Bu sene sonunda o da oldu, kaç yaşında olduğumu unuttum. Bizim memlekette geçirilen bir haftanın medeni ülkelerin bir yılına eşit olduğunu her gün, sabah yataktan kalkmak istemediğimde bir kez daha hatırlıyorum. Dolar kaç lira oldu? Neye zam geldi? Tuvalet kağıdı alabilecek param var mı? Bisikletliye araba çarpıp kaçmış, bisikletli de öldüğüyle mi kalmış? Kıyıları ve ormanları ona buna mı satmışlar. Sahilde bir lahmacun 700 lira mı olmuş? Bu sene tatile gidebileceğim bir yer var mı? İş kazasında bu sefer kaç kişi ölmüş? Patronlar yine haklı mı çıkmış? Deprem olmuş da kaç gün sonra yardıma gidilmiş? Bizim yöneticiler yine nasıl bir akılsızlık, mantıksızlık yapmış. Depremden aylar sonra illerde hala su sorunu mu çekiliyormuş? Diyanet’in bütçesi kaç bakanlığı geçmiş? Kafaya göre “bir kereliğine MTV’yi iki kere mi veriyoruz? Yurt dışından telefon getiremeyelim diye telefon başına verilecek haraç 20 bin lira mı olmuş? Asgari ücret kaç telefon edermiş? Bir cemaat gitmiş, yerine başka cemaat mi gelmiş?  Bakkaldan aldığınız bira bu kur farkına rağmen Avrupa’dan daha mı pahalıymış? Gençler neden kimyasal uyuşturuculara ve deizme yönelmiş? Turistik yerlerde daha yüksek seste ezan ile turistleri dinimize çekebilecek miyiz? Gece gece, sela okunurken zam yağmuru mu olmuş? Koskoca ülkenin başı, haberi eniştesinden mi almış… İşte bu ve bunun gibi dünyevi ve o kadar da aslında yeryüzünde kaliteli bir cehennem deneyimi yaşamak isterseniz doğru yerdesiniz. Tamam şimdi o kadar da kötü değiliz. Bizden kötü birkaç ülke var. Halimize şükredelim tamam da, şükür şükür nereye kadar? Zaten tövbeler de iptal edilmiş… Haliyle inanç en değerli para birimi haline gelmiş. Bal tutan parmağını yalamış. Neyin satılıp, neyin satılmayacağı da tabii ki bize kalmamış.

Hal böyle olunca, insan ister istemez yaşını unutuyor. Aman bugün kim ölecek, ay şuradaki insanlara nasıl yardım edebilirim, ay keşke bugün bir parça et alabilseydim, iki muza 30 lira mı verdim? Elektrik parası neden bu kadar yüksek geldi? Doğalgaza yapılan zamma zam mı yapılmış derken yine mi zam yapılmış… Diye diye ömrümüzü yedik. Benim kadar yaşayamayan birçok tanıdığım, benden biraz daha uzun yaşayan birçok başka tanıdığım var, ama anladığım kadarıyla eski gerçek İbrahim Tatlıses’in o değerli zamanlarındaki albümü “Yaşamak Bu Değil”deki gibi bir haldeyiz.

Sokakta gördüğüm araçların bir tekerleğini bile alamayacak durumdayım şu yaşımda. Kaç yaşımda olduğumu bundan unuttum herhalde. Gençken gördüğüm, yüzdüğüm denizlerin artık sümüksü bir çöp tenekesine dönüştüğünü gördüğüm için belki de kaç yaşında olduğumu bilemiyorum. Belki de birkaç yıl önce gittiğim cennetten loca denilebilecek güzellikteki kıyıların ve koyların artık önce orman yangınlarına, sonra da rant tanrılarına ve onların tanrılarına kurban edildiğini gördüğüm için kaç yaşında olduğumu hatırlamıyorum

Her gün bir önceki günden gerçekten de daha kötü. Berat kardeşimin dediği gibi olsa keşke “Dolar on lira olsa, onbeş lira olsa”... Düşünün, akraba ve Maliye Bakanı’nın daha birkaç yıl önce açıkladığı dünyanın en kötü tablosu olabilecek doların 15 liraya çıkması bile bizim için şu anda harika olurdu. Dolar şu anda 26.96… On lira olacak ya, on beş lira olacak ya… Oldu bile, çoktan oldu ve bitti. Bizim hayatlarımız gibi eridi Türk lirası. Oysa ne güzel hayaller kurmak isterdim. Hayal bile kuramıyorum artık. Hayal kurmak bile lüks. İnsan hayali kurarken “Ya şimdi o iş olmaz, çok para lazım” demesin ya kırk küsür yaşında… Sahi kaç yaşındaydık biz? Ne ara bu kadar yaşlandık, her şey bu kadar hızlı ve hızlı tren faciası gibi geçti… O faciada da bir tek makiniste patladı ya iş, artık kısmetmiş. Allah korusunlar geçersiz, beddualar yetersiz. Kimsesizler zaten kimsesiz.