Turhan Günay, Cumhuriyet Kitap ekini yönetirken, uzun süre yeni şiir kitapları için kısa kısa, her hafta yazıyordum. Fakat Turhan benim önerdiğim “İtina ile Şiir Okunur” başlığı yerine, “Şiir Kitapları Arasında” gibi bir başlık koymuştu sayfaya. 1998’den başlayarak 10 yıl Radikal gazetesinde kültür sanat sayfasında, önceleri Perşembe sonraları Çarşamba günleri “Açık Mektup” yazdım. Cem Erciyes’in başarıyla […]

Tozan Alkan, şiirin kardeşi

Turhan Günay, Cumhuriyet Kitap ekini yönetirken, uzun süre yeni şiir kitapları için kısa kısa, her hafta yazıyordum. Fakat Turhan benim önerdiğim “İtina ile Şiir Okunur” başlığı yerine, “Şiir Kitapları Arasında” gibi bir başlık koymuştu sayfaya. 1998’den başlayarak 10 yıl Radikal gazetesinde kültür sanat sayfasında, önceleri Perşembe sonraları Çarşamba günleri “Açık Mektup” yazdım. Cem Erciyes’in başarıyla yönettiği Radikal Kitap ekinde nihayet isteğime kavuştum ve ayda bir olmak üzere ‘İtina’lı şiir yazıları yazdım.

Sonrası uzun hikâye… Çok yazdım, dergilerde, gazetelerde, eklerde, sitelerde, ortak kitaplarda… Hala yazmaktayım aslına bakılırsa. Sadece günden güne kapanan dergiler, internet siteleri nedeniyle yazılar da seyrelmekte. 90’lı yıllarda Cumhuriyet’te, Memet Fuat başlatmıştı diye aklımda kalmış, ‘ayın şiiri’ köşesi vardı. Sonra Arif Damar sürdürdü, bir ara Orhan Koçak da yazdı diye hatırlıyorum. Benzer başka çalışmalar da olmuştur ama aklımda en çok yer eden o.

Sevgili kardeşim Burak Abatay, BirGün için heyecanla koşuşturmasını sürdürürken, kültür sanat editörlüğünü de üstlenince ona ayda bir şiir köşesi yapmayı önerdim. Sağ olsun, kabul etti. Eh önümüzde de hem 21 Mart Dünya Şiir Günü, aynı zamanda da halkların baharı nevruz/newroz vardı, öyleyse halkların kardeşliği için de şiirden uygunu yoktu.

itina ile şiir okuyacağız

Mart ayının 2. Pazartesi Cumhuriyet kültür sanat sayfasında, şiirimizin büyüklerinden Ataol Behramoğlu’nun “Şiir Tükenmez” köşesiyle karşılaşınca çok sevindim. Şiirin yolu bir değildir, bindir, ama şiire ilişkin her düşünce, her girişim değerlidir. Ben de Ataol abinin köşesini örnek alarak, benzerini yapmaya karar verdim. Benim niyetim sadece, kendimce, o ay dergilerden, kitaplardan okuduğum bir şiiri, “Mart Şiiri”, “Nisan Şiiri” diye hakkında birkaç da cümle ederek yayımlamaktı. Fakat ustalardan şiir koymak da iyi fikir. Teşekkürler Ataol Abi. Böylece, olasılıkla her ayın üçüncü ya da son haftasında BirGün’de ‘itina’ ile şiir okuyacağız.

Kahveci’nin şiiri uçuyor!

Varlık dergisinin “Yeni Şiirler Arasında” köşesi, sevgili arkadaşımız Enver Ercan’ın başlattığı bir güzellikti. En çok küçük İskender’i hatırlıyoruz tabii bu köşeden, “Rimbaudlar Arasında”. Uzun zamandır da çok sevdiğim şair Şeref Bilsel hazırlıyor bu sayfaları. Daha doğrusu bu zor işi gönüllü olarak üstleniyor ve iyi bir şair olarak da gereğini yerine getiriyor. Öte yandan BirGün Pazar okurları zaman zaman yayımladığı, keşke daha sık yazsa, denemeleriyle de Bilsel’in ne kadar iyi bir denemeci olduğunu da görüyorlar. Şiirlerini, yazılarını sevdiğim gibi, şiir anlayışına ve zevkine de güvendiğim Bilsel’in seçmelerini ilgiyle okuyorum. Varlık’ın Mart 2019 tarihli 1338. sayısında da birbirinden farklı ama hepsi de birbirinden güzel şiirler seçmiş Şeref. Bana kolaylık oldu, sağ olsun. Neval Savak’ın “Uzaktan Uzağa”, Selim Savaş Karakış’ın “Şukela Şiir Tanrısı”, Kerem Ayduran’ın “Sorgu”, Berke Kaya’nın “Anın Titremesidir Aşk”, gerçekten çok iyi şiirler ve iyi seçimler. Erden Kahveci’nin “Kara Bir Anne Buğulu Madde” şiirini “Mart Şiiri” olarak buraya alıyor ve 21 Mart’ı bu şiirle kutluyorum. Söyleyişiyle doğal bir konuşma tutturmuş gibi giden şiir, uğrak noktalarıyla da renkli, zengin bir düşlem sunuyor. Uçak değil ama bir bisiklet yerde giderken birden havalanıyor gibi, usulca. Başka şiir konaklarına da uğramış ve oralardan sevinçle çıkmış olmanın rüzgârı da seziliyor şiirde. Şeref de şiirle ilgili olarak “Parıldayıp geri çekilen bir cür’et değil, bir hinlik değil; yeni bir şey” diyor. Söyleyişinde de destansılık dikkati çektiğine göre “eskiden gelen yeni bir şey” diyebiliriz sanki.

Kara Bir Anne Buğulu Madde

diyorum bir kızılkanat kara bir anne daha neyi çağırayım size/ yatak açayım kalırsanız geminiz varsa gezeyim/ yıkanayım taş yalakta diyeyim/ su buhar olsun ve anne gene kara kalsın/ diyorum işte dönsün merdane/ akıl dönsün bahçe dönsün sokak dönsün/ kış girsin araya ayaz girsin kanyak girsin

kazınsın bir iğne ayakkabıcı Sait’in kütüğüne/ ben de böylece kendime bir yer bulayım

maddede bir ince ip olayım dolanayım maddeye/ Selanik’ten uçayım bir bademe konayım/ geçilsin tarihe

bir kara kök giyeyim çamurdan/ buğulansın bilincim/ Meriç’e düşüp kuduzluktan, ölmeyeyim
çiçekli bir bluz mu giyeyim?/ amcamın/ pembe iki kanadı ve anahtarlı dolabından

diyorum bir kalın sır gibiyim/ bakır kaptan bakır su, mermer oluktan mermer/ ellerim olsun, içileyim

hışırdasın anne bir bahçe yaz gelmiş diyeyim/ iki ablam olsun ikisi de söğüt olsun/ kanatlanayım ben ta Tunca’ya kadar uçayım/ döneyim bir minareye konayım/ akıtma döksün ananem çiğnemeden yutayım

Karanfiloğlu yokuş uğuldasın yün

Şimdi Tozan Alkan

Aslında Tozan Alkan her zaman! Günümüzün en iyi şairlerinden. Ayrıca şiir kitaplığımızı şahane çevirileriyle zenginleştiren, büyüten ve derken iki de albümü olan bir müzisyen. Tozan’ın bendeki duygusu, onun şiirin kardeşi olduğu. Tamam babadan şair, Erdoğan Alkan’ın oğlu ama öyle olmasaydı da, Tozan yine şiirin kardeşi olurdu. Bunu niye söylüyorum? Tozan’da da bir Ülkü Tamer tavrı var. “Şiir yaz, denize at!” Sahiplenmeci değil. Oysa hem çok iyi bir şair hem de çevirileri, çıkardığı dergilerle de şiiri düşünen, çalışan biri.
Şimdi (Islık, Ocak 2019) 2002-2018 arası yazdığı tüm şiirler. 6 kitaptan oluşuyor. Kitapla ilgili daha uzun yazacağım. Şimdilik bir şiire yetinelim kitaptan:

Arafta Bahar

“Sürdürülebilir bir yaz arıyorum/ Üzerime uyan bir uyku/ Bir dut ağacı asılmak için

Doğrudur göklerin yeryüzüne yaslandığı/ tarihin böyle eskidiği doğrudur/ her şey öyle kendiliğnden, öyle sessiz/ bu yağmur var ya, iyi ki var/ ama yalnızlığa çare değil/

Doğarken kabullenmiştim bir ömür yenilgiyi/ yanı başımda ağzı açık bir mezar,/ bir uzak mavi göğe bakmaktan yorgun/ suları anlamaktan dönen akşam/ ölü karanlık

şimdi artık sustuğum her şey yankılanıyor/ su ırmağa, aşk sürgüne, anılar toprağa/ ne vakit yolumuz çakışır kim bilir/ ben bir yaza hazırlanıyorum/ ölüm bir kışa.”