Soylu’nun “10 ayda ilmek ilmek ördük” dediği operasyonun konusu AKP ile yaşıt. Henüz 2004’te bir istihbarat raporunda Evcil’in demir çelik fabrikalarına çöktüğü anlatılmıştı. İzmir’de de bir başka olayın davası hâlâ sürüyor.

Evcil’in ilmek ilmek ördüğü tezgâh
Erol Evcil ‘Demir Yumruk’ operasyonunda gözaltına alınmıştı. (Fotoğraf: DHA)

Bir ülkenin demir çelik sektörünün yüzde 10’u mafyanın eline nasıl geçer? 40 milyon ton üretimi, 50 milyon ton kapasitesiyle dünyada 7’nci sıradaki bir ülkenin, 4 milyon tonluk altyapısının yağmalanmasına kim izin verir?

Derler ya, “Yer yerinden oynamalı” diye; tam öyle bir olayla karşı karşıyayız işte. Peki, neden oynamıyor?

Geçen hafta “Demir Yumruk” adıyla demir çelik sektörüne bir operasyon yapıldı. 14’ü fabrika 95 işyeri basıldı, yüzlerce araç ve gayrimenkule el koyuldu. İlk 500’e girmiş 3 fabrikanın çetelere geçtiği, 25 milyar liralık kamu zararının olduğu, 3 ayrı suç örgütünün yönetici ve üyesinin gözaltına alındığı açıklandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu mağrur bir tavırla, “10 aydır ilmek ilmek ördük. Hiç bilgi sızmadı” dedi. Sızmasına da gerek yoktu zaten. Göz göre göre yaşandı her şey çünkü.

Devletin elinde daha 2004’te hazırlanmış istihbarat raporu varken, başka fabrikaların da ele geçirilmesine göz yumuldu. İzmir’de bir ‘çökme’ olayı mahkemeye taşındığı halde, yine göz yumuldu. Mağdur binlerce işçi kapı kapı dolaşırken de devlet alacağını tahsil edemezken de sessiz kalındı. Hatta yıllardır borcu ödenmeyen fabrikaların elektrikleri bile kesilmedi. Daha ne sızıntı olsun!

Üstelik bunlar gazetelerde, internet sitelerinde haber oluyor, pek çok gazeteci yazıyordu. Yani muhtemelen bir paylaşım kavgası olmasaydı yine ortaya çıkarılmayacak, aynen devam edecekti. Nereden mi biliyoruz? Demir çelikteki mafyalaşmayı haber veren 20 yıl önceki bir istihbarat raporundan ve hâlâ süren bir dava dosyasından.

Gelin yağma tezgâhının ilmek ilmek nasıl dokunduğunu bir kez daha hatırlayalım.

2004’TE YAZILAN İSTİHBARAT RAPORU

Her şey yine bir cinayetle başladı. 2009’da Gaziemir’de ormanda insan kemikleri bulundu. Öldürülen kişi, kamu bankasına borcundan dolayı el konulan Ege Metal’i 2002’de satın almış, Aliağa’da kurulu Sözden Demirçelik’in sahibi Sezai Rahmi Özden’di. Kısa sürede her iki fabrikasını da Evcil’e kaptırdı.

Özden 2004’te bir sabah eşini aramış, yurtdışına çıkacağını, bir müddet görüşemeyeceklerini söylemişti. 5 yıl boyunca Zehra Özden polise gidip gelmiş, nihayetinde 2009’da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazıp yardım istemişti. Evcil’i işaret ediyordu. Mektuptan sonra kemiklerine ulaşıldı. Oysa devlet daha kaybolduğu gün ne olup bittiğinin farkındaydı.

2005’te Bursa Cumhuriyet Savcılığı, Evcil’e yönelik “Bozuk Para” adlı bir kara para soruşturması başlatıyor; 2006’da da bu kapsamda Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı “Gökyüzü” adlı bir operasyon yapıyordu.

İşte o operasyonun temelini oluşturan “gizli” ibareli bir istihbarat raporu, bir yıl önce, 2004’te İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne sunulmuştu. Raporu hazırlayan kişi dönemin KOM Daire Başkanı Hanefi Avcı’ydı.

Raporda Evcil ve Alaattin Çakıcı’nın yeni bir suç örgütü oluşturduklarından, korkutma ve yıldırmayla fabrikaları ele geçirmeye başladıklarından bahsediliyordu. İlk avları Ege Metal’di. Para hareketleri incelenmiş, telefon konuşmaları kaydedilmişti. Hatta Özden’in “muhtemelen öldürüldüğü” söyleniyordu. Bir telefon dinlemesine, kredi almak için iki kamu bankasının üst düzey yöneticileriyle Evcil’in görüşmesi bile takılmıştı.

Erol Evcil, Alaattin Çakıcı’nın (sağdaki) kasası olarak biliniyor.Erol Evcil, Alaattin Çakıcı’nın (sağdaki) kasası olarak biliniyor.

ABDÜLLATİF ŞENER’LE GÖRÜŞMÜŞTÜ

Bu kadar mı? Elbette hayır. Devletin istihbaratı Evcil’in devamındaki işlerini de biliyordu. Nitekim geçen haftaki operasyonun merkezinde yer alan Sivas Demir Çelik’in Evcil’e geçme hikâyesi de ayrıntılarıyla anlatılıyordu raporda. Özelleştirme sonucunda bir grup Sivaslı patronun aldığı fabrikanın zorda olduğunu duyan Evcil’in 2004 yılının Ağustos ayında, az sonra dava dosyasını inceleyeceğimiz başka bir fabrikaya çökme vakasında suçlanan Avukat Aydoğan Semizer’i, Sivas’a gönderdiğine işaret ediliyordu. Raporda şu bilgiler vardı:

“TMSF'ye borcun ödenmesi için Evcil'in şirketinden 6 milyon 390 bin dolar Sivas Demir Çelik'e gönderiliyor. Şirketin eski sahibi Selahattin Rüstemoğlu'na 12 milyon dolar verilmesi kararlaştırılıyor. 1 milyon dolar elden ödeniyor. Böylece Sivas Demir Çelik de Evcil kumpanyasına katılıyor. Kentbank nedeniyle TMSF'nin uhdesinde bulunan teminat mektubu nedeniyle resmi satış için TMSF'yle ilişkiye geçiliyor. Evcil aracılar vasıtasıyla TMSF Yönetim Kurulu Üyesi Hasan İncekara ve TMSF Tahsilat Dairesi Başkanı Basri Ocak’la görüşüyor. Devreye TMSF'den sorumlu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener giriyor. Bakan, Evcil'le Ankara'da GAP Bölge Kalkındırma İdaresi Başkanlığı'nda görüşüyor. Konu basına yansıyınca Bakan Şener, ‘Evcil'e fabrikayı söküp götürmeyin’ telkininde bulunduğunu açıklıyor. Durumu açığa çıkan Evcil, ‘Şirketle ilgim yok’ diyor. Sivas Emniyet Müdürlüğü ise Evcil'in şirkete giriş çıkışını tespit ediyor. Dinleme kayıtlarında da Evcil'in şirketin yönetimini fiilen yürüttüğü kanıtlanıyor.”

Bunlara rağmen Evcil’in çökme faaliyetleri engellendi mi? Yine hayır. 2009’da daha da büyüttü üstelik. Yeni hedefi İzmir’deki Cer Metal’di. Onun hikâyesini de halen devam eden davanın dosyasından okuyalım.

“EGE METAL’İN SAHİBİ YERİN 4 METRE ALTINDA”

90’larda Uzan Grubu’na ait METAŞ’ı 2006’da TMSF’den, Tanyeri ailesine ait Cer Metal satın aldı. Şirket 2008’de zor duruma düşünce, aile bir kısım hisseyi elden çıkardı. Ve devreye Semizer girdi. Bundan sonrasını İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na Zeki Tanyeri’nin yaptığı suç duyurusundan özetleyelim.

Dosyada şirketin hisselerinin hiçbir ödeme yapılmadan, sahte bir genel kurulla Semizer vasıtasıyla Evcil’e geçtiği iddia ediliyor. Genel kurula Zeki Tanyeri’nin katılmadığı, imzasının bulunmadığı, hisselerin yasal olarak devredilmediği İzmir 3’üncü Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011’deki kararıyla kesinleşiyor. Buna rağmen Evcil’in silahlı adamları fabrikaya yerleşiyor. Üzerine fabrikanın işletmesi de “kirası elden ödenmek üzere” uzun süreli yine Evcil’in kontrolündeki EDE Demirçelik’e veriliyor. Aynı şekilde kira sözleşmesine karşı açılan davada da tahliye kararı verilmesine rağmen Evcil fabrikadan çıkarılamıyor. Fabrikadaki makinalar, hatta bakır kablolar bile eritilip satılıyor. Tanyeri 2021 yılında bir gece kaçırılıp tehdit ediliyor. Suç duyurusundaki ifadelere göre Semizer de kendisini şu sözlerle uyarıyor: “Sen kiminle uğraştığının farkında değilsin. Ege Metal’in sahibi yerin 4 metre altında, 5 yıl sonra bulundu. Sen ne zaman bulunursun biliyor musun? Evcil’in ne kadar kötü olduğunu tahmin bile edemezsin.”

Bu arada Zeki Tanyeri de tıpkı Zehra Özden gibi 2015’te Erdoğan’a mektup yazarak, “Cumhurbaşkanım beni Evcil’den kurtarın” diyordu.

***

Özetle Soylu’nun “ilmek ilmek ördük” dediği operasyonun konusu, AKP tarihiyle yaşıt. Henüz 2004’te demir çelik sektörü Evcil’in pençesinden kurtarılabilecekken, AKP güçlendikçe o da semirdi. Şimdi ‘temizlik’ diye yutturulmaya çalışılıyor.

Susurluk’un en vahim sonuçlarından birisi, sadece davaların kapatılması değildi. Kapatılırken ülkenin bir bellek yıkımına da uğratılmasıydı. 40 yıldır değişmeyen hikâyelere bakınca bu toplumsal amneziden, AKP’nin de doya doya yararlandığını görüyoruz.