oluyorlar.

Öte yandan, ABD, Rusya, Çin ve diğer ülkelerin ortak yanı şirketler tarafından oluşturulan ve devletler tarafından kullanılan bu devasa izleme/gözetim alt yapılarının insanların özel hayatlarına, özgürlüklerine ve mahremiyet haklarına yönelik tehditleri. Çin bu tür uygulamaları (yüz tarama, sosyal puanlama vb.) açıktan yapıyor olsa da ABD’nin bu konuda çok daha kötü bir sicile sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Başka bir Teknoloji Mümkün: Özgür Yazılım

Tüm bu gözetim ve benzer yazılımların her ülkede tekrar tekrar geliştirilmesi bugünün dünyasında politik bir tercihtir ama teknolojik olarak böyle olmak zorunda değil. Doğru kullanılan şifreleme teknolojileri ile kullanıcıların mahremiyet haklarına saygılı yazılım geliştirmenin mümkün olduğu gibi, bu yazılımları özgür* kılarak insanlığın ortak zenginliği olarak kullanıma açmak da çözümün ilk adımı olabilir. Aksi takdirde yazılımlar arasındaki bağımlılıklar küresel krizleri ve kaosları tetiklemeye her zaman açık olacak. Teknolojinin hayatımızdaki yerini düşünürsek bütün bu gelişmelerin hepimizi ve gündelik hayatımızı derinden etkileyeceği günler çok da uzak değil.

*Özgür Yazılım hakkında detaylı bilgi için: https://www.gnu.org/philosophy/free-sw.tr.html