İtalya’nın önde gelen dans topluluklarından KOMOCO, 29 Nisan Dünya Dans Günü’nde sahne alacak. BirGün’e konuşan koreograf Nappi, “Pupo’nun yaşam enerjisini içinize çekmek için gözlerinizi ve bedeninizi dört açın” diyor.

Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç
Fotoğraf: Thomas Schermer

Sümeyra GÜMRAH

Bugün 29 Nisan Dünya Dans Günü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı (İBB Kültür) tarafından, projeSahne iş birliğiyle düzenlenen Uluslararası İstanbul Dans Günleri, Dünya Dans Günü kapsamında özel bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor.  İtalya’nın önde gelen dans topluluklarından KOMOCO “Pupo” isimli gösterileriyle, bugün ve yarın festivalin kapanış gösterisi olarak CRR’de sahnelenecek.

İtalyan koreograf Sofia Nappi tarafından kurulan ve yönetilen KOMOCO, dinamik ve yenilikçi dans gösterileri ile tanınıyor. Nappi, “Pupo”da, Carlo Collodi’nin ünlü eseri Pinokyo’dan esinlenerek, bir tahta kuklanın insan olma arzusunu ve bu süreçte yaşadığı dönüşümleri anlatıyor. Gösteri öncesi Nappi’ye soru yöneltme imkânı bulduk.

Dans sizin için varoluşsal bir arayışın parçası mı, yoksa daha çok bir ifade biçimi mi?

Her ikisi de. Bana göre bu varoluşsal arayışla bağlantılı bir ifade biçimi.

Sofia Nappi
(Fotoğraf: Jeanette Bak)

MÜZİK DANSA DANS, MÜZİĞE HİZMET ETMEZ

Piyano geçmişiniz dans koreografilerinizi nasıl şekillendiriyor? Eserlerinizde hangi müzikal elementler öne çıkıyor?

Müzik geçmişimin, hareket dilindeki güçlü müzikalite ile yankılandığına inanıyorum. Müzik dansa, dans da müziğe hizmet etmez. Vücut, bir prodüksiyonun büyük “orkestrasının” en özel enstrümanıdır. KOMOCO’nun çalışmalarında hareket etme zevki öne çıkar ve müzik bunun büyük bir parçasıdır. Bizim için sessizlik de müziktir! Her tür müziği severim; klasikten çağdaşa, enstrümantalden farklı kültürel renklere kadar.

Kanada’da dans ile doğaçlamayı keşfetme deneyiminizin, tarzınız üzerinde etkileri neler oldu? Uluslararası deneyimlerinizden edindiğiniz ve size katkıda bulunan öğeler neler?

Bahsettiğiniz sanat biçimime etki eden tüm bu bileşenleri en ince ayrıntısına kadar isimlendiremem. Sadece şunu diyebilirim, bir sanatçı olarak yolculuğumdan edindiğim insani deneyimin süzgeçten geçmiş hâli. Dansla Kanada’da, 17 yaşımda tanıştım; aynı zamanda da dans üretme sevdası başladı.

Gaga tekniği hareket oluşumunuza nasıl bir derinlik katıyor?

Gaga’ya olan kişisel ilgim ve çalışmalarım işimi renklendirdi ve derinleştirdi. Ana unsurun, formun farkındalığı olduğunu söyleyebilirim. Bunu daha da derinlemesine araştırıyoruz ve bu sayede KOMOCO sanatçıları kendi teatraliteleri ve ifadeleriyle bağlantılı özel bir hareket kalitesi buluyorlar.

KOMOCO’yu kurma kararınızı etkileyen temel motivasyon neydi? Sanat yönetmeni olarak, bu yeni oluşumu yönlendirirken hangi ilkelerden “ödün vermeden” hareket ediyorsunuz?

Koreograf olarak zaten seyahat ederken Paolo Piancastelli ve Adriano Popolo Rubbio ile tanıştım. Onlarla kişisel olarak derin ve dürüst bir bağ kurdum. Sanatçılar olarak işimize karşı güçlü bir vizyona sahiptik. İtalya’da kimsenin şirket kurmaya cesaret edemediği bir ortamda bir grup, bir topluluk oluşturma fikri beni motive etti ve KOMOCO’yu kurdum.

Bir koreograf ve sanat yönetmeni olarak temel prensiplerimden biri, her sanatçıyı kendimle aynı olarak görmektir; hiyerarşi yoktur, sadece farklı sorumluluklar vardır. Yaratıcı alan hafif, güvenli ve keyifli olmalıdır. Herkes kendini açık ve dürüst bir şekilde ifade etme özgürlüğüne sahiptir. Ben sadece yapıştırıcıyım, yaratıcı dalgayı başlatıyor ve konuşmayı yönlendiriyorum.

SANAT SAF VE İÇGÜDÜSEL OLMALI

Sanatın toplumdaki rolü hakkındaki düşünceleriniz neler? Toplumsal değişimde bir gücü olabilir mi?

Rick Rubin’in “The Creative Act” kitabından hoşlandığım bir cümle var, “Sanat, düşüncelerden daha derindir. Kendin hakkındaki hikayelerden daha derindir. İç duvarları kırar ve ardındakilere ulaşır.” Bu yüzden sanatçılar, sanatın sanat için yapılması konusunda özgür hissetmelidir. Sadece bu şekilde, diğer insanlar evrensel ve saf bir şeyle ilişkilendirilebilir ve böylece sanat eserini kendi yorumları, gözleriyle “okuyabilir” ve “hissedebilir”. Evet, sanat sosyal değişim için bir güçtür ama öncelikle “saf” ve “içgüdüsel” olmalıdır.

Gösterilerden önceki hazırlıklarınızda nelere dikkat edersiniz? Hangi noktalara odaklanıyorsunuz?

Yolculuğa odaklanıyorum. Dansçının, dolu dolu yaşayabileceği bir yolculuğa sahip olmasını sağlamaya çalışıyorum. İşin kendisi, tur boyunca büyüyecek, kendi formuna kavuşacak ve gelişecektir. Dansçıların anın tadını çıkarıp çıkarmadıklarına ve buna engel olan şeylere dikkat etmeye çalışıyorum.

“PUPO” eserinizdeki, tahta kuklanın insan olma arzusu ve bu süreçteki zorluklar, modern toplumda bireylerin kimlik ve bağımsızlık arayışıyla nasıl paralellik gösteriyor? Eser hangi sosyal ve psikolojik meselelere değiniyor?

Eser, güçlü duygulara ve içsel bilinçaltı hislerine dokunuyor. Duygusallığın kanına, ironiye, arzuya ve zevke gidiyor. Ait olma hissinin gerekliliği sorgulanırken, deneyimleme ve canlı hissetme iç güdüsünü, hissetme ve yaşama ihtiyacıyla zorluyor. Bu nedenle eser, sürekli başarma ve teknoloji ile sosyal medya aracılığıyla sürekli karşılaştırma yapan günümüz neslinde başarısızlık olasılığından bahsediyor. “Pupo”, “Marionette”in kendi yolculuğunu yaşamasına ve kendini kabul etmesine izin veriyor.

Kostüm ve masklarınızdan etkilendim. Koreografi dışında kostümler, ışık, sahne tasarımı… Bu süreçte dahil olduğunuz veya kenara çekildiğiniz noktalar neler?

Eserde yer alan profesyonellerle sürekli iletişim ve sohbet halindeyim. Fikirlerim konusunda oldukça kararlı olabiliyorum. Fakat en değerli şey onların sanatları aracılığıyla bana öneride bulunmalarına izin vermek. Bu yüzden, vizyonları benimkilerle buluşan sanatçılarla çevrili olmaktan dolayı minnettarım. Bu, bir hazine!

Pinokyo evrensel bir masal, dans evrensel bir dil… CRR’de Türk sanatseverleri ne bekliyor olacak? Onları hangi cümle ile davet etmek istersiniz?

Masalın kendisini görmeyi beklememeliler. Bu, masalı anlatmadan yaklaşan bir yapım. Bu yüzden adı Pinokyo değil zaten. PUPO’nun yaşam enerjisini içinize çekmek için gözlerinizi ve tüm bedeninizi dört açın!