Yirmi yedi yılın ardından

Önce sahnede yedi kişi vardı. Beni konsere davet eden sevgili arkadaşım Ayşe Tütüncü sayılarının 11 kişiye kadar çıkacağını söyledi. Ezel Akay, “Sonra da yorulan gidecek, 1-2 kişi kalacağız” dedi gülerek. Ama Ezel enerjiyle öyle dolup taşıyor ki, gel de inan! Hepsi öyle aslında, yirmi yedi yılı arkada bıraktıklarına inanmak zor.

Murat Beşer’den, kurucu üyelerin şimdi dört ayrı şehirde yaşadıklarını öğrendim. Konsere, Serdar Ateşer’in (gitar) Ayvalık’taki stüdyosunda hazırlanmışlar. Kurucu üyelerden, sadece İngiltere’de yaşayan Bülent Somay yoktu kadroda ve sahnede. Oysa son ana kadar belki bir sürpriz yapar diye beklemiştim. Onu görmeyeli de çok oldu, özledik. Son konserlerini 1992’de Rumelihisar’da vermişler: ‘Bahar Ayini.’ İnsan bu kadar zaman geçtiğine inanamıyor.

Bülent dışındaki kurucu üyeler ise tastamam karşımızdaydı: Sırayla birbirlerini tanıttılar: Mehmet ‘Kuzu’ Taygun (bas), Mehmet Tütüncü (keman), Ezel Akay (vurma çalgı), Timuçin Gürer de öyle. Saruhan Erim (gitar), Ayşe Tütüncü (elektrikli piyano). Sonradan gelenler ise Yağız Üresin (flüt) Levon Balıkçıoğlu (akordeon), Sumru Ağıryürüyen (mandolin, vokal), Gökçe ‘Gevende’ Gürçay (davul). Murat Beşer onlar için “Seksenli yılların çorak ortamında, kendini bir şeyler yapmak mecburiyetinde hisseden okumuş çocuklar bunlar” diyor.

Unutamadığımız bir kült gruptular. 1980 ve 90’lı yıllara ışık saçmışlardı. İlk konserlerini 1983’te verdiler ve 1995’e kadar kaset olarak dört albüm çıkardılar: Ölümden Önce Bir Hayat Vardır, Ardından, Çook Alametler Belirdi ve Plastik Aşk. 2014’te ise bu kasetleri dijital ortama aktardılar. Albümler, ADA Müzik’ten tek bir CD-Set’i içinde piyasaya çıktı. Setin hediyesi de, 5. Ve 6. CD’lerdi: Yayımlanmamış Besteler ve Yayımlanmamış Yorumlar. Herhalde hayranlarından bunca zaman uzak kalışlarını affettirmek için bir özür. Aldık kabullendik.

İşte bunun içindir ki, yirmi yedi yıl ara bana çok uzunmuş gibi görünüyor, öyle pat diye söylendiğinde. Sadece dört yıl önceki CD’leri hatırlıyorum. Ayşe ile, Sumru ile buluşmalarımızı… Bülent ve ikisi, gruptan iyi arkadaşlarımdı. Hâlâ da öyledirler. Bülent müzikteki, fantazya ve bilimkurgudaki, hatta genelde sanattaki kılavuzlarımdandır. Kendi derslerimde Kutlukhan ile ikisini kandırıp benim yerime konuşturmuşluğum vardır. Ayşe Tütüncü ne çalarsa bayılarak dinlerim. Sumru için de aynısı geçerli. Görmek istediğim kadar sık göremesem, konserlerine istediğim kadar sık gidemesem de, gözüm-kulağım hep üstlerindedir.

Bu sefer de haberi Ayşe’den alınca hemen kendime bir arkadaş arandım. Ne de olsa, zırt pırt başı döndüğü için tercihan refakatle gezen bir elemanım. Sonunda eski konser arkadaşlarımdan Ercan’ı kandırdım. Çok memnun kaldı. Fenerbahçe maçı korkusuyla erken çıktık, bir saat erken vardık mekâna. Ne vakittir görmediğim bir sürü arkadaşımı gördüm. Müziğin kanatları altına sığınmak iyidir. Perşembe akşamıydı, Moda Kayıkhane’nin on günlük festivali Müzik Var’ın da altıncı günüymüş. Bizim konserimiz dışardaydı, ama kapalı salondaki Senem Demircioğlu & İklim Tamkan konserini de izlemiş olduk. Bizden sonra, gene içerde Jehan Barbur konseri vardı ama ona kalmadık. Bu vesileyle Moda Kayıkhane’yi görmüş olduğuma sevindim.

Ne zamandır görmediğim Murat Beşer’i gördüğüme de, tabii. Gittiğim konser mekânlarına ne zamandır gelmediği için görüşmez olmuştuk. Oysa o da müzikte baş kılavuzlarımdan biridir. Niye yan tarafta oturduğumu sordu, yaşlı yeri olduğunu söyledim. “Abla, senin adını gençler arasına yazmışlar” dedi. İyi ki öyle değilmiş. İki buçuk saati ayakta geçirmek ne haddime?

Umarım Mozaik bizden uzak durmayı sürdürmez de, bu konseri başkaları da izler.