vanli-bilge-gazeteci-yalcin-kitapci-102262-1.

Geçtiğimiz gün gazeteci Azer Bortaçina aradı:
-Sana iyi bir haber vermeyeceğim!
-……..???
-Yalçın Ağabeyi kaybetmişiz, Yalçın Kitapçı’yı

• • •

Yalçın Kitapçı da Azer Bortaçina gibi mesleğinin 30 yılını Milliyet’te geçirmiş değerli bir gazeteciydi. Van’ın yetiştirdiği en önemli aydınlardan biriydi. Gazetecilik onun baba mesleğiydi. İlyas Kitapçı şehirdeki ilk matbaayı 1937 yılında kuruyor. Sonra Van’ın Sesi gazetesini Haydar Perihanoğlu ile birlikte çıkartıyor. Ama İlyas Beyin önemli iz bırakan bir eylemi daha var. Bir gün Tatvan-Van arası sefer yapan gemide İstanbul’dan gelen genç bir gazeteciyle karşılaşıyor. Ona Van’da bir kilisenin yıkılmak üzere olduğunu söylüyor. Genç gazeteci de Akdamar Adasındaki bu kiliseyi haberleştiriyor. Cumhuriyet gazetesinin haberi üzerine kiliseyi yıkma kararı alan askeri yetkili Ankara’dan gelen talimatla engelleniyor.

O yılların genç gazetecisi ilerde edebiyatımızın dev ismi Yaşar Kemal olacaktır. Ahtamar Kilisesi de bu sayede günümüze ulaşabiliyor.

• • •

Yalçın Kitapçı, gazeteciler için Van’da bin deniz feneri gibiydi. Van’a gelip de ona uğramadan bölgeye çıkan gazeteci zaman kaybetmiş olurdu. Örneğin Coşkun Aral onun için şöyle diyor:

-Yalçın Ağabey beni iki ustamdan biridir. Siirt’te Cumhur Kılıççıoğlu bana kağıdı, yazıyı, baskı tekniklerini, haber yazmayı öğretmişti. Van’da da Yalçın Ağabey haber kaynaklarına nasıl ulaşacağımı, bu ilişkileri nasıl sürdüreceğimi öğretmişti.

Yalçın Kitapçı Van’da gerçek anlamda bir gazetecilik okulu idi… Doğuda habercilik çetin bir iştir. Hem gerçeğin peşine düşeceksiniz, hem de devleti dikkate alacaksınız. Yalçın Kitapçı bu dengeyi kendine saygı üzerinden kurmuştu. Van’da hemen herkes ona saygı duyardı. Çünkü talepsiz bir insandı. Kendisi için hiçbir şey istemez. Ama siz ondan isteyebilirdiniz!

İnsanlara yardım etmez için bu dünyaya gelmiş bir bilgeydi Yalçın Ağabey.

Birgün dönüşü açık biletle Van’a gelmiş, işlerimi bitirmiş İstanbul’a dönecektim. Ancak dönüş için hiçbir uçakta yer bulamıyordum. Önce Valilik Özel Kalem Müdürlüğü biletimi aldı, “biz hallederiz” dedikten sonra ertesi gün “maalesef Nazım Bey” diyerek geri verdiler. Sonra sırasıyla THY Van Bürosunun bulunduğu binanın sahibi hatırlı kişi, Van’da fabrikası olan bir işadamı, bir turizm firması patronu biletimi alıp “merak etme” dedikten sonra ertesi gün mahcup bir ifadeyle geri verdiler.

Ben her gün Yalçın Ağabeyin yanına uğrayıp, gelişmeleri bildiriyordum. O da “A çok iyi o yapar” diye beni umutlandırıyordu. Sonunda dönüş günüm geldi, ama uçakta bana bir koltuk bulunamamıştı. O gün çaresiz biçimde Yalçın Ağabeyin dükkanı “Kitapçı Kırtasiye”ye gittim:
-Kaldık Van’da Ağabeyciğim!
Yalçın Kitapçı, “hadi bir de biz deneyelim” diyerek beni THY bürosuna götürdü. Daha onu kapıda görür-görmez bütün büro ayağa kalktı. Müdür koltuğundaki kişi, bizi odasına alırken:
-Emret Yalçın Ağabey dedi.
Durumu anlatıp benim için bir şey yapıp yapamayacağını sordu. Ne demekti, Yalçın Kitapçı buraya kadar gelmişti. Bir koltuk olmaz mıydı? O gün uçağa iki saat kala uçuş kartımı büroda almıştım.

• • •

Yalçın Kitapçı’yı bir kalp krizi sonucu (26 Ekim 2015) kaybettik. Daha 72 yaşındaydı. Küçük oğlu Kutup, “haber vermeye korkuyordum ağabey” dedi:
-Kime söylesem babamı kaybettik diye olduğu yere yığılıp kaldı!

Yalçın Kitapçı’nın ölümü üzerine o acıyı taşıyamayanlar arasında büyük oğlu Recep de vardı. 38 yaşındaki Recep, babasının ölümü üzerine geçirdiği kalp krizi sonunda iki gün sonra hayata gözlerini kapadı. Dayanılır acı değil!
Özellikle geride kalanlar açısından…

Yalçın Kitapçı’yı bütün Van tek yürek olarak uğurladı. Türkiye’nin her kentinden ve yurt dışından çok sayıda seveni geldi.
Geride pırıl pırıl bir isim bıraktı:

-Vanlı bilge gazeteci Yalçın Kitapçı!