Aksayan hayatlar

Esme ARAS

“Küçük Kırık Çizgiler” bir ilk kitap. Daha önce öykü, makale, söyleşi, tanıtım yazısı türündeki ürünleriyle ortak kitaplarda, pek çok dergi, gazete ve dijital platformda yer alan Zerrin Saral, bu kez Vacilando Kitap etiketiyle (Aralık 2022) yayımlanan on iki öyküyle okurlarına sesleniyor.

Parşömen Edebiyat’ın ilk kitap soruşturmasına verdiği yanıtlarda, kitaplarla dolu bir evde büyüdüğünü belirten Saral, “yaşamda beni etkisi altına alan duygu ve an’lara farkında olmadan odaklanıyor, onları topluyorum,” diyor. Kitapta yer alan öykülerin anlar toplamından oluştuğu söylenebilir. Yazarın dert edindiği, önemsediği konuları sezdirip ama varlığını hissettirmeden, geride durmayı bilerek kaleme aldığı öyküleri, bu nedenle iki kez okunmayı gerektiriyor. “Naif bir tür” diye nitelediği öykü türüne yaklaşımı, sözcük seçimi, kuyumcu işçiliği de bunu destekler nitelikte.

Kitapta okurunu karşılayan “Demirci Minço’nun Çırağı” ve “Dünya Yalanı”, bağlamlı öyküler. Yaşlı bakımevine adım atan Mümtaz Bey’le sosyal hizmet uzmanı Müge Hanım’ın arasında -daha çok susmalarla- geçen bir konuşma çevresinde örülen bu iki öykü, karakterlerin bakış açılarından doğan farklılıklara odaklanmış.

Kendini yitirmenin, sonra da aramaya çıkmanın anlatıldığı “Aklımda Kalan,” olmadık bir zamanda insanın kendiyle, geçmişindeki ya da olmayı istediği hâliyle değil, tam da olduğu kişiyle karşılaşma ânına bir örnek. Kitap boyunca yaşamın inişli çıkışlı, küçük kırık çizgileri üzerinde ilerleyen öykü karakterlerinin iç dünyasına tanık olacağımızın da habercisi.

Birlikte büyürken bir aşkı da büyüten Deniz ve Beda, kendi gerçeğini inkâr etmek zorunda bırakılan iki sevgili. Kişinin iradesinin yok sayılarak sevgili, eş, meslek gibi konularda seçimin aile ve toplumsal kurallar tarafından belirlendiğine ilişkin bu öyküde yazar, meseleyi epey örtük bir anlatımla ele almış. Kitabın geneline de hâkim olan bu puslu evren, metalin keskin parıltıları içinde kıpırdanan gölgeler ve karanlıkta parlayan alevler arasından çıkıp gelen sisli anılar etrafında gelişiyor. Öykünün sonunda, duygularını şarabın buhuruna yatırıp bugünün gerçeğini kül tablasında söndüren karakter gibi “Can Çekişiyor Hüma Kuşu.”

***

Koza Nine, “Güneşe Çıkmak İstiyorum” öyküsünde tekrar belirdiğinde, önceki öyküyle bağlamlı olabileceği ihtimalini düşündürüyor. Belli ki yaşamın değişen koşullarında bir yokluğun, belki terk edilmişliğin ardından gelen kendine yakınlaşma ve kendini yeniden inşa etme çabası aynı zamanda iyileşme isteğinin tezahürü. Doktor ve hasta arasında geçen ruhsuz seanslardan bıkıp okura içini açan kadın, can çekişen Huma Kuşu’ndaki Deniz karakteri mi sorusunu akla getiriyor.

“Bozkırda Son Kuşlar” yine benzer bir tema üzerinde yükseliyor. Bir ayrılık, kopuş ânına tanıklık ediyoruz. Erkek, zamanını gitmeye; kadınsa kalmaya ayarlamış. Kadının bozkırda kanat çırpan yüreği, alıştığı ve bildiği her şeyi yitirmek üzere olduğunun gayet farkında. Düğme metaforuyla dile getirilen bu öyküde artık ne yapsan eksik kalır, iki yaka bir araya gelemez.

***

“Melankoli” öyküsündeki “İskoç kırlarında yaşayan o gizemli ve sofistike şövalyeyi düşünen” kadın gibi kitabın diğer kadın karakterleri de, melankolik duygu dünyasından çıkış kapısını arayan kimseler. Aslında farkındalıkları çok yüksek, şimdilik bir yol göstericiye ihtiyaç duyuyorlar sadece. Bir doktora, bir arkadaşa, anneye, bebeğe, belki bir kedinin sıcaklığına tutunarak ilerliyorlar. O belirsiz ve küf yeşili duygu bulutunun çöreklendiği hayatlarında, birazdan siyah tören giysilerini çıkarıp sarı çiçekli elbiselerini geçirecekler üzerlerine. Pembe ya da ateş kırmızısı rujlar, alizarin kırmızısı ojeler sürecekler. Her ne kadar gri beton duvarların arasına sıkışıp kalmış hissetseler de bu, onlar için geçici bir durum. Üzüm sarısı gözleriyle mavi yeşil bahçeleri, mor salkımları, beyaz sardunyaları, Van Gogh sarısı buğday tarlalarını seyredecekler. Ve kendilerini hatırlayıncaya dek zaman akacak, gelecek alabildiğine boy atacak.

Hatırlamanın, yaşamda başa gelenlere rağmen yolda olmanın, ağır aksak da olsa yola devam edebilmenin altının çizildiği, usul usul ve yumuşacık akan bir anlatımla okurunu sarmalayan bu duygu yüklü öyküleri okuyup bitirdikten sonra dozunda bir burukluk, biraz da şarap mayhoşluğu kalacak geriye.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cem Yılmaz öfkelendi: “Bir-iki gerizekalı kendine eğlence bulmuş” Oyuncu Sevda Ferdağ hayatını kaybetti Ayların en güzeli Bölünmüş bir ABD’deyiz Kültür sanat ajandası