Yaş ayrımcılığına kulaç
Fotoğraf: Netflix

İnsanın sınırlarını zorlayan gerçek bir hikâye olarak, Diana Nyad’ın hayatı altın değerinde bir öyküye sahip. Netflix’te gösterime giren “NYAD” filmi, 60 yaşındaki sporcu Diana Nyad’ın en iyi arkadaşı ve koçunun yardımıyla hayatı boyunca hayalini kurduğu, 180 kilometrelik açık okyanus Küba-Florida etabını tamamlamak üzere yola çıkışının inanması güç ama gerçek öyküsünü anlatıyor.

KARARLILIK ÜZERİNE BİR PORTRE

Spor biyografik filmlerin vazgeçilmezlerinden olan azim ve ilham, filmde kulaç atılan okyanusun her köşesindeydi. Hikâyenin ve karakterin gerçek oluşu, insan ruhunun ve fiziğinin ne denli eşgüdümlü çalıştığını ortaya koyarken insan iradesinin ve vazgeçmeyişlerinin arkasındaki en büyük gücün dostluk olduğuna işaret ettiğini düşünüyorum. Film, spor muhabiri olmak için maraton yüzücülüğünü bıraktıktan otuz yıl sonra Diana Nyad’ın (Annette Bening) zamanında tamamlayamadığı, alanının Everest’i olarak tanımlanan;  Küba’dan Florida’ya uzanan 180 kilometrelik yüzüşünü tam 60 yaşındayken tamamlayan ilk insan olmaya kararlı oluşunu anlatan bir hikâyeye sahip. Üstelik köpek balığı kafesi olmaksızın! Bir sene boyunca Diana Nyad karakterine hazırlanan ve olimpik yüzücü Rada Owen’dan dersler alan Annette Bening, karakterin içsel gücünü, kararlılığını ve yılmaz ruhunu ciddi bir şekilde ekrana yansıtmayı başarmış. Nyad’ın kendine acıma lüksünü hiçbir zaman göstermediği bir yaşamı ele alan Bening’in performası Oscar sezonunun habercisi olarak da görülebilir. Bana kalırsa, ona bu yolculukta eşlik eden en yakın dostu koç Bonnie Stoll (Jodie Foster) ile Nyad’ın arasındaki bağ, filmin kalbini oluşturmaktaydı. Annette Bening ve Jodie Foster‘ın mükemmel eşleşmesi, her ikisinin de karakterlerinin incelikli ve karmaşık dinamizmleri ile somutlaşmıştı.

FİZİKSEL VE İÇSEL MÜCADELE

NYAD, Akademi Ödüllü belgesel filmciler olan Elizabeth Chai Vasarhelyi ve Jimmy Chin’in ilk kurmaca uzun metrajı olma özelliği de taşıyor. Diana Nyad’ın “Find a Way” adlı anı kitabından uyarlanan filmin senaryosu ise Julia Cox’a ait. Netflix Türkiye yapımlarına karşın, uluslararası Netflix yapımlarının daha başarılı olmasının bir sebebinin çoğulculuk ve çeşitlilik içeren kararlarda yatmakta olduğunu görüyoruz. NYAD’ın yönetmenlerinin seçimi bunu anında doğruluyor açıkçası; Chai Vasarhelyi ve aynı zamanda National Geographic fotoğrafçısı ve profesyonel dağcı olan Jimmy Chin. Alanlarında son derece başarılı bu iki ismin bu proje için de en doğru isimler olduğu çok iyi anlaşılıyor. İlk belgesel filmleri "Meru" ile 2015 yılında Sundance’te İzleyici Ödülü’nü kazanmış ve de 2016 En İyi Belgesel dalında Oscar kısa listesine dâhil olmuşlardı. Ardından yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendikleri, dağcı Alex Honnold belgeseli olan “Free Solo” ile BAFTA ve En İyi Akademi Ödülü’nü ve de Primetime Emmy Ödülü kazanmışlardı. Ayrı ayrı da pek çok başarılara imza atan bu ikilinin, NYAD ilk kurmaca filmleri. NYAD’ı çekmenin hiç kolay olmadığı belli; teknik ayrıntıları doğru bir şekilde kullanmak, oyuncuları zor rollerine hazırlamak ve filmin gerçek hayattaki zorlukları aktardığından emin olmak. Yönetmenlerin önceki belgesellerinin kendilerini bu projeye hazırlamış olduklarını görmek o kadar zor değil. Kurmaca ve belgesel tarzlarını birleştirerek inşaa ettikleri hikâye ve görsel, sadece fiziksel bir mücadeleyi değil aynı zamanda bir içsel yolculuğu da ele almakta ustalık taşıyor. Sadece bir yüzücünün hikâyesi değil, aynı zamanda her birimizin içindeki sınırları aşma potansiyelinin bir hatırlatıcısı olarak konumlandırabileceğimiz filmin anlatıda hiç yer verilmeyen aşırı duygusallaşma ve sahte neşe ise artıları. Filmin alt metinlerinden biri de yaş ayrımcılığı (ageism) bağnazlığında sıkışanlara bir ders niteliği taşıyor. Kadınlar olarak hayatımız boyunca cinsiyetçilik ile karşılaştık, ırkçılıktan nasibimizi aldık, o yüzden yaş ayrımcılığıyla da baş ederiz. Bu böyle biline!