Anayasa Hukuku Profesörü Eroğul: AİHM kararlarına uyulmazsa Türkiye, Avrupa Konseyi’nden ihraç edilebilir

Emekli Anayasa Profesörü ve Öğretim Üyesi Cem Eroğul, AİHM’in kararlarına uyulmaması durumunda Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi tarafından Türkiye ile ilgili bir siyasi müzakere süreci başlatılabileceğini ve işin sonunun ihraca kadar varabileceğini söylüyor.

BERKANT GÜLTEKİN

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) siyasilerle ilgili verdiği kararlar, son birkaç yıldır Türkiye’de karşılık bulmuyor. Son olarak mahkemenin Selahattin Demirtaş’la ilgili verdiği ‘derhal tahliye’ kararı da iktidar tarafından yok sayıldı. Erdoğan ve AKP yönetiminin hukukla girdiği kavgayı, Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Eroğul ile konuştuk.

AİHM’nin Türkiye’deki siyasi davalarla verdiği kararlar, AKP yönetimi tarafından dikkate alınmıyor. Erdoğan, Demirtaş’la ilgili verilen karardan sonra, “AİHM bizim mahkemelerimizin yerine karar veremez” dedi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AİHM’nin bizim mahkemelerimizin yerine karar vermesi zaten söz konusu olamaz. Çünkü AİHM’ye ancak “iç başvuru yolları” tüketildikten sonra gidilebilir. AİHM’ye başvurulmasının amacı da elbette, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerde evrensel hukuk normlarına uyulmasını sağlamaktır.

Erdoğan daha önce de Anayasa Mahkemesi’nin Erdem Gül ve Can Dündar için verdiği kararla ilgili olarak, “Uymuyorum, saygı da duymuyorum” demişti. Aslında Erdoğan’ın, siyasi hedefleriyle bağdaşmıyorsa, ülkedeki yüksek mahkemelerin verdiği kararlara da saygı duymadığını görüyoruz. Bu tavır, Türkiye’nin “hukuk devleti olma” iddiasını tamamen boşa düşürmüyor mu? Eğer öyleyse ülkedeki yapıyı nasıl adlandırmak lazım?

Mahkeme kararlarına saygı duyulması bir yana, bunların uygulanmadığı ülkelerde hukuk devletinin en temel koşullarından biri yok demektir. Bugün hukuk devleti olmak demokratik devlet olmanın da olmazsa olmaz koşulu olduğuna göre, böyle bir ülkeye, hukuk devleti bir yana, “demokratik” de denemez.

‘ULUSAL MAHKEMELER, AİHM KARARLARINA UYMALIDIR’

Geçen günlerde Resmi Gazete’de AYM’nin bir dosyayla ilgili hak ihlali kararı yayınlandı. Kararda, 2014 yılında PKK üyelerinin cenazesine katılan bir kişinin polisin gaz fişeğiyle yararlanmasıyla ilgili, AİHM’in hak ihlali kararına uyulması gerektiği belirtiliyordu. Üstelik karar oy birliğiyle alınmıştı. Bir davada AİHM kararına uyan Türkiye yargısı, başka bir davada neden uymuyor?

Tam da Demirtaş davasının tartışıldığı günlere rastlayan bu AYM kararı, gerçekten de konumuzla doğrudan doğruya ilgili. Çünkü AYM genel kurulunun oybirliğiyle aldığı bu kararda, ülkemiz mahkemelerinin AİHM kararlarına uymak zorunda bulunduğu, en ufak bir tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtiliyor. AYM’nin söz konu kararı, 24 Aralık 2020 günlü, 31334 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı: 2015/12486 başvuru numaralı, 5/11/2020 tarihli Genel Kurul Kararı, Abdullah Yaşa Başvurusu. Kararın konusu, başvurucunun Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı davasının reddedilmiş olması. İdare Mahkemesinin bu ret için kullandığı gerekçe, “başvurucunun yasa dışı olaylara kendi kusuruyla katılması.” AYM’nin kararında özetle, söz konusu başvuruyla ilgili olarak AİHM, madde 3’teki kötü muamele yasağının maddi boyutuyla ihlal edildiğine karar verdikten sonra, İdare Mahkememizin, davanın bu tespitle uyuşmayan bir gerekçeyle reddine karar vermesinin yanlış olduğu 59’uncu paragrafta şu sözlerle belirtiliyor: “İdare Mahkemesi,… AİHM tarafından yapılan tespit ile çelişki oluşturacak değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu durumda AİHM’nin maddi yönden ihlal tespit etmiş olması anlamsız hale gelmiştir.” AYM, Sözleşmenin 46/1 maddesine göre ulusal mahkemelerimizin AİHM kararlarına uymak zorunda olduğunu belirttikten sonra, bu konuda yeniden yargılama yapılıp AİHM kararıyla uyumlu bir karar verilmesi için, kararın bir örneğini ilgili İdare Mahkemesine göndermiştir.

Demirtaş davası düşünüldüğünde, AYM karar gerekçesinin özellikle 55'inci, 59'uncu. ve 69'uncu paragraflarda davayla doğrudan ilgili görünüyor. Çünkü Sözleşme’nin 44/1. maddesine göre kesin olduğu belirtilen Büyük Daire kararında, tutuklamanın siyasi olduğu tespiti var. Bu tespit karşısında, Sözleşmenin 46/1. maddesine göre AİHM kararlarına uyma yükümlülüğü altında bulunan Türkiye mahkemelerinin, bu tespite uygun bir karar vermeleri zorunlu. Bunun da tartışmasız ilk koşulu, derhal tahliye kararı verilmesidir.

AİHM kararlarının bağlayıcılığının olduğu herkesin malumu. Peki, kararlara uymamanın bir yaptırımı yok mu? AİHM kararlarına uyacağını taahhüt eden ancak işine gelmediğinde uymayan devletlerle ilgili işletilmesi gereken bir prosedür belirlenmemiş mi?

AİHM’nin bir siyasi yaptırım yetkisi yok. Bu konuda yetkili organ, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi. Mahkemenin yapacağı tek iş, Komite’yi bilgilendirmek. Bunun üzerine, Sözleşmenin 46/1. maddesi devreye girer ve Komite, Türkiye’nin Mahkeme kararına uymadığını tespit ederse, bir siyasi müzakere süreci başlar. Kararın uygulanmaması karşısında Komite, Türkiye’nin üyeliğini askıya almak dahil, sonu ihraca varacak bir süreç başlatabilir.

'HUKUK DEVLETİNİN OLMAZSA OLMAZ KOŞULU, YARGI BAĞIMSIZLIĞIDIR'

Pek çok kişi, AKP iktidarda olduğu sürece Türkiye’de yargı bağımsızlığının mümkün olamayacağını düşünüyor. Ülkede yargı bağımsızlığının sağlanması ve iktidarın yargının kararlarına müdahale edememesi için nasıl bir kuvvetler ayrılığı sistemi kurulmalı?

Hukuk devletinin, dolayısıyla da demokratik devlet ilkesinin olmazsa olmaz bir koşulu, yargı bağımsızlığıdır. Bunun sağlanması için de birtakım evrensel ilkelere uyulması zorunludur. Bunun iyi bir örneğini 1961 Anayasası vermiştir. Ama her şeyin ilk koşulu, bu yönde bir siyasi iradenin bulunmasıdır. Bu varsa, dediğim gibi, bunu geçmişte yaptık, yine yaparız. Ama bu yoksa, hiçbir düzenleme kendi başına bunu sağlayamaz.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
İsmailağa Cemaati'nde liderlik kavgası: Cübbeli Ahmet'ten açıklama Çorlu Tren Katliamı davasında karar verildi Meteoroloji'den 44 il için sarı kodlu uyarı: Toz taşınımı ve sağanak bekleniyor Menzilcilerin kavgası, deprem dönemindeki vurgunu ortaya serdi: "Deliller karartıldı, yargı seyretti" Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a 'Audi A6' marka yeni makam aracı alındı