2018’de ne oldu sorusunun en kısa yanıtı herhalde demokrasinin cenaze töreninin başladığı şeklinde verebiliriz. İstisnalar dışında dünyanın hemen her yerinde hızlı bir otoriterleşme eğilimi var. Bir takım ‘liderler’, sürekli kendilerini lider olarak görmeyenleri sindirmekle uğraşıyorlar. Arka planda ise bunların aileleri, eş dost, hısım ve akrabaları ve çete üyeleri ceplerini dolduruyor. Bu ‘liderlerin’ arada zırvalamaları dışında […]

2018’de ne oldu sorusunun en kısa yanıtı herhalde demokrasinin cenaze töreninin başladığı şeklinde verebiliriz. İstisnalar dışında dünyanın hemen her yerinde hızlı bir otoriterleşme eğilimi var. Bir takım ‘liderler’, sürekli kendilerini lider olarak görmeyenleri sindirmekle uğraşıyorlar. Arka planda ise bunların aileleri, eş dost, hısım ve akrabaları ve çete üyeleri ceplerini dolduruyor.

Bu ‘liderlerin’ arada zırvalamaları dışında genel iyilik vesaire ile pek bir dertleri yok. Ortak paydaları, onlarca yıldır inşa edilmiş bir takım kurum, kural, niyet ve planları komplo ilan edip altını oymaya çalışıyorlar. Bunlara göre küresel ısınma bir yalan, sağlıklı beslenme bir oyun, bilim ve bilgi Batı’nın laneti, sanat ve edebiyat gereksiz, dürüst ve ahlaklı yaşam ise hiç önemli değil.

Gazeteciler Amerika’dan Ortadoğu’ya ve oradan uzak Asya’ya her yerde tehdit altında. Bazı gazetelerin gazetecilikle alakaları olmadığı, kirli ilişkilerden beslenen dezenformasyon ve manipülasyon dışında bir dertleri olmadığı herkesin malumu.

Trump her fırsatta muhalif gazetecileri (yani gazetecilerin ezici çoğunluğunu) hemen her gün hedef alıyor. Henüz hapse tıkmış değil ama niyetin o olduğunu tahmin etmek zor değil. Meraklısına not: Evet, niyet okuyorum. Meclis çoğunluğunu kaybetmiş ancak bütün demokratik kurumları pasifize etmeye çalışan bir Amerikan Başkanı dünyaya tehditler savuruyor.

İngiltere’de yalanlar üzerine kurulu bir referandum kampanyası sonucunda Avrupa Birliği’nden çıkma kararı alındı ve iki buçuk yılda bir arpa boyu yol alınmazken ortaya atılan planlardan kimse memnun değil. Buna karşılık daha fazla demokrasi yerine Başbakan parlamentonun karar verme hakkını gasp etmeye çalışıyor.

Fransada Sarı Yeleklilerin altıncı kez düzenlediği protesto gösterisine katılım Noel nedeniyle düşük oldu. Versailles ve başkent Paris sokaklarında göstericilerin dağınık ve sayıca az olduğu görüldü. Turistik Sacre Coeur Bazilikasının bulunduğu Montmartre sokaklarında yürüyüş yapan Sarı Yelekliler “Parisliler bize katılın” sloganları attı. Kimi göstericiler Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun istifasını istedi. (© Yann Bohac/ZUMA Wire – Depo Photos)

Başbakan May, AB ile hazırladığı ve ülkedeki her türlü siyasi eğilim tarafından reddedilen çıkış anlaşması taslağını büyük oranda gizli tutmaya çalışmanın ardından meclis oylamasından kaçırmak için elinden geleni yaptı ve güvenoyu çağrıları eşliğinde yeni yıl tatiline çıktı. Takip edenler hatırlayacaktır, Muhafazakar başbakan daha önce de parlamentonun taslak anlaşma üzerinde görüş bildirme ve oylama hakkını inkar etmeye çabalamıştı.

Bu gazetenin okurlarının daha yakından tanıdığı Freelonia’da da işler çok farklı değil. Meclisi büyük oranda saf dışı bırakıp kendi atadığı komisyonlar ve emirler üzerinden ülkeyi istibdatla yöneten Sultan hırsından yerinde duramıyor.

Dünyanın pek çok yerinde krallıklar, imparatorluklar halk iktidarı ve demokratikleşme yolunda yıkıldı ya da evrildi. İngiltere’de 13. yüzyılda kurulan parlamento Kral’ın iktidarını sınırlayan bir mekanizma olarak ortaya çıktı ve zaman içinde giderek gücünü artırdı. Son iki yıldır iktidarın meclisi pasifize etme çabaları kimin demokrasi düşmanı olduğunu gösterdi.

‘Dünyada eşi benzeri olmayan muhtar demokrasisi ülkesi’ bu süreci daha sert biçimde yaşıyor. Yaklaşık 150 yıl önce Sultan’ın iktidarını sınırlamak üzere kurulmuş olan Meclis-i Mebusan dünyada az görülen cinsten bir manevra ile kendi yetkilerini sınırlayıp hatta inkar edip bütün erki Sultan’ın eline devretmiş durumda. Bir nevi tersine meşrutiyet hayata geçirilmiş. Tuvaletin borusu tıkanan kiracıdan dersini geçemeyen öğrenciye kadar herkes hemen Sultan’ın kapısına dayanıyor. Olayın cilasını da yalakalar ve dalkavuklar atıyor. En ufak bir eleştiri kırıntısı tazminat ve hapis tehditleriyle susturulmaya çalışılıyor.

Otoriterleşen muktedirlerin elinde geçmiş yüzyıllara kıyasla çok daha güçlü araçlar var. İletişim teknolojileri ve tam kontrol altındaki basın bunun en belirgin örnekleri. Bu tarz otoriterleşmeleri tarihte gördük ve çözümlerini de bulduk. Bundan sonra da mutlaka bulacağız.

Mutlu yıllar ve bol şanslar.