Filistinlilere insan gibi davranmayı yıllar önce bırakan İsrailli liderlerin soykırım hedeflerini görebiliyoruz. Ukrayna’nın kazanma imkanının olmadığı savaşın uzaması ise, bölgesel bir hale dönüşme riskini doğuruyor.

Ukrayna ve Gazze’de ateşkes şart
Gazze ve Ukrayna'daki savaşların sürmesi, daha fazla sivilin ölmesi ve yerinden edilmesi anlamına geliyor. (Fotoğraf: Depo Photos)

Melvin A. GOODMAN

Rusya-Ukrayna savaşında da, İsrail-Hamas savaşında da bir an önce ateşkes ilan edilmeli. Ukrayna’nın son 6 aydır sürdürdüğü “karşı saldırıda” Ukrayna birlikleri ancak 15 mil ilerleyebildiler. Gazze’de ilerleyen İsrail ordusunun adı, masum sivillerin ölümleriyle anılır oldu. İsrail’in Hamas yöneticilerini etkisiz hale getirdiği ya da hatta Hamas birlikleriyle savaştığına dair bir bilgi dahi yok. Hamas’ın toplamda 30-40 bin kadar savaşçısı olduğu düşünülüyor.

Daha da kötüsü, Rusya ve İsrail bu operasyonları yürütürken korkunç savaş suçlarına imza atıyorlar. Rus birlikleri savaşın ilk aylarında Kiev, Herson ve Harkiv’de takılı kaldıklarından beri Moskova sivilleri hedef alıyor, Ukrayna kamuoyunun bu şekilde “savaşı bitirin” çağrısında bulunacağını hesap ediyor. Netanyahu’nun da benzer bir yöntem uyguladığı söylenebilir. Rusya’nın bu taktikte başarısız olduğu söylenebilir çünkü Ukrayna’nın Rus istilası altındaki topraklarını geri almadan savaşı bitirmek gibi bir niyeti olmadığı açık.

İsrail ise hem savaş kurallarını ihlal ediyor, hem karşı saldırıda “orantılı” olma ilkesini göz ardı ediyor. Bunu sivil ölümü rakamlarında net bir biçimde görüyoruz. İsrail’in hamlelerine baktığımızda, Filistinlilere insan gibi davranmayı yıllar önce bırakan İsrailli liderlerin soykırım ile eşdeğer hedeflerini görebiliyoruz. Netanyahu’nun barış amacı gütmediği açık. Kurduğu hükümetin aşırı sağcı unsurları, Filistinlilerle asla anlamlı görüşmeler yapılmayacağının habercisiydi. İki devletli çözümden söz etmek dahi mümkün değil.

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ateşkesin “imkansızlığına” dair gösterdiği gerekçeler anlamsız, çünkü asıl amacı iktidarda kalmak ve hapse girmemek. Hakkında rüşvet ve yolsuzluk suçlamaları var. İsrail ordusunun eski komutanlarından General Amos Malka, “Netanyahu’nun odağında Gazze değil, siyasi geleceği var” diyor. Netanyahu’nun sözde yargı reformlarının protesto edildiği dönemde Malka yine eleştirilerde bulunmuş, ordunun bu “mesih diktatörlüğüne benzeyen” rejim için savaşmaması gerektiğini söylemişti.

Netanyahu, yürütülen operasyonları, ABD’nin Irak’ta IŞİD’e karşı yürüttüğü operasyonlardan örnek vererek savunuyor. Fakat IŞİD savaşçıları dünyanın farklı yerlerinden oraya savaşmaya gelmiş insanlardı. Hamas örgütü ise Filistin’den başka gidecek yerleri olmayan savaşçılardan oluşuyor. 17 yıl önce Hamas kurulduğunda bundan Netanyahu da memnun olmuştu çünkü böylelikle daha “ılımlı” bir Filistin otoritesi ile müzakere masasına oturmak zorunda kalmayacaktı.

HEDEF İKİNCİ NAKBA

Gazze’de olası bir yönetim modeline dair ne Netanyahu’nun, ne ABD’nin bir önerisi yok. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken Gazze yönetiminin Filistin Ulusal Yönetimi’ne devredilmesi fikrini değerlendirdi fakat buna Netanyahu da, Filistinliler de sıcak bakmayacaktır. Netanyahu’nun Gazze’nin yönetim modeline dair bir önerisi yok ve tek fikri İsrail işgalini sonsuza kadar sürdürmek. İsrail ordusunun Gazze’deki altyapıyı tamamen yok etmek için özellikle çaba sarf etmesi, İsrail’in asıl amacının Filistinlilerin geri dönebileceği bir Gazze bırakmamak olduğunu gösteriyor. Muhtemelen tüm Filistinlilerin bir şekilde Mısır’a giriş yapmasını umuyorlar. Diğer bir deyişle, İsrail ikinci bir Nakba yaşatmak istiyor. İlk Nakba yaşandığında, 700 bin Filistinli göç etmek zorunda kalmıştı. İsrail başarılı olursa ikinci Nakba’da 2 milyon Filistinli Gazze’deki evlerini terk etmiş olacak.

Savaş sürdükçe çatışmaların Ortadoğu’ya yayılma, Lübnan’ın ya da İran destekli farklı milis grupların (ve hatta İran’ın) çatışmalara dahil olma tehlikesi artıyor. Bölgede ABD’nin iki uçak gemisi bulunuyor, Suriye ve Irak’ta toplam 3 bin 500 ABD askeri hazır bulunuyor. Bu durumda da işlerin bir anda kızışma riski artıyor.

Rusya-Ukrayna cephesinde ateşkes yapılmasına dair gerekçelerimiz Ortadoğu kadar “çetin” değil fakat yine de gerekli. Ukrayna ordusunun başındaki General Valery Zaluzhny, “Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, kullanılan teknolojiler vasıtasıyla savaşı kısır bir döngüye soktuk” dedi. Savaş alanında dengeleri değiştirecek unsurun “olası bir teknolojik bir atılım” olduğunu söylüyor fakat “yakın zamanda anlamlı bir değişiklik” beklemediğini de ekliyor. Maalesef Washington Post gibi ana akım medya organları da savaşın gidişatını değiştirecek unsurun “gelecek teknolojik atılımlar” olduğu tezlerini tekrar ediyorlar.

Bu savaşı kazanmak mümkün değil. Rusya’nın asker sayısı, mevcut kaynaklar ve silah miktarı açılarından üstünlük sahibi olması, Ukrayna için zaferi imkânsız kılıyor. Gazze’de olduğu gibi Ukrayna savaşının sürmesi de daha fazla sivilin ölmesi anlamına geliyor. Savaş sürdükçe Rusya sınırlarındaki NATO üyesi ülkelerin de dahil olduğu bölgesel bir savaş yaşanma riski de artıyor. Müzakere masasında toprak alışverişinin konuşulması kaçınılmaz. Ukrayna’nın Avrupa Birliği ya da hatta NATO üyesi olması da ancak bu şekilde tartışma konusu olabilir.

YALNIZLAŞACAKLAR

Gazze ve Ukrayna’nın yeniden inşası, Ortadoğu ya da Doğu Avrupa’daki aktörlerin tek başlarına altından kalkamayacakları çabalar olacak. Her iki senaryoda da ABD’nin rolü kritik. Fakat ABD’de hem demokratların, hem cumhuriyetçilerin savaş politikaları yüzünden yıprandığını görüyoruz.

Rusya’nın hatası Ukrayna’yı askeri yollarla kontrol altına alabileceğini ve Avrupa’nın siyasi iklimine etki edebileceğini düşünmesiydi. Savaş bittiğinde Rusya eskiye nazaran çok daha yalnız bir ülke olacak ve batı sınırında yeni NATO üyeleri bulacak.

İsrail’in hatası da Hamas ile askeri yöntemlerle başa çıkabileceğini düşünmekti. Bu yöntem 2009 ve 2014 yıllarında başarısız olmuştu. 1982’ye kadar geriye gittiğimizde ise İsrail’in askeri faaliyetlerinin Hizbullah’ın kurulmasına yol açtığını görüyoruz. İsrailli siyasetçiler, Hamas gibi bir aktör sayesinde, Gazze ya da Batı Şeria’da “daha ılımlı” muhataplarla müzakere etmekten kaçınabileceklerini hesap ettiler. Netanyahu’nun hedef gözetmeksizin yürüttüğü savaş da İsrail’i eskiye kıyasla çok daha yalnız bir ülke konumuna koyacak.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: CounterPunch